Bir dünya düşünün ki, en büyük dostumuz sandığımız
makineler bize ihanet etmiş. İnsanlığı koruması gereken savunma sistemi
Skynet, insan türünü kendine rakip olarak görmüş. Bunun sonucunda ise,
Nükleer savaş çıkartıp, dünyayı felaketin eşiğine getirmiş. Bildiğiniz
ve yaşadığınız dünya artık yok. Her yer yıkıntı, tüketim çılgını
toplumlar için en büyük kabus. Sevdikleriniz, komşularınız, aileniz
hepsi ölmüş. İnsanlıktan sağ kalan çok az kişi var. Yemek yok, içecek
temiz su çok az, hiçbir üretim yok. Tüm dünya Nükleer bir çöl haline
gelmiş. Şehirler yıkılmış yaşamak çok zor. Bildiğimiz tüm yaşam Kıyamet
Günü'nde (Judgment Day) yok olup gitmiş. Bundan kurtulduğunuz için
kendinizi şanslı mı sanıyorsunuz? En büyük yardımcımız olan makineler
artık insanlığın en büyük düşmanı. Terminator kod adlı bu siborglar
(Cyborg) Skynet'in kontrolü altında insanlığı soy kırıma uğratmaya
çalışıyor. Nükleer kabus bitti ama artık daha kötüsü de başladı.
Teknolojik bir kabus. Kendi yarattıklarımız bize isyan edip bizi yok
etmeye çalışıyor. Makineler bizden daha güçlü ve daha yetenekli. Bizden
daha zekiler, onlara karşı durmak imkansız. Ancak bir kişi onları
yenecek yeteneğe sahip, bir kişi onlardan korkmuyor. Bir kişi geleceği
daha önceden biliyor. İnsanlığı organize edip türümüzü zafere
ulaştıracak. O son umudun adı John Connor�
James Cameron'un modern kıyamet senaryosu olan The Terminator, 1984
yılında sinemalarda gösterildiği zaman, sinema tarihini ve insanlığın
bakış açısını sonsuza dek değiştirdi. Film zamanı için müthiş efektlere
ve ileri bir sinema teknolojisine sahipti. Ancak bununla birlikte, yeni
bir paranoya da yaratıyordu. Daha önce İsaac Asimov'un ve Frank
Herbert'ın kitaplarında fazla üstünde durmadan bahsettiği bir paranoya.
80'li yıllarda insanların en büyük korkusu ve paranoyası Nükleer
savaştı. Sovetler Birliği ve ABD�nin süper güç savaşı nedeniyle
geliştirdiği bu silahlar olası bir savaşta insanlığın sonunu
getirebilirdi. Tüm dünyada bu korku varken, bir yandan bilgisayarlar
büyüleyici şekilde hızla bir gelişim içindeydi. Belki bizim için
bilgisayarlar ve teknolojik ortamlar çok normal. Ancak, o zamanın
insanları için, bilgisayarlar düşünme hızları ve yapabildikleriyle bir
mucize gibiydiler. Bazı komplo teorisyenleri ise makinelerin yeterince
gelişip bizi işsiz bırakacağını düşünüyordu. Yine de makineler bizim
mucizevi evlatlarımızdı. Hayatı kolaylaştıracaklardı. Ancak James
Cameron bu paranoyayı bir adım öteye taşıdı. Zamanı gelince
hayatlarımızı emanet edeceğimiz makineler, evrim sürecinde niye bizim
kölelerimiz olsunlar ki?
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Cameron bu kara gelecek senaryosunu iki Terminator
filmiyle anlattı. Özellikle ilk Terminator filmi hem gelecekte hem de
84 yılında geçerek, başımıza gelebilecekleri en iyi şekilde
yansıtıyordu. Robotlar da tıpkı insanlar gibi bir evrime sahip. Basit
tasarımlardan giderek en gelişmiş hale geldiler. T-800 adlı modeller
insanları yok etmek için kusursuzdu. Derileri ve dış dokuları canlıydı.
