|| Kopuk GençLik || Zamane GençLerin SanaL Mekanı ||

OOOPS Bİ DAKKA KARDEŞ !


Şimdi Hacı Sen Bu Foruma Zati Üyeysen Sorun Yok,Giriş Yap.

Haa Yok Üye FeLan DeğiLim Üye oLupta Ne İşime Yarıyacak Diyorsan Oku;
Komedi,Arkadaşlık,İyi Vakit,Sanal Bi Aile Hatta Yetim ve Öksüz KardeşLerimize Sanal Ana ve Babada Oluruz Üye oL Yeter...


Join the forum, it's quick and easy

|| Kopuk GençLik || Zamane GençLerin SanaL Mekanı ||

OOOPS Bİ DAKKA KARDEŞ !


Şimdi Hacı Sen Bu Foruma Zati Üyeysen Sorun Yok,Giriş Yap.

Haa Yok Üye FeLan DeğiLim Üye oLupta Ne İşime Yarıyacak Diyorsan Oku;
Komedi,Arkadaşlık,İyi Vakit,Sanal Bi Aile Hatta Yetim ve Öksüz KardeşLerimize Sanal Ana ve Babada Oluruz Üye oL Yeter...

|| Kopuk GençLik || Zamane GençLerin SanaL Mekanı ||

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Sayfayı FaceBook'ta Paylaş
Design By Sahirâne Design ©️
Tıkla Beğen
Erzurum

    Allah'a Nasıl Dost Olunur ?

    (fog)'(x)
    (fog)'(x)
    Allah'a Nasıl Dost Olunur ? CouronnePatRoN
    PatRoN


    Uyarı Seviyesi Uyarı Seviyesi : Uyarı Yok !
    Cinsiyetim Cinsiyetim : Erkek
    Kayıt Tarihim Kayıt Tarihim : 14/01/10
    Yaşım Yaşım : 34
    MemLeketim MemLeketim : Yarimin Yanı
    Mesaj Sayım Mesaj Sayım : 2732

    Allah'a Nasıl Dost Olunur ? Empty Allah'a Nasıl Dost Olunur ?

    Mesaj tarafından (fog)'(x) C.tesi Mayıs 15, 2010 7:57 pm

    Hadisi şerif

    Ebu Hureyre radıyallahu anhudan
    rivayet edildiğine göre;
    Resulullah sallallahu aleyhi vesellem;
    “Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:” dedi:

    “Her kim (ihlâs ile bana
    kulluk eden) bir dostuma düşmanlık ederse ben de ona karşı harp ilan
    ederim. Kulum kendisine farz kaldığım şeylerden, bence daha sevimli
    herhangi bir şeyle bana yakınlık kazanamaz. Kulum bana (farzlara
    ilâveten işlediği) nafile ibadetlerle durmadan yaklaşır, nihayet ben onu
    severim. Kulumu sevince de (adeta) ben onun işiten kulağı, gören gözü,
    tutan eli ve yürüyen ayağı olurum. Benden her ne isterse onu mutlaka
    veririm, bana sığınırsa onu korurum.”
    Kaynak: Buhari, Rikak
    38.

    Hadisin önemi

    Allahu Teâlâ, dostlarını
    sevgi ve himayesine almıştır. Onlara herhangi birinin bir kötülük
    yapmasından da onları korur. Bu hadisi kutsî, dünya ve ahirette,
    Allah’ın dost ve sevgililerinin kimler olduğunu beyan etmektedir. Bunun
    için bu hadisi kutsî Allah dostlarını anlatmakta çok önemli sayılmıştır.


    Tuhî bu hadis için şöyle demiştir: “Bu hadisi kutsî, Allah
    yoluna girip Allah’ın marifet ve muhabbetine ulaşmada asıldır. Aynı
    zamanda iman gibi kalbî farzların, İslam gibi bedenî farzların ve her
    ikisinin birleşiminden meydana gelen ihsan, ahlak ve tasavvufta, bu
    hadisi kutsî esas alınır. Zaten Cibril Hadisi’nde de bu konu izah
    edilmiştir. İhsan tabiri, Allah yolunda manevi yürüyüş yapan saliklerin;
    zühd hayatı, ihlâs, samimiyet ve her an Allah’ın murakabe ve gözetimi
    altında oldukları mülahazası gibi makamları ihtiva ve ifade etmektedir.”

