Buz gibi bir günde hızlı hızlı yürürken, birden ayağımın ucunda bir cüzdan gördüm...
Hemen aldım. Sahibini gösteren bir kimlik vardır diye acele acele açtım.. Üç milyon TL çıktı.. Bir de buruşmuş, sararmış, eskimiş mektup...
Belli ki yıllardır, o cüzdanın içinde duruyordu. Zarf öylesi ne harap olmuştu ki. Sadece tepedeki "İade" adresi okunabiliyordu.
Mektuba bir göz attım. Bir ipucu bulma ümidi ile.. Birden tarihi gördüm.. 1950... Mektup nerdeyse 60 yıl önce yazılmış. El yazısı belli, bir kadına ait.. Sol köşeye bir çiçek resmi çizilmiş.
"Sevgili Mehmet " diye başlıyor mektup... ve
"Annesi yasakladığı için onu bir daha göremeyeceğini" anlatarak devam ediyor..
- "Ama sakın unutma, seni daima seveceğim" diye bitiyor..
İmza..Hatice !..
İçimden bir ses "Bul" dedi bana.. "Mektubun sahibini bul.."
Milyonlarca Mehmet var. Hangi birini bulacaksın ki.. Ama tepedeki "İade" adresi ipucu olabilir.
Telefon la 118 i aradım. Anlattım...
- "Bu adrese bağlı bir telefon varsa, bana verebilir misiniz" diye..
Sustu..Gidip müdürüne sordu...
- "Var ama, size vermem yasak.. Ama sizin adınıza bu numarayı arar, sorarım. İsterlerse size bağlarım.. Lütfen bekleyin.."
Bekledim.. İki üç dakika sonra kızın sesi geldi.. "Bağlıyorum efendim.."
Karşıdaki hanıma "Hatice diye birini tanıyor musunuz ? " diye sordum.
- "Bu evi, 30 yıl evvel, Hatice diye kızları olan bir aileden aldık." dedi.
- "Peki yeni adreslerini biliyor musunuz?.."
- "Hatice annesini bir huzurevine yatıracaktı. Oradan takip ederseniz,belki adresi bulursunuz.. "
Ve huzurevinin adını verdiler.. Hemen aradım.. Yaşlı anne yıllar önce ölmüş... Ama kızına ait eski bir telefon numarası var. Belki oradan bilirlermiş...
- "Bunların hepsi aptalca aslında" dedim kendi kendime..
İçinde sadece 3 milyon TL ve 60 yıl önce yazılmış bir mektup bulunan cüzdanın sahibini aramak için bunca zahmete ne gerek var ki..
Aradım numarayı..Bir kadın cıktı orada Hatice isimli bir bayanın yaşayıp yaşamadığını sordum,
Ses "Evet, Hatice burada yaşıyor" dedi..
Gecenin saat 22 si ama hemen yola çıktım, Hatice yi görmek için..
Devasa bir binanın üçüncü katında şirin bir oda.. Gümüş saçlı, sıcak tebessümlü bir yaşlı kadın.. Gözlerinin içi ışıl ışıl ..
Anlattım olanları.. Cüzdanı ve mektubu gösterip.. Derin bir iç çekti mektuba bakarak , sonrada "Genç adam" dedi,
"Bu mektup, Mehmet ile son kontağımdı.. Onu öyle seviyordum ki.. Artist gibi yakışıklıydı.
Ama ben 16 yaşındaydım.. Çok küçüğüm diye annem kesinlikle izin vermedi.."
Derin bir nefes daha..
- "Mehmet GÜLTEKİN harika bir insandı. Eger bulabilirseniz ona söyleyin lütfen.. Onu hep düşündüm.. Hep.
"Bir ufak sessizlik.. Bir derin nefes daha.. "Ve onu hep sevdim.." İki damla yaş damladı elindeki mektuba, ıslanan gözlerden..
"..Ve hiç evlenmedim.. . Mehmet gibi birisini bulamadım ki.."
Hatice teyzeye teşekkür edip odadan çıktım. Binadan çıkarken danışmada beni karşılayan kız :
- "Hatice Hanım yardımcı olabildi mi size?" dedi.