Saçları vardı, derileri gerçekti, kanıyorlardı, terliyorlardı bu şekilde
insanların arasına sızıp yok etmek çok kolaydı. Ancak John Connor
liderliğindeki Direniş, Skynet'e ağır kayıplar verdirmeye başladı. Tabii
ki her lider gibi Skynet de düşmanını suikast ile ortadan kaldırmak
istedi. Ancak makinelerin düşüneceği bir planla, T-101 (Arnold
Schwarzenegger ) deri modelli bir cyborg geçmişe yollanır. Amacı John
Connor'ın annesi, Sarah'ı öldürüp John'un doğumunu engellemektir. Ancak
bunun farkında olan John geçmişe Kyle Reese adlı direniş askerini
yollar. Filmin sonunda Terminator çeşitli zorluklarla yok edilirken,
Sarah'da Kyle'dan hamile kalmıştır. Böylece zaman paradoksu adı verilen
olayla, John'un babası Kyle olurJohn Connor insanlığın
son umudu mu?
Sen ve ben daha var olmadan önce bile
savaştayız. Annemi öldürmeye çalıştın, Sarah Connor. Babamı öldürdün
Kyle Reese. Beni öldüremeyeceksin�
John Connor
Yıllarca
John Connor isminin insanlık için ne kadar önemli olduğunu duyduk.
Gelecekten gelen haberciler ondan bir Mesih gibi bahsediyorlardı. Her ne
kadar James Cameron aklındaki hikayesini Terminator 2: Judgment Day
filmiyle bitirmiş olsa da, Hollywood yapımcıları rahat durmayacak ve
Terminator 3: Rise of the Machines filmiyle seriyi devam ettirme
çalışmalarına gireceklerdir. Terminator 3'ün sonunda Skynet kendi
iradesine sahip olur ve insanlığa Nükleer Savaş açar. En sonunda
kaçınılmaz olan gerçekleşmiştir, John Connor ise hayatı boyunca olması
için eğitildiği rolünü üstlenmek zorundadır. Tüm bunlar 2003 yılında
oldu. T3'ün sonuna göre bir T4'ün gelmesi şarttı. Ancak bir sürü kavga
dövüş ve dava nedeniyle olay uzadı da uzadı. En sonunda Terminator 4
Salvation adıyla gösterime girdi. Klasik olarak Terminator: Salvation
oyunu da piyasaya sürüldü. Herhalde Terminator sevip de bu oyunu
beklemeyen birileri yoktu. Terminator gibi oyun yapılmaya bu kadar uygun
bir konunun yıllardır hiçbir oyunu yapılmıyor. Oyuncular artık İkinci
Dünya Savaşı'nda Nazi öldürmekten bıktı. Şimdi biraz makine öldürme
zamanı.
Salvation oyunu konu olarak filmden iki yıl önce
geçiyor. Yıl 2016 efsanevi John Connor direnişte sadece bir asker. Ancak
kendi geleceğini bildiği için kafasına buyruk bir şekilde davranıyor.
Terminator Salvation oyunu geçtiğimiz aylarda yine bir film uyarlaması
olan Wanted'ı yapan firma tarafından hazırlandı. Wanted'ın kendine has
özellikleri ve zevkli oynanışı sayesinde, herkes de Salvation oyununa
karşı bir sempati ve umut oluşmaya başlamıştı. Malum film firmaları
genelde oyunları, tişört, poster ve oyuncak gibi görür. Kısacası onların
gözünde oyunlar sadece film ile birlikte tüketilecek bir promosyon
malzemesidir. Warner Bross geçtiğimiz yıl Wanted oyunuyla bu görüşü
değiştirmişti. Filmin gösterime girmesinden 6-7 ay sonra oyun piyasaya
sürüldü. Böylece oyun aceleye getirilmemiş ve düzgünce tasarlanmıştı.