    Açıklamalar

    Yalnızca
    Allah’a güvenen, O’nu dost edinen, o nedenle dünyevi herhangi
    beklentileri olmayan, bütün varlığıyla Allah’a yönelmiş, her hal ve
    davranışlarında Allah’ın Resulünün sünnetini benimsemiş kişilere “velî”
    denir. Veli, salih kişi demektir.

    Sürekli Allah ile olduğunun
    şuuruyla hareket eden ve amel yapan kimse anlamına da gelir. “Evliya” da
    “veliler” anlamına gelir ki, “veli”nin çoğuludur.

    Böyle bir
    kişiye bu iyi halinden, ibadet ehli oluşundan, iyi Müslümanlığından
    dolayı düşmanlık etmek, onun, inanıp gereğince yaşadığı esaslara ve
    onları koyan Allah’a düşmanlık etmek demektir.

    Allah Teâlâ,
    kendi dostlarına düşmanlık edenlere harp ilan edeceğini bildirmektedir.
    Bundan dolayı, mücahedeyi hayat tarzı olarak benimsemiş insanlara, bu
    hallerinden dolayı düşmanlık etmek, Allah Teâlâ’nın düşmanlığını
    karşısında bulmaktır. Böyle bir durumda kimin muvaffak olacağı bellidir.

    Faiz
    yiyenler de…


    Allahu Zülcelâl, Kuran-ı Kerîm’de sadece faiz
    yiyenlere harp ilân edeceğini bildirmiştir. (Bakara; 279) Bu hadisi
    kutside de dostlarından herhangi birine düşmanlık edenlere karşı harp
    açacağını duyurmaktadır. Bu, her iki fiilin son derece büyük bir günah
    olduğunu göstermesi açısından çok önemlidir.

    Faiz yemekle, Allah
    dostlarına düşman olmak dışında, işleyene Allah Teâlâ’nın harp ilan
    ettiği başkaca bir günah yoktur. O halde her iki konuda da çok dikkatli
    olmak gerekmektedir. Zira Allah ile harbe kalkışanın, asla iflah
    olmayacağı bellidir.

    Önce farzlar…

    Allah’a yakın
    olmanın Allah katında en makbul yolu, Allah’ın emrettiği farzları yerine
    getirmektir. Kul, yapmakta olduğu farzlara ilave olarak yapacağı
    nafilelerle Allah’a yakınlıkta mesafe alabilir. Ancak farzları ihmal
    edip nafilelerle meşgul olmak, insanı kesinlikle böyle mutlu bir sonuca
    götürmez.

    Önce farzları, sonra da nafileleri işlemeye devam eden
    Müslüman, sürekli mücahede içinde olan insan demektir. Bu ısrar ve
    devamlılık neticede, Allah Teâlâ’nın rıza ve sevgisini kazandırır. Allah
    Teâlâ bir kulunu sevince de artık o kul, en büyük ve yegâne desteği
    elde eder.

    Onun her işi düzgün olur. Tüm organları, görevlerini
    isabetle yerine getirir. Allah’ın yardımı ve hidayeti her işinde
    görülür. İstekleri yerine getirilir. Korunmayı dilerse tehlikenin boyutu
    ne olursa olsun, Allah Teâlâ onu korur. Çünkü seven, sevdiğini
    yardımsız bırakmaz.

    Rivayet edildiğine göre Ömer b. Hattab
    radıyallahu anhu şöyle demiştir: “Amellerin en üstün olanı, Allah’ın
    farzlarını yerine getirmek, haramlardan sakınmak ve Allah katında
    niyetinde sadık ve samimi olmaktır.”

    Kulu Allah’a yaklaştıracak
    bedenî ibadetlerin en büyüğüne gelince hiç şüphesiz ki bu namazdır.
    Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: “Hayır! Ona uyma! Allah’a secde et
    (ve yalnızca O’na) yaklaş!” (Alâk; 19)

    Peygamberimiz; “Kulun
    Allah’a (manen) en yakın olduğu an secde halidir.” buyurmuştur. Devlet
    başkanlarının halkını adaletle yönetmesi, aile reisinin de aile fertleri
    arasında adil davranması, kulu Allah’a yaklaştıran farzlardandır.

    Bu
    hadisi kutsîde, Allah’ın kulunu sevdiğine işaret sayılan birkaç husus
    sıralanmaktadır. Öncelikle bir kulun farz olan görevlerine ek olarak,
    nafile ibadetlerle Allah’a yakınlık kazandığı ve sonunda Allah’ın
    sevgisine ulaştığı belirtilmektedir. Demek ki, farz ve nafilelerde
    devamlılık göstermek, Allah’ın sevgisini kazanmaya vesile olmaktadır.

