[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]Fantastik edebiyat,
fantastik sözcüğünün verdiği geniş çağrışımlardan yola çıkılarak,
gerçekçi edebiyatın hasmı sayılır. Yine sözcüğün taşıdığı geniş
çağrışımlar, onun, bir edebi türü belirtmek için kullanıldığında
yaratacağı farklılıkları gözardı etmemize neden olur.
Fantastik
sözcüğünün günlük hayatta ifade ettiği "gerçek olmayan her şey";
bilimkurgudan masallara, ordan hortlak hikâyelerine kadar hayale dair
her şeyi bu edebi türe mâl etmemize geçit verir. Bu kolaylık, bunca
ilgi gören bir türün nedense kuramsal ilgiden uzak tutulmasına akla
yakın bir mazeret olabilir.
Klasik
edebiyat öğreniminden gelen Jean-Luc Steinmetz'in "Fantastik Edebiyat"
adlı yükte hafif, kapsamda ağır çalışması, türün sınırlarını çizebilmek
için, onu niteleyen sözcüğü etimolojik mercek altına alarak başlıyor.
Latince bir sıfat olan fantasticum'dan köklenen Yunanca fiil
phantasein, "görünür kılmak, gibi görünmek" anlamına gelir.
Aristoteles'te rastlanan phantastiké ise "temelsiz şeyler hayal
edebilme yeteneği" için kullanılır. Orta çağda sözcük, bir sıfat olan
fantastique'e dönüşür. 1863 yılında sözlüklere giren fantastik
edebiyat, şöyle tanımlanır: "Genel olarak söylendiği gibi peri
masalları, hortlak öyküleri ve özellikle Alman Hoffman'ın itibar
kazandırdığı, doğaüstünün önemli bir rol oynadığı bir öykü türü".
Fantastikte çığırından çıkmış bir düş gücü, altüst olmuş bir ruh,
gerçekliği çiğneyip geçer. İslam uygarlığı ise bu sözcüğü ve onunla
nitelenen edebiyatı hikâyat-ı hurafiyya (efsane ya da batıl inançtan
beslenen hikâyeler) diye adlandırır.
Steinmetz
işe, masallarla fantastik edebiyatı ayırt ederek başlar. Masallar, eski
bir uzlaşmayla belirlenmiş olağanüstünün anlatılarıdır; fantastikte ise
böyle bir uzlaşma söz konusu değildir. Fantastik edebiyat, masallardan
farklı olarak olağanüstüyü olduğu gibi kabul etmez; olağanüstüyü
kuşatmaya ve hatta onu sebeplendirmeye çalışır. Çünkü zımni olarak
savunucusu olduğu mantık için, uzlaşmaya varılmış bir olağanüstü
"skandal" demektir. Zihnin yerinden ayrılıp başka bir alana geçmesini
gerektiren masalların aksine fantastik edebiyat; gizemi gerçek yaşamın
burnunun dibine getirir.
Steinmetz,
bilim-kurgunun da fantastiğe dahil edilmesine çekimser yaklaşır.
Fantastikten temellendiği su götürmezse de bilim-kurgu, fantastik gibi,
olağanüstünün sınavlarından geçirilen bireyin dönüşümünü değil; uzam ve
zamanın dönüşümünü asıl alır. Fantastiğin yüzü ne denli geçmişe dönükse
bilim-kurgunun da o kadar geleceğe dönüktür. Fantastik kaygı verici
tuhaflıklar ararken bilim-kurgu, geleceğin aydınlık görünümlerini arar.
Bilim-kurgu fantastiğin aksine, ilerlemeci bir ideolojiyle şekillenen
ahlakçı bir içeriğe sahiptir.
Yaratıklar ormanında seyahat
Fantastik
edebiyat her insanın içinde yatan dehşet ve kaygıları tetikler, okuru
korkuyla oynanan bir oyuna davet eder. Bunu yaparken de en eski hayali
yaratıkları ortaya sürer; hortlaklar, vampirler gibi. "Varlıklar ve
Biçimler" bölümünde kısaca örneklenen bu cins yaratıklar, ironik olarak
gerçekçi edebiyatın fantastikle ilişkisine dair ipuçları taşır.
Hortlaklar, anlatılan hikâyeden bir kişiye tebelleş olur; Steinmetz'in
örnek verdiği atasözündeki gibi "söyle bana sana neyin tebelleş
olduğunu, söyleyeyim sana kim olduğunu". Hortlak, tebelleş oldukları
kişinin saklamak, bastırmak istediği bir gerçekliğe tutulan aynadır.
Dostoyevski'nin romanlarında eski bir günah, bastırılan bir fikir,
hortlağımsı bir cismaniyet kazanarak kahramana tebelleş olur (Suç ve
Ceza'da Svidrigaylov'a tebelleş olan küçük kız hayaleti, Karamazof
Kardeşler'de Batılı bir züppe kılığına giren şeytan fikri vs).