Her ne kadar Wanted kısa olsa da, yaratıcı özellikleri sayesinde çok
zevkliydi. Peki neden Terminator oyununda Wanted'dan bahsediyorum çünkü
iki oyun oynanış olarak bir birine çok benziyor�
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Salvation oyununa çok iyi tasarlanmış bir ana menü
ve müthiş bir giriş videosuyla başlıyoruz. Bu insanda büyük bir umut
yaratıyor. Oyun direk savaşın ortasında başlıyor. Kıyamet sonrası ortam
oyunda çok iyi yansıtılmış. Yıkılmış evler, parçalanmış arabalar,
etraftaki insan cesetleri ve yer yer karşımıza çıkan kuru kafalar.
Kıyamet sonrası ortam en az Fallout 3 kadar iyi tasarlanmış. Hatta
ortamın filmdekinden bile daha iç karartıcı ve gerçekçi olduğunu
söyleyebilirim. Yönettiğimiz karakter John Connor. Ancak yüzü hiç de
Christian Bale'e benzemiyor. Oyunda sürekli bizi John diye çağırmasalar,
bu kişinin Connor olduğunu anlamaya imkan yok. Ancak filmin oyuncakları
ve çizgi romanında da Christian Bale'in yüzünün olmaması nedeniyle bu
modelleme işinin yapımcıların suçu olmadığını düşünüyorum. Anlaşılan,
Christian Bale ile promosyon ürünleri konusunda bir anlaşmaya
varılmamış. Oynanış Wanted'daki gibi. Bir şeylerin arkasına saklanıp,
oradan oraya zıplayarak düşmanları öldürmeye çalışıyoruz. Wanted'a
kıyasla, bu siper alıp ateş etmek ve siperden sipere atlama sistemi daha
geliştirilmiş. Oyuncular daha rahat kontrol etsin diye ekranın üstünde
bir panel beliriyor. Burada zıplayacağımız yönü seçebiliyoruz. Ancak
Wanted'daki zamanı yavaşlatma gibi özellikler olmadığı için, siper alıp
ateş etme özellikleri pek zevkli değil. Makinelerin
seferi
Oyunun grafikleri fena değil. Wanted'dakinden
biraz daha iyi. Ancak günümüz oyunlarına kıyasla biraz geri kalmış.
Kontrol olarak ise Wanted'daki fare (mouse) problemi çözülmüş. Ancak,
John siper almadığı sürece, hiç çevik değil. Bu da makinelerle
dövüşlerde sorun yaratıyor. Ayrıca Wanted'a kıyasla gizlenecek yer daha
az. Kısacası, bu siper al ve ateş et tarzına alışık olmayan oyuncular
oyunda bol bol eziyet çekecekler. John biraz daha çevik olabilirdi. En
azından koşabilirdi. Bu yüzden makineler, ani baskın yaptığında, sağa
sola kaçıp siper bulmaya çalışırken ölüyoruz. Oyunun çok kısa olduğunu
eminim duymuşunuzdur. Yapımcılar bu nedenle, kayıt (save) noktalarını az
tutmuşlar. Mesela 5-10 dakika dövüşüp ilerlediniz bir yere geldiniz
öldünüz. Tekrar 5-10 dakikalık mesafelere dönüyoruz. Oyunda en çok
görünen şey yükleme ekranı olduğu için yapımcılar bu konuda yaratıcı bir
şey yapmışlar. Yükleme ekranında karşımıza bir Terminator yüzü çıkıyor.
Bu yüzü fare yardımıyla yavaş yavaş oynatabiliyoruz. En azından yükleme
ekranında, oyalanacak bir şey var�
Oyunun senaryosuna gelecek
olursak, aslında bir senaryo yok. Salvation oyunu demek yerine buna John
Connor'ın bir günü diye isim bile koyabilirlerdi. Oyuna başladığımızda
savaşın ortasındayız ve aldığımız emirle bulunduğumuz yeri tahliye
etmeye çalışıyoruz. Sonunda başarıyoruz, tam tahliye edilecekken,
telsizden bir yardım çağırısı geliyor. Bir grup insan Skynet'in çalışma
kampına düşmüş. John onları kurtarmamız gerektiğini söylüyor, ancak
üstleri dinlemiyor. John da sinirlenip helikopterden iniyor. Son anda
filmde de göreceğimiz Blair karakteri de John ile gitmeye karar veriyor.