    Allah
    Dostları kimlerdir?


    Veliler, Allah’a samimiyetle itaat eden
    seçkin kullardır. Allahu Teâlâ Kuranı Kerim’de, bunları iman ve takva
    sıfatıyla beyan etmiş ve şöyle buyurmuştur: “Bilesiniz ki, Allah’ın
    dostlarına korku yoktur; onlar üzülmeyecekler de. Onlar iman edip de
    takvaya ermiş olanlardır.” (Yunus; 62-63)

    Ayeti kerimede de beyan
    edildiğine göre, Allah dostluğu için birinci esas iman, ikinci esas da
    takvadır.

    Bu durum, insanların Allah’ın dostluğuna girip o
    dostluğun güvencesinde emin ve mutlu yaşamaları için insanlara geniş bir
    kapı açmaktadır. Artık insanlar bu kapıdan girecek, ihlâs ve itaat
    derecelerinde ilerleyip bu ümmetin hayırda öncü olanlarının makamına
    ulaşacaklardır.

    Allah’a dostlukta en yüksek dereceye sahip
    olanlar peygamberlerdir. Bunlar her türlü günah ve hatadan korunmuş,
    masum ve Allah tarafından mucizelerle teyit edilmiş insanlardır.

    Peygamberlerden
    sonra Allah’a dostlukta en yüksek olanlar Allah Resulünün Ashabıdır.
    Onlar, Kur an ve Sünnet’le amel ederek bu dereceyi elde etmişlerdir.
    Onlardan sonraki tüm asırlardan günümüze kadar, Allah ile dostluk
    kuranlar, hep Kur an ve Sünnetle amel ederek bunu elde etmişlerdir.

    Çünkü
    iman ve takva olmaksızın ve özellikle Peygamberimiz sallallahu aleyhi
    veselleme tabi olmadan, onun çizmiş olduğu yoldan yürümeden, bütün söz
    ve işlerinde peygambere uymadan Allah ile dostluk kurmak, muhakkik
    ulemanın beyanına göre asla mümkün değildir.

    Günahları terk
    farzdır


    Allah Teâlâ kullara günahlarını terk etmelerini farz
    kılmış, yasak sınırlarını aşıp masiyet işleyenleri hem dünyada hem de
    ahirette cezalandıracağını haber vermiştir.

    Bu manada masiyetleri
    (günah ve isyanları) terk etmek hadisi kutsîdeki “kulum kendisine farz
    kıldığım şeylerden, bence daha sevimli herhangi bir şeyle bana yakınlık
    kazanamaz.” sözünün kapsamına girmektedir.

    Peygamberimiz şöyle
    buyurmuştur: “Size herhangi bir şeyi emrettiğimde, onu gücünüz yettiği
    ölçüde yerine getiriniz. Size bir şey yasakladığım zaman da kesinlikle
    ona yaklaşmayınız.”

    İbn Recep bu hadisi kutsînin açıklamasında,
    “Bütün masiyetler, Allah ile savaşmaktır” demektedir.

    Hasan b.
    Âdem’inde; “Ey insan! Senin Allah ile savaşmaya gücün yeter mi? Çünkü
    Allah’a asi olan, Allah ile savaş yapıyor demektir.” dediği
    nakledilmiştir. Ancak günah ne kadar büyük ve çirkin olursa savaş da o
    nispette şiddetli olur. Bunun için Allah Teâlâ faiz yiyen ve yol
    kesenleri, Allah ve Resulü ile savaş yapanlar olarak nitelendirmiştir.
    Çünkü bunların kullara zulümleri, yeryüzündeki fitne ve fesatları pek
    büyüktür.

    Nafilelerle Allah’a yaklaşmak

    Allah
    katında bu yakınlık ve sevgi, ancak farzları eda etmek, nafile
    ibadetlere devam etmek, haram ve yasaklardan sakınmakla mümkündür. Bu da
    kula, Allah’ın sevgisini kazandırır. Allah bir kulu sevince onu salih
    amel, zikir ve ibadetle meşgul eder. Sonuçta kul, Allah’a yakınlık
    kazanıp Allah katında manevî bir paye elde eder.

    Nafile
    ibadetler arasında kulu Allah’a yaklaştıran en büyük sebeplerden biri de
    manasını düşünüp anlayarak çok çok Kur’an okumak ve dinlemektir.