"Hiç değilse bunun sahibinin soyadını öğrendim" dedim..Cüzdanı elimde sallayarak..
O sırada yanımda dikilip duran hademe bağırdı..
- "Hey baksana.. Bu Mehmet amca nın cüzdanı.. Üzerindeki bu kırmızı şeritten onu nerde görsem tanırım.. Cüzdanını hep kaybederdi zaten ,
Üç kere ben buldum, koridorlarda. ."
Mehmet sekizinci katta yaşıyordu.. Ok gibi fırladım tekrar asansöre
Mehmet yatmamıştı.. Okuma odasında kitap okuyordu.. Hemşire beni ve elimdeki cüzdanı gösterdi.. Mehmet elini arka cebine attı, hızla..
Sonra sevinçle :
- "Evet bu benim cüzdanım" dedi...
- "Öğleden sonraki yürüyüş sırasında kaybetmiş olmalıyım..
Size teşekkür borçluyum.."
"Hiçbir şey borçlu değilsiniz" dedim..
- "Ama özür dilerim.. İpucu bulmak için açtım ve içindeki mektubu okudum..."
- "Mektubu mu okudun?.."
- "Sadece okumakla kalmadım.. Hatice teyze yide buldum.."
- "Buldun mu?.. Nerde?.. İyi mi?.. Hala eskisi gibi güzel mi..
Söyle, lütfen söyle.." "Çok iyi.. Hem de harika" dedim, yavaşça..
- "Bana onun telefon numarasını ver. Yarın onu hemen arayacağım.." Elime sımsıkı sarıldı, O benim tek aşkımdı.. Onu öyle sevdim ki, asla evlenmedim, Çünkü bu mektup geldiğinde hayatım, anlamsal olarak bitmişti."
Gel Mehmet amca dedim, benimle.
Asansörle üçüncü kata indik... Odanın kapısı açıktı. Hatice nin sırtı kapıya dönük televizyon izliyordu...
Hemşire ona yaklaştı, omzuna dokundu...
Hatice teyze " dedi.. "Bu bayı tanıyor musun?.."
Gözlüklerini ayarladı bir an baktı, tek kelime etmeden..
"Mehmet" dedi, Mehmet , kapıda, kısık sesle..
"Hatice Ben Mehmet Beni tanıdın mı?.."
Mehmet " diye yutkundu .
Hatice "İnanmıyorum.. Bu sensin.. Benim Mehmetim .
Mehmet Hatice ye doğru yürüdü yavaşça..
Sarıldılar. Hemşire hıçkırıklar içinde koridora attı kendini...
- "İşte ALLAH ın sevgisi de bu" dedim..
"Olacaksa.. Olur.
Üç hafta sonra beni huzurevinden aradılar. Pazar günü bir nikah var, huzur evin de Gelebilir misiniz? Duyduklarıma inanamadım ,
Harika bir nikah töreni idi. Hatice ve Mehmet beni nikah şahidi yaptılar üstelik.
Hatice açık bej elbisesi içinde çok güzeldi.
Mehmet de lacivert takımı içinde hala çok yakışıklı... Huzurevi onlara, bir minik daire tahsis etti...
Eğer 76 yaşında bir gelinle 79 yaşındaki bir damadı,
16 yaşında bir kız, 19 yaşında bir delikanlı havasında bir merasim di , gercekten görülmeye değer bir tabloydu.
Tertemiz, tüketmeden sevince,
yıllara inat, zamana inat,
tüketmiyen ,
hatırası bile insanın içini ısıtan,
eşsiz bir hatıra…
Hemen aldım. Sahibini gösteren bir kimlik vardır diye acele acele açtım.. Üç milyon TL çıktı.. Bir de buruşmuş, sararmış, eskimiş mektup...
Belli ki yıllardır, o cüzdanın içinde duruyordu. Zarf öylesi ne harap olmuştu ki. Sadece tepedeki "İade" adresi okunabiliyordu.
Mektuba bir göz attım. Bir ipucu bulma ümidi ile.. Birden tarihi gördüm.. 1950... Mektup nerdeyse 60 yıl önce yazılmış. El yazısı belli, bir kadına ait.. Sol köşeye bir çiçek resmi çizilmiş.