Bu onurlu davranış sonucu ikisinin de hayatı kurtuluyor. Çünkü
helikopter havalanır havalanmaz bir roket atar sayesinde patlıyor.
Buradan sonraki senaryo ise John ve Blair'ın bulundukları noktadan
Skynet çalışma kampına doğru alacakları yol. Masalları andıran bu basit
senaryoda, yolda karşımıza başka insanlarda çıkıyor. Onlarla sırt sırta
çarpışıyoruz. Eski dünyayı unutamayan ve sürekli bunalım takılan Angie
ile filmde göreceğimiz Barnes karakteri de yolculuğumuz sırasında bize
katılıyor. Aslında oyunun film ile tek bağlantısı, Barnes karakterinin
John ile nasıl tanışıp Direniş'e katıldığı. Kısacası oyun iddia ettiği
gibi Salvation filminin öncesini anlatmıyor. Sadece önceki bir zamanda
geçiyor. John yanında iki tane silah ve iki çeşit de bomba
taşıyabiliyor. Etrafta geniş bir silah yelpazesi yok. Taramalı tüfek,
ağır makineli tüfek, pompalı tüfek, roket atar ve bomba atarımız var.
Ayrıca el bombası ve boru bombalarına da sahibiz.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Oyunda karşılaştığımız fazla bir robot çeşidi yok.
Onlardan kısaca bahsedeyim. Wasp'lar uçan robot birimleri. Oyunda bol
bol karşımıza çıkıyorlar, havalanıp sağa sola uçmak dışında pek bir
etkileri yok. Sabit durmadıkları için vurması çok zor. Ancak onların da
ilacı pompalı tüfekler. Genelde, daha güçlü makinelerle savaşırken,
karşımıza çıkıp sadece sinir bozuyorlar. Etkili bir yer birimi olan
Spider da oyunda karşımıza bol bol çıkıyor. Adı gibi kendisi örümceğe
benziyor. Ön taraftan öldürmek imkansız. Bu yüzden, birisi oyalarken,
arkasına geçip arkadaki enerji yuvalarını vurmak gerekiyor. Bomba ve
füzeyle hemen yok oluyorlar. Ancak bomba ve roket atar bulmak da zor. Ne
de olsa Post Apocalyptic bir ortamdayız. Yapımcılar, millet bol bol
aksiyona girsin demek yerine olması gerektiği gibi, oyuna az mermi ve
silah koymuşlar. Bu yüzden makinelerle savaşırken, kurşunlarınızı
sayarak ateş edin. T-600'lerle karşılaştığımız zaman oyun bayağı
değişiyor. Daha önceki makineleri rahat rahat öldürürken, bu ilkel
Terminator modelleri bizi bayağı uğraştırıyor. T-600'leri direk öldürmek
mümkün değil. Yenilmez şekilde üstünüze doğru geliyorlar. Ellerinde
tutukları mini gun sayesinde çok ölümcüller. Ayrıca bir yere siper alıp
ateş etseniz dahi durmuyorlar. Bir de siperde çok sabit kalırsanız
karakterimizi boğazından tutukları gibi havaya kaldırıyorlar ve direk
öldürüyorlar. Onları yenmek için, önce el bombası ya da roket atıp,
hasar almalarını sağlamak lazım. Daha sonra göğüslerinde kısa devre
oluyor ve oradaki hasarlı parçayı vurarak öldürebiliyoruz. Ancak
T-600'lerle karşılaştığımız zaman bayağı uğraşıyoruz ve gerilimli
dakikalar yaşıyoruz. Oyunun en büyük artısı da bu makineler için özel
tasarlanmış bölümler. Ayrıca bir de T-600'lerin insan derisiyle
kaplanmış versiyonları var. Skinjob adı verilen bu modellerle de
karşılaşıyoruz. Arada bir karşımıza uçan Hunter Killer'lar çıkıyor.