    Tirmizî’nin
    Ebu Umame’den rivayet ettiğine göre Peygamberimiz sallallahu aleyhi
    vesellem şöyle buyuruyor: “Kul Kur’an okumak gibi başka hiçbir şeyle
    Allah’a yaklaşamaz.” Sevenlere göre sevgilinin sözünden daha tatlı
    hiçbir şey olamaz. Sevgilinin sözü, onların kalplerinin lezzeti ve en
    büyük arzularıdır.

    İbn Mesut şöyle demiştir: “Kuran’ı seven,
    Allah ve Resulünü de sevmiştir. Allah’ı çokça zikretmek de nafile
    ibadetlerin en büyüklerindendir.” Allah Tealâ şöyle buyuruyor: “Öyleyse
    siz beni (ibadetle) anın ki ben de sizi anayım.” (Bakara;152)

    Allah
    dostunda Muhabbetullah


    Allah dostunun, Allah’ın sevgisine
    mazhar olmasının eseri, hadisi kutsîdeki “Ben kulumu sevince (adeta)
    onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olurum.”
    ifadelerinde anlatılmaktadır. Bu hadisin bazı rivayetlerinde “Ben onun
    düşünen kalbi ve konuşan dili olurum.” İfadelerine de yer verilmiştir.

    İbn
    Recep bu ifadelerden maksadın ne olduğunu şu şekilde açıklamaktadır:
    “Farz ve nafile ibadetlerle Allah’a yaklaşmaya çalışanı, Allah kendisine
    yaklaştırır. Ve onu iman derecesinden ihsan derecesine yükseltir. Artık
    bu insan kalp huzuru içinde, sanki Allah’ı görüyor gibi tam bir
    murakabe ile Allah’a ibadet eder. Kalbi, Allah’ın marifet, muhabbet,
    azamet ve heybeti ile dolu, Allah ile sıcak dostluk kurarak, ona âşık
    olur.

    Nihayet kulun kalbindeki bu derin marifet ve basiret, gönül
    gözüyle kendisi tarafından da müşahede edilir. Kalp Allah’ın azameti
    ile dolunca, bu durum kalpten Allah’tan başkasını siler götürür. Kalpte,
    kulun nefsi arzularını düşünmek gibi bir şey kalmaz.

    Bu kul,
    Mevla’nın istek ve iradesinden başka bir şey istemez. Artık bu kul,
    sadece Allahu Zülcelal’in zikrini konuşur, onun emri ile hareket eder,
    konuşmasında, dinlemesinde, bakmasında ve tutmasında hep Allah ile
    beraberdir. İşte hadisi kutsî’deki “Ben onun işiten kulağı, gören gözü
    olurum” gibi ifadelerinden maksat budur.

    Yani bundan, Allah’ın
    varlıklara hulul edip girmesi yahut onlarla birleşmesi gibi manalar kast
    etmek doğru değildir.
    Şevkânî şöyle demiştir: “Hadisi kutsîdeki bu
    ifadelerden maksat, bu uzuvlara Allah’ın nurunun ulaşıp hidayet
    yollarını göstermesi ve bunlardan masiyet ve günah bulutlarını bertaraf
    etmesidir.”

    Allah’ın dostuna düşmanlık!

    Veli bir
    kul, kendi tedbir ve planlarını bir yana bırakarak, tamamen Allah’a
    teslim olmuş, kendi nefsi için intikam almayıp işi Allah’ın takdirine
    bırakmıştır.

    Dünyada, Allah dostu veli bir kula eziyet eden
    hiçbir insan için bu kişinin malına, canına yahut evladına bela gelmedi
    diye, Allah’ın intikamından kurtulmuş olacağına hüküm vermemelidir.
    Çünkü bela, buna benzer daha başka konularda da gelebilir.

    Mesela
    din konusunda bir musibet gelebilir ve Allah korusun, bir veliye eziyet
    etmek, o kişinin ahirete imansız gitmesine sebep olabilir. Allahu
    Zülcelâl, hepimizi böyle bir duruma düşmekten muhafaza eylesin. (Âmin)

    Not:
    Bu yazının hazırlanmasında, İmam Nevevî Hazretlerinin “Hadislerle
    İslam” isimli eserinden faydalanılmıştır.

    DERVİŞ ENES KIR

    Gülistan
    Dergisinden alıntıdır.
    [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

      Forum Saati Çarş. Mayıs 08, 2024 1:20 am