Fantastik edebiyatın kült imgelerinden "ikiz" de Dostoyevski'nin sıkça
kullandığı bir figürdür. Freud'un alter-ego diye açıkladığı "ikiz"
düşüncesi, kişiliği çeşitli sebeplerle bölünmüş insanoğlunun kendi
gerçekliğinin bir parçasıdır ve fantastik edebiyatta kaygı verici bir
öğe olarak kullanılırken 19. yy Rus edebiyatında mizahi bir görünüm de
kazanır.
Fantastik
edebiyatın temsilcilerine kısa bir bakış attığı bölümde Steinmetz,
Hoffman'ı tanımlarken "akılsızlık yapma hakkını savunan ve akılsız
davranışlardan geri durmayan" ifadesini kullanır. Hoffmanesk
kahramanlar "değişimlerin elinde oyuncaktır". Bu tanım, bize başta
Yeraltından Notlar'ın kahramanı olmak üzere Dostoyevskien karakterlerin
de anahtarını verir. (Ki fantastik edebiyatın kurucusu sayılan
Hoffman'ın, genç Dostoyevki'nin zihnini ve muhayyilesini uzun yıllar
meşgul ettiği de akılda tutulmalıdır.)
Gerçekçiliğin
anıtsal yazarlarından Balzac'ı fantastik edebiyatın temsilcileri
arasında görmek, bu iki türün hasımlığına inananlar için şaşırtıcı
olacaktır. İnsanlık Komedyası'nın yazarının, takma isimlerle yazdığı
ilk romanları kuşkusuz fantastiktir. Balzac imzasını kullandığı ve
tarihsel birer inceleme kabul edilen asıl romanlarıysa türden izler
hatta doğrudan göndermeler taşır. Fantastiğin geleneksel kahramanı,
şeytanla anlaşma yapan Melmoth, onun kaleminde Uzlaşmış Melmoth'a
dönüşür. Yüz Yaşındaki Adam, bir vampiri konu alır. Tılsımlı Deri, her
isteği yerine getiren, ancak yerine gelen her isteğe karşın ömrün
birkaç yılını alan gizemli bir deri parçasını konu alır. Hoffman'ın bir
karakterini yeniden yorumladığı Mahvolmuş Şaheser'de gerçekliğin
düzenini bozacak kadar cüretkarlaşan iradenin trajedisini inceler.
Kuşkuyu
sürekli canlı tutmanın ustası Mérimée ise hayran olduğu Puşkin ve
Gogol'den kimi temaları fantastiğe aktarır. Edgar Allen Poe da
fantastiği polisiyeye doğru çekiştirir. Poe'nun fantastiği, düşlerden
değil, aşırı marazi bir dikkat ve duyarlılıktan, dehşetin bilediği
bilincin katlanmış gücünden doğar. Doğalcı bir yazar olan Maupassant
ise deliliğe, akıl hastanelerine duyduğu ilgiyi giderek fantastik
sularda hikâyelemeye başlar. Maupassant, doğalcı, günlük hayatın
resmedildiği bir edebiyatın nasıl sarsmadan fantastik edebiyata
kayabileceğinin çarpıcı bir örneğini verir.
Freud
"Tekinsizlik" adlı uzun makalesini Hoffman'ın bir hikâyesiyle başlatır.
Fantastik edebiyat olağandışından bahsedeceğini söyleyerek gerçek
insanın bilinçaltına ittiği kaygılarını didikler. Gerçekle ilişkisi
bilincin bilinçaltıyla ilişkisi kadar dolaylı ve süreklidir. Tek tek
insanların bilinçaltını değişik biçimlerle önümüze sunmakla kalmaz,
toplumsal ve tarihsel bir bilinçaltını da gündemde tutar. Steinmetz,
Fransız fantastikçilere ayırdığı bölümü bitirirken şöyle der:
"Modernitede geçici olan edebi olanla birlikte bulunur. Olağandışılık
bazen onların rastlaşmalarının işaretidir".
fantastik sözcüğünün verdiği geniş çağrışımlardan yola çıkılarak,
gerçekçi edebiyatın hasmı sayılır. Yine sözcüğün taşıdığı geniş
çağrışımlar, onun, bir edebi türü belirtmek için kullanıldığında
yaratacağı farklılıkları gözardı etmemize neden olur.
Fantastik
sözcüğünün günlük hayatta ifade ettiği "gerçek olmayan her şey";
bilimkurgudan masallara, ordan hortlak hikâyelerine kadar hayale dair
her şeyi bu edebi türe mâl etmemize geçit verir. Bu kolaylık, bunca
ilgi gören bir türün nedense kuramsal ilgiden uzak tutulmasına akla
yakın bir mazeret olabilir.