Onları yok etmek için ise roket atar şart. Aslında oyunda roket atarlar
altın değerinde, onları gördüğünüz an mutlaka alın ve saklayın. Boşa da
kullanmayın. Çünkü her zaman bulunduğunuzdan daha tehlikeli durumlara
düşüyorsunuzOyun boyunca etrafımızda bir sürü insan var ancak
bunların varlığıyla yokluğu belli değil. Bunlar güya bizim takımımızdaki
adamlar. Ancak pek bir faydaları yok. Bazen düşmanı oyalayıp, siperden
sipere geçerek onların arkasını geçmemiz için fırsat tanıyorlar. Bazen
de biz düşmanı oyalarken onlar vuruyor. Yine de çoğunlukla her şeyi biz
yapıyoruz. Üstelik John daha lider olmadığı için, genelde emir alıp
duruyoruz. Yapımcılar makineleri tek başımıza öldüremeyeceğimizi bunu
ancak takım çalışmasıyla yapabileceğimizi söylemişti. Bir bakıma bu
doğru, çatışmalarda sözde bir takım çalışması var. Ancak bunun bize pek
bir faydası yok. İyi ki bölümler çok iyi tasarlanmış. Yoksa bu müthiş
takım arkadaşlarıyla dövüşler saatler sürebilirdi. Oyunda her şey açıyla
ilgili olduğu için, karşımıza çıkan düşmanları doğru açıya gelerek yok
edebiliyoruz. Eğer çatışma çıkmazdaysa, sağa sola iyi bakın. Çünkü
yapımcılar gizli siper yerleri koymuşlar. Mesela bir binanın tepesine
çıkıp, oradaki roket atar ve bombalar sayesinde, makineleri çok daha
kolay yok etmek mümkün. Bu da oyunun artı bir özelliği olmuş. Ancak
yapay zeka, biraz geri zekalı. Güya bu makineler, dünyayı ele geçiren
çok gelişmiş yapay zekalar. Ancak yaptıkları tek şey, sağa sola kaçıp,
ateş etmek ve John Connor'ı gördükleri zaman sadece onu vurmaya
çalışmak. Tabii bunda, Connor'ın Skynet'in ölüm listesinde olmasının da
payı var. Hard zorlukta makineler biraz daha zorluyor. Sipere
saklandığımız zaman, nişan almadan da ateş edebiliyoruz. Ancak eğer
doğru açıda değilseniz bunun pek bir faydası yok. Doğru açıda olunca
makineleri öyle öldürebiliyoruz. Genellikle çatışma anında görmeden
bomba atmak gerekebiliyor. Çatışma anı çok iyi yansıtılmış. Gerçekten o
anın stresi ve heyecanını yaşamak mümkün. Ayrıca siperden sipere atlama
ve şarjör değiştirme animasyonları da çok gerçekçi yapılmış. Çatışmanın
dinamikliğini en iyi şekilde hissediyoruz. Bir yerde sıkışıp kalsak ve
ağır atış altında olsak bile takım arkadaşları gelip bizi
kurtarmıyorlar. En azından takım arkadaşlarına komutlar vermemiz
gerekirdi. Oyunda çeşitli araçlar kullanıyoruz. Araçlı bölümler kusursuz
tasarlanmış. Bu bölümler çok zevkli ve adrenalini hat safhaya
ulaştırıyor. Üstelik filmlerde gördüğümüz Hunter Killer tanklardan da
bir tane kullanabiliyoruz.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Seslendirmeler genelde başarılı. Ancak Connor'ı
Christian Bale seslendirmiyor. Replikler iyi seçilmiş. Özellikle,
çaresiz insanların John Connor'ı görünce sevinmesi ya da sesini telsizde
duydukları zaman şükür etmeleri, ortamı iyi yansıtmış. Sonuçta öyle
böyle derken, oyuna tam alışırken hikaye bitiveriyor. Ancak çeşitli
zorluklarla oyunu tekrar tekrar oynayıp, farklı yöntem ve silahlarla
bitirmek de mümkün. Bilgisayarınıza bağlı bir Joypadiniz varsa, oyun