"Sevgili Mehmet " diye başlıyor mektup... ve
"Annesi yasakladığı için onu bir daha göremeyeceğini" anlatarak devam ediyor..
- "Ama sakın unutma, seni daima seveceğim" diye bitiyor..
İmza..Hatice !..
İçimden bir ses "Bul" dedi bana.. "Mektubun sahibini bul.."
Milyonlarca Mehmet var. Hangi birini bulacaksın ki.. Ama tepedeki "İade" adresi ipucu olabilir.
Telefon la 118 i aradım. Anlattım...
- "Bu adrese bağlı bir telefon varsa, bana verebilir misiniz" diye..
Sustu..Gidip müdürüne sordu...
- "Var ama, size vermem yasak.. Ama sizin adınıza bu numarayı arar, sorarım. İsterlerse size bağlarım.. Lütfen bekleyin.."
Bekledim.. İki üç dakika sonra kızın sesi geldi.. "Bağlıyorum efendim.."
Karşıdaki hanıma "Hatice diye birini tanıyor musunuz ? " diye sordum.
- "Bu evi, 30 yıl evvel, Hatice diye kızları olan bir aileden aldık." dedi.
- "Peki yeni adreslerini biliyor musunuz?.."
- "Hatice annesini bir huzurevine yatıracaktı. Oradan takip ederseniz,belki adresi bulursunuz.. "
Ve huzurevinin adını verdiler.. Hemen aradım.. Yaşlı anne yıllar önce ölmüş... Ama kızına ait eski bir telefon numarası var. Belki oradan bilirlermiş...
- "Bunların hepsi aptalca aslında" dedim kendi kendime..
İçinde sadece 3 milyon TL ve 60 yıl önce yazılmış bir mektup bulunan cüzdanın sahibini aramak için bunca zahmete ne gerek var ki..
Aradım numarayı..Bir kadın cıktı orada Hatice isimli bir bayanın yaşayıp yaşamadığını sordum,
Ses "Evet, Hatice burada yaşıyor" dedi..
Gecenin saat 22 si ama hemen yola çıktım, Hatice yi görmek için..
Devasa bir binanın üçüncü katında şirin bir oda.. Gümüş saçlı, sıcak tebessümlü bir yaşlı kadın.. Gözlerinin içi ışıl ışıl ..
Anlattım olanları.. Cüzdanı ve mektubu gösterip.. Derin bir iç çekti mektuba bakarak , sonrada "Genç adam" dedi,
"Bu mektup, Mehmet ile son kontağımdı.. Onu öyle seviyordum ki.. Artist gibi yakışıklıydı.
Ama ben 16 yaşındaydım.. Çok küçüğüm diye annem kesinlikle izin vermedi.."
Derin bir nefes daha..
- "Mehmet GÜLTEKİN harika bir insandı. Eger bulabilirseniz ona söyleyin lütfen.. Onu hep düşündüm.. Hep.
"Bir ufak sessizlik.. Bir derin nefes daha.. "Ve onu hep sevdim.." İki damla yaş damladı elindeki mektuba, ıslanan gözlerden..
"..Ve hiç evlenmedim.. . Mehmet gibi birisini bulamadım ki.."
Hatice teyzeye teşekkür edip odadan çıktım. Binadan çıkarken danışmada beni karşılayan kız :
- "Hatice Hanım yardımcı olabildi mi size?" dedi.
"Hiç değilse bunun sahibinin soyadını öğrendim" dedim..Cüzdanı elimde sallayarak..
O sırada yanımda dikilip duran hademe bağırdı..
- "Hey baksana.. Bu Mehmet amca nın cüzdanı.. Üzerindeki bu kırmızı şeritten onu nerde görsem tanırım.. Cüzdanını hep kaybederdi zaten ,
Üç kere ben buldum, koridorlarda. ."
Mehmet sekizinci katta yaşıyordu.. Ok gibi fırladım tekrar asansöre
Mehmet yatmamıştı.. Okuma odasında kitap okuyordu.. Hemşire beni ve elimdeki cüzdanı gösterdi.. Mehmet elini arka cebine attı, hızla..