Klasik
edebiyat öğreniminden gelen Jean-Luc Steinmetz'in "Fantastik Edebiyat"
adlı yükte hafif, kapsamda ağır çalışması, türün sınırlarını çizebilmek
için, onu niteleyen sözcüğü etimolojik mercek altına alarak başlıyor.
Latince bir sıfat olan fantasticum'dan köklenen Yunanca fiil
phantasein, "görünür kılmak, gibi görünmek" anlamına gelir.
Aristoteles'te rastlanan phantastiké ise "temelsiz şeyler hayal
edebilme yeteneği" için kullanılır. Orta çağda sözcük, bir sıfat olan
fantastique'e dönüşür. 1863 yılında sözlüklere giren fantastik
edebiyat, şöyle tanımlanır: "Genel olarak söylendiği gibi peri
masalları, hortlak öyküleri ve özellikle Alman Hoffman'ın itibar
kazandırdığı, doğaüstünün önemli bir rol oynadığı bir öykü türü".
Fantastikte çığırından çıkmış bir düş gücü, altüst olmuş bir ruh,
gerçekliği çiğneyip geçer. İslam uygarlığı ise bu sözcüğü ve onunla
nitelenen edebiyatı hikâyat-ı hurafiyya (efsane ya da batıl inançtan
beslenen hikâyeler) diye adlandırır.
Steinmetz
işe, masallarla fantastik edebiyatı ayırt ederek başlar. Masallar, eski
bir uzlaşmayla belirlenmiş olağanüstünün anlatılarıdır; fantastikte ise
böyle bir uzlaşma söz konusu değildir. Fantastik edebiyat, masallardan
farklı olarak olağanüstüyü olduğu gibi kabul etmez; olağanüstüyü
kuşatmaya ve hatta onu sebeplendirmeye çalışır. Çünkü zımni olarak
savunucusu olduğu mantık için, uzlaşmaya varılmış bir olağanüstü
"skandal" demektir. Zihnin yerinden ayrılıp başka bir alana geçmesini
gerektiren masalların aksine fantastik edebiyat; gizemi gerçek yaşamın
burnunun dibine getirir.
Steinmetz,
bilim-kurgunun da fantastiğe dahil edilmesine çekimser yaklaşır.
Fantastikten temellendiği su götürmezse de bilim-kurgu, fantastik gibi,
olağanüstünün sınavlarından geçirilen bireyin dönüşümünü değil; uzam ve
zamanın dönüşümünü asıl alır. Fantastiğin yüzü ne denli geçmişe dönükse
bilim-kurgunun da o kadar geleceğe dönüktür. Fantastik kaygı verici
tuhaflıklar ararken bilim-kurgu, geleceğin aydınlık görünümlerini arar.
Bilim-kurgu fantastiğin aksine, ilerlemeci bir ideolojiyle şekillenen
ahlakçı bir içeriğe sahiptir.
Yaratıklar ormanında seyahat
Fantastik
edebiyat her insanın içinde yatan dehşet ve kaygıları tetikler, okuru
korkuyla oynanan bir oyuna davet eder. Bunu yaparken de en eski hayali
yaratıkları ortaya sürer; hortlaklar, vampirler gibi. "Varlıklar ve
Biçimler" bölümünde kısaca örneklenen bu cins yaratıklar, ironik olarak
gerçekçi edebiyatın fantastikle ilişkisine dair ipuçları taşır.
Hortlaklar, anlatılan hikâyeden bir kişiye tebelleş olur; Steinmetz'in
örnek verdiği atasözündeki gibi "söyle bana sana neyin tebelleş
olduğunu, söyleyeyim sana kim olduğunu". Hortlak, tebelleş oldukları
kişinin saklamak, bastırmak istediği bir gerçekliğe tutulan aynadır.
Dostoyevski'nin romanlarında eski bir günah, bastırılan bir fikir,
hortlağımsı bir cismaniyet kazanarak kahramana tebelleş olur (Suç ve
Ceza'da Svidrigaylov'a tebelleş olan küçük kız hayaleti, Karamazof
Kardeşler'de Batılı bir züppe kılığına giren şeytan fikri vs).
Fantastik edebiyatın kült imgelerinden "ikiz" de Dostoyevski'nin sıkça
kullandığı bir figürdür. Freud'un alter-ego diye açıkladığı "ikiz"
düşüncesi, kişiliği çeşitli sebeplerle bölünmüş insanoğlunun kendi
gerçekliğinin bir parçasıdır ve fantastik edebiyatta kaygı verici bir
öğe olarak kullanılırken 19. yy Rus edebiyatında mizahi bir görünüm de
kazanır.