ekranını ikiye bölüp arkadaşlarınızla Co-Op yapabiliyorsunuz. En azından
takım arkadaşlarından birisinin düşünebildiğini görmek iyi bir duygu
oluyor. Gelelim herkesin merak ettiği sorunun cevabına. Ne yazık ki
oyunda Terminator olamıyoruz. Ancak Hunter Killer tankı kullandığımız
bölümde, kırmızı Terminator bakış açısını kullanıyoruz bu da iyi bir tat
olmuş. Seslere gelirsek, seslendirmeler başarılı. Makinelerin sesleri
ve müzikler insanın ortamı hissetmesini sağlıyor. Özellikle klasik
Terminator ana temasının, yeniden düzenlenmiş hali müthiş olmuş. Oyunun
temel olarak eksiklikleri, anlamsız senaryo ve yapay zeka. Ayrıca oyunun
çok kısa sürmesi de eksi yönlerinden birisi. Ancak bunda yapımcıların
pek suçu yok, Warner Bross anlaşılan bu oyunu gözden çıkartmış ve
yapımcılara pek bir esneklik sağlamamış. Oyunun atmosferi müthiş olmuş,
kesinlikle geliştirilmiş devam oyunlarının gelmesi lazım. Eğer bir
sonraki oyunda daha iyi bir yapay zeka ve takımımıza emir verme gibi
özellikler gelirse, bunlara da daha uzun ve elle tutulur bir senaryo
eklenirse ortaya bir baş yapıtın çıkacağı kesin. Ancak Salvation oyunu
bu haliyle sadece size 4-5 saatlik unutulmaz bir aksiyon vaat ediyor.
X-Men Origins: Wolverine gibi kaliteli bir film oyunun piyasada olduğu
bu günlerde Salvation sadece Terminator hayranlarının tercihi olabilir.
makineler bize ihanet etmiş. İnsanlığı koruması gereken savunma sistemi
Skynet, insan türünü kendine rakip olarak görmüş. Bunun sonucunda ise,
Nükleer savaş çıkartıp, dünyayı felaketin eşiğine getirmiş. Bildiğiniz
ve yaşadığınız dünya artık yok. Her yer yıkıntı, tüketim çılgını
toplumlar için en büyük kabus. Sevdikleriniz, komşularınız, aileniz
hepsi ölmüş. İnsanlıktan sağ kalan çok az kişi var. Yemek yok, içecek
temiz su çok az, hiçbir üretim yok. Tüm dünya Nükleer bir çöl haline
gelmiş. Şehirler yıkılmış yaşamak çok zor. Bildiğimiz tüm yaşam Kıyamet
Günü'nde (Judgment Day) yok olup gitmiş. Bundan kurtulduğunuz için
kendinizi şanslı mı sanıyorsunuz? En büyük yardımcımız olan makineler
artık insanlığın en büyük düşmanı. Terminator kod adlı bu siborglar
(Cyborg) Skynet'in kontrolü altında insanlığı soy kırıma uğratmaya
çalışıyor. Nükleer kabus bitti ama artık daha kötüsü de başladı.
Teknolojik bir kabus. Kendi yarattıklarımız bize isyan edip bizi yok
etmeye çalışıyor. Makineler bizden daha güçlü ve daha yetenekli. Bizden
daha zekiler, onlara karşı durmak imkansız. Ancak bir kişi onları
yenecek yeteneğe sahip, bir kişi onlardan korkmuyor. Bir kişi geleceği
daha önceden biliyor. İnsanlığı organize edip türümüzü zafere
ulaştıracak. O son umudun adı John Connor�
James Cameron'un modern kıyamet senaryosu olan The Terminator, 1984
yılında sinemalarda gösterildiği zaman, sinema tarihini ve insanlığın
bakış açısını sonsuza dek değiştirdi. Film zamanı için müthiş efektlere
ve ileri bir sinema teknolojisine sahipti. Ancak bununla birlikte, yeni
bir paranoya da yaratıyordu. Daha önce İsaac Asimov'un ve Frank
Herbert'ın kitaplarında fazla üstünde durmadan bahsettiği bir paranoya.