Sonra sevinçle :
- "Evet bu benim cüzdanım" dedi...
- "Öğleden sonraki yürüyüş sırasında kaybetmiş olmalıyım..
Size teşekkür borçluyum.."
"Hiçbir şey borçlu değilsiniz" dedim..
- "Ama özür dilerim.. İpucu bulmak için açtım ve içindeki mektubu okudum..."
- "Mektubu mu okudun?.."
- "Sadece okumakla kalmadım.. Hatice teyze yide buldum.."
- "Buldun mu?.. Nerde?.. İyi mi?.. Hala eskisi gibi güzel mi..
Söyle, lütfen söyle.." "Çok iyi.. Hem de harika" dedim, yavaşça..
- "Bana onun telefon numarasını ver. Yarın onu hemen arayacağım.." Elime sımsıkı sarıldı, O benim tek aşkımdı.. Onu öyle sevdim ki, asla evlenmedim, Çünkü bu mektup geldiğinde hayatım, anlamsal olarak bitmişti."
Gel Mehmet amca dedim, benimle.
Asansörle üçüncü kata indik... Odanın kapısı açıktı. Hatice nin sırtı kapıya dönük televizyon izliyordu...
Hemşire ona yaklaştı, omzuna dokundu...
Hatice teyze " dedi.. "Bu bayı tanıyor musun?.."
Gözlüklerini ayarladı bir an baktı, tek kelime etmeden..
"Mehmet" dedi, Mehmet , kapıda, kısık sesle..
"Hatice Ben Mehmet Beni tanıdın mı?.."
Mehmet " diye yutkundu .
Hatice "İnanmıyorum.. Bu sensin.. Benim Mehmetim .
Mehmet Hatice ye doğru yürüdü yavaşça..
Sarıldılar. Hemşire hıçkırıklar içinde koridora attı kendini...
- "İşte ALLAH ın sevgisi de bu" dedim..
"Olacaksa.. Olur.
Üç hafta sonra beni huzurevinden aradılar. Pazar günü bir nikah var, huzur evin de Gelebilir misiniz? Duyduklarıma inanamadım ,
Harika bir nikah töreni idi. Hatice ve Mehmet beni nikah şahidi yaptılar üstelik.
Hatice açık bej elbisesi içinde çok güzeldi.
Mehmet de lacivert takımı içinde hala çok yakışıklı... Huzurevi onlara, bir minik daire tahsis etti...
Eğer 76 yaşında bir gelinle 79 yaşındaki bir damadı,
16 yaşında bir kız, 19 yaşında bir delikanlı havasında bir merasim di , gercekten görülmeye değer bir tabloydu.
Tertemiz, tüketmeden sevince,
yıllara inat, zamana inat,
tüketmiyen ,
hatırası bile insanın içini ısıtan,
eşsiz bir hatıra…
Salı Tem. 19, 2011 2:24 pm tarafından glewci
» Xara3d5 3 boyutlu yazi yazma programi (dj isimleri yazmak icin şahane)
C.tesi Nis. 16, 2011 10:24 am tarafından erhan2188
» Hareketli Avatar Yapımı
C.tesi Mart 12, 2011 9:47 pm tarafından (fog)'(x)
» Sjsro 11d'li Media.pk2...!!
C.tesi Mart 12, 2011 1:26 pm tarafından womekan
» Pet (Horse, Wolf, Kervan vs.) Auto Pot.
Salı Şub. 15, 2011 5:11 pm tarafından wiar01
» Silkroad'ı 3D Oynayın! Bir İlk :)
Perş. Şub. 03, 2011 4:38 pm tarafından Fleyd
» Kangurularla Apaçi
Perş. Şub. 03, 2011 3:35 pm tarafından (fog)'(x)
» EiffeL Kulesi Önünde Apaçi :)
Perş. Şub. 03, 2011 3:33 pm tarafından (fog)'(x)
» Apaçi Marşı- Bağlama&Gitar
Perş. Şub. 03, 2011 3:27 pm tarafından (fog)'(x)
» Apaçi Müziği - Gitar Versiyon
Perş. Şub. 03, 2011 3:21 pm tarafından (fog)'(x)