Fantastik
edebiyatın temsilcilerine kısa bir bakış attığı bölümde Steinmetz,
Hoffman'ı tanımlarken "akılsızlık yapma hakkını savunan ve akılsız
davranışlardan geri durmayan" ifadesini kullanır. Hoffmanesk
kahramanlar "değişimlerin elinde oyuncaktır". Bu tanım, bize başta
Yeraltından Notlar'ın kahramanı olmak üzere Dostoyevskien karakterlerin
de anahtarını verir. (Ki fantastik edebiyatın kurucusu sayılan
Hoffman'ın, genç Dostoyevki'nin zihnini ve muhayyilesini uzun yıllar
meşgul ettiği de akılda tutulmalıdır.)
Gerçekçiliğin
anıtsal yazarlarından Balzac'ı fantastik edebiyatın temsilcileri
arasında görmek, bu iki türün hasımlığına inananlar için şaşırtıcı
olacaktır. İnsanlık Komedyası'nın yazarının, takma isimlerle yazdığı
ilk romanları kuşkusuz fantastiktir. Balzac imzasını kullandığı ve
tarihsel birer inceleme kabul edilen asıl romanlarıysa türden izler
hatta doğrudan göndermeler taşır. Fantastiğin geleneksel kahramanı,
şeytanla anlaşma yapan Melmoth, onun kaleminde Uzlaşmış Melmoth'a
dönüşür. Yüz Yaşındaki Adam, bir vampiri konu alır. Tılsımlı Deri, her
isteği yerine getiren, ancak yerine gelen her isteğe karşın ömrün
birkaç yılını alan gizemli bir deri parçasını konu alır. Hoffman'ın bir
karakterini yeniden yorumladığı Mahvolmuş Şaheser'de gerçekliğin
düzenini bozacak kadar cüretkarlaşan iradenin trajedisini inceler.
Kuşkuyu
sürekli canlı tutmanın ustası Mérimée ise hayran olduğu Puşkin ve
Gogol'den kimi temaları fantastiğe aktarır. Edgar Allen Poe da
fantastiği polisiyeye doğru çekiştirir. Poe'nun fantastiği, düşlerden
değil, aşırı marazi bir dikkat ve duyarlılıktan, dehşetin bilediği
bilincin katlanmış gücünden doğar. Doğalcı bir yazar olan Maupassant
ise deliliğe, akıl hastanelerine duyduğu ilgiyi giderek fantastik
sularda hikâyelemeye başlar. Maupassant, doğalcı, günlük hayatın
resmedildiği bir edebiyatın nasıl sarsmadan fantastik edebiyata
kayabileceğinin çarpıcı bir örneğini verir.
Freud
"Tekinsizlik" adlı uzun makalesini Hoffman'ın bir hikâyesiyle başlatır.
Fantastik edebiyat olağandışından bahsedeceğini söyleyerek gerçek
insanın bilinçaltına ittiği kaygılarını didikler. Gerçekle ilişkisi
bilincin bilinçaltıyla ilişkisi kadar dolaylı ve süreklidir. Tek tek
insanların bilinçaltını değişik biçimlerle önümüze sunmakla kalmaz,
toplumsal ve tarihsel bir bilinçaltını da gündemde tutar. Steinmetz,
Fransız fantastikçilere ayırdığı bölümü bitirirken şöyle der:
"Modernitede geçici olan edebi olanla birlikte bulunur. Olağandışılık
bazen onların rastlaşmalarının işaretidir".
Salı Tem. 19, 2011 2:24 pm tarafından glewci
» Xara3d5 3 boyutlu yazi yazma programi (dj isimleri yazmak icin şahane)
C.tesi Nis. 16, 2011 10:24 am tarafından erhan2188
» Hareketli Avatar Yapımı
C.tesi Mart 12, 2011 9:47 pm tarafından (fog)'(x)
» Sjsro 11d'li Media.pk2...!!
C.tesi Mart 12, 2011 1:26 pm tarafından womekan
» Pet (Horse, Wolf, Kervan vs.) Auto Pot.
Salı Şub. 15, 2011 5:11 pm tarafından wiar01
» Silkroad'ı 3D Oynayın! Bir İlk :)
Perş. Şub. 03, 2011 4:38 pm tarafından Fleyd
» Kangurularla Apaçi
Perş. Şub. 03, 2011 3:35 pm tarafından (fog)'(x)
» EiffeL Kulesi Önünde Apaçi :)
Perş. Şub. 03, 2011 3:33 pm tarafından (fog)'(x)
» Apaçi Marşı- Bağlama&Gitar
Perş. Şub. 03, 2011 3:27 pm tarafından (fog)'(x)
» Apaçi Müziği - Gitar Versiyon
Perş. Şub. 03, 2011 3:21 pm tarafından (fog)'(x)