80'li yıllarda insanların en büyük korkusu ve paranoyası Nükleer
savaştı. Sovetler Birliği ve ABD�nin süper güç savaşı nedeniyle
geliştirdiği bu silahlar olası bir savaşta insanlığın sonunu
getirebilirdi. Tüm dünyada bu korku varken, bir yandan bilgisayarlar
büyüleyici şekilde hızla bir gelişim içindeydi. Belki bizim için
bilgisayarlar ve teknolojik ortamlar çok normal. Ancak, o zamanın
insanları için, bilgisayarlar düşünme hızları ve yapabildikleriyle bir
mucize gibiydiler. Bazı komplo teorisyenleri ise makinelerin yeterince
gelişip bizi işsiz bırakacağını düşünüyordu. Yine de makineler bizim
mucizevi evlatlarımızdı. Hayatı kolaylaştıracaklardı. Ancak James
Cameron bu paranoyayı bir adım öteye taşıdı. Zamanı gelince
hayatlarımızı emanet edeceğimiz makineler, evrim sürecinde niye bizim
kölelerimiz olsunlar ki?
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Cameron bu kara gelecek senaryosunu iki Terminator
filmiyle anlattı. Özellikle ilk Terminator filmi hem gelecekte hem de
84 yılında geçerek, başımıza gelebilecekleri en iyi şekilde
yansıtıyordu. Robotlar da tıpkı insanlar gibi bir evrime sahip. Basit
tasarımlardan giderek en gelişmiş hale geldiler. T-800 adlı modeller
insanları yok etmek için kusursuzdu. Derileri ve dış dokuları canlıydı.
Saçları vardı, derileri gerçekti, kanıyorlardı, terliyorlardı bu şekilde
insanların arasına sızıp yok etmek çok kolaydı. Ancak John Connor
liderliğindeki Direniş, Skynet'e ağır kayıplar verdirmeye başladı. Tabii
ki her lider gibi Skynet de düşmanını suikast ile ortadan kaldırmak
istedi. Ancak makinelerin düşüneceği bir planla, T-101 (Arnold
Schwarzenegger ) deri modelli bir cyborg geçmişe yollanır. Amacı John
Connor'ın annesi, Sarah'ı öldürüp John'un doğumunu engellemektir. Ancak
bunun farkında olan John geçmişe Kyle Reese adlı direniş askerini
yollar. Filmin sonunda Terminator çeşitli zorluklarla yok edilirken,
Sarah'da Kyle'dan hamile kalmıştır. Böylece zaman paradoksu adı verilen
olayla, John'un babası Kyle olurJohn Connor insanlığın
son umudu mu?
Sen ve ben daha var olmadan önce bile
savaştayız. Annemi öldürmeye çalıştın, Sarah Connor. Babamı öldürdün
Kyle Reese. Beni öldüremeyeceksin�
John Connor
Yıllarca
John Connor isminin insanlık için ne kadar önemli olduğunu duyduk.
Gelecekten gelen haberciler ondan bir Mesih gibi bahsediyorlardı. Her ne
kadar James Cameron aklındaki hikayesini Terminator 2: Judgment Day
filmiyle bitirmiş olsa da, Hollywood yapımcıları rahat durmayacak ve
Terminator 3: Rise of the Machines filmiyle seriyi devam ettirme
çalışmalarına gireceklerdir. Terminator 3'ün sonunda Skynet kendi
iradesine sahip olur ve insanlığa Nükleer Savaş açar. En sonunda
kaçınılmaz olan gerçekleşmiştir, John Connor ise hayatı boyunca olması
için eğitildiği rolünü üstlenmek zorundadır. Tüm bunlar 2003 yılında
oldu. T3'ün sonuna göre bir T4'ün gelmesi şarttı. Ancak bir sürü kavga
dövüş ve dava nedeniyle olay uzadı da uzadı. En sonunda Terminator 4
Salvation adıyla gösterime girdi. Klasik olarak Terminator: Salvation
oyunu da piyasaya sürüldü. Herhalde Terminator sevip de bu oyunu
beklemeyen birileri yoktu. Terminator gibi oyun yapılmaya bu kadar uygun
bir konunun yıllardır hiçbir oyunu yapılmıyor. Oyuncular artık İkinci
Dünya Savaşı'nda Nazi öldürmekten bıktı. Şimdi biraz makine öldürme
zamanı.
Salvation oyunu konu olarak filmden iki yıl önce
geçiyor. Yıl 2016 efsanevi John Connor direnişte sadece bir asker. Ancak
kendi geleceğini bildiği için kafasına buyruk bir şekilde davranıyor.
Terminator Salvation oyunu geçtiğimiz aylarda yine bir film uyarlaması
olan Wanted'ı yapan firma tarafından hazırlandı. Wanted'ın kendine has
özellikleri ve zevkli oynanışı sayesinde, herkes de Salvation oyununa
karşı bir sempati ve umut oluşmaya başlamıştı. Malum film firmaları
genelde oyunları, tişört, poster ve oyuncak gibi görür. Kısacası onların
gözünde oyunlar sadece film ile birlikte tüketilecek bir promosyon
malzemesidir. Warner Bross geçtiğimiz yıl Wanted oyunuyla bu görüşü
değiştirmişti. Filmin gösterime girmesinden 6-7 ay sonra oyun piyasaya
sürüldü. Böylece oyun aceleye getirilmemiş ve düzgünce tasarlanmıştı.
Her ne kadar Wanted kısa olsa da, yaratıcı özellikleri sayesinde çok
zevkliydi. Peki neden Terminator oyununda Wanted'dan bahsediyorum çünkü
iki oyun oynanış olarak bir birine çok benziyor�
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Salvation oyununa çok iyi tasarlanmış bir ana menü
ve müthiş bir giriş videosuyla başlıyoruz. Bu insanda büyük bir umut
yaratıyor. Oyun direk savaşın ortasında başlıyor. Kıyamet sonrası ortam
oyunda çok iyi yansıtılmış. Yıkılmış evler, parçalanmış arabalar,
etraftaki insan cesetleri ve yer yer karşımıza çıkan kuru kafalar.
Kıyamet sonrası ortam en az Fallout 3 kadar iyi tasarlanmış. Hatta
ortamın filmdekinden bile daha iç karartıcı ve gerçekçi olduğunu
söyleyebilirim. Yönettiğimiz karakter John Connor. Ancak yüzü hiç de
Christian Bale'e benzemiyor. Oyunda sürekli bizi John diye çağırmasalar,
bu kişinin Connor olduğunu anlamaya imkan yok. Ancak filmin oyuncakları
ve çizgi romanında da Christian Bale'in yüzünün olmaması nedeniyle bu
modelleme işinin yapımcıların suçu olmadığını düşünüyorum. Anlaşılan,
Christian Bale ile promosyon ürünleri konusunda bir anlaşmaya
varılmamış. Oynanış Wanted'daki gibi. Bir şeylerin arkasına saklanıp,
oradan oraya zıplayarak düşmanları öldürmeye çalışıyoruz. Wanted'a
kıyasla, bu siper alıp ateş etmek ve siperden sipere atlama sistemi daha
geliştirilmiş. Oyuncular daha rahat kontrol etsin diye ekranın üstünde
bir panel beliriyor. Burada zıplayacağımız yönü seçebiliyoruz. Ancak
Wanted'daki zamanı yavaşlatma gibi özellikler olmadığı için, siper alıp
ateş etme özellikleri pek zevkli değil. Makinelerin
seferi
Oyunun grafikleri fena değil. Wanted'dakinden
biraz daha iyi. Ancak günümüz oyunlarına kıyasla biraz geri kalmış.
Kontrol olarak ise Wanted'daki fare (mouse) problemi çözülmüş. Ancak,
John siper almadığı sürece, hiç çevik değil. Bu da makinelerle
dövüşlerde sorun yaratıyor. Ayrıca Wanted'a kıyasla gizlenecek yer daha
az. Kısacası, bu siper al ve ateş et tarzına alışık olmayan oyuncular
oyunda bol bol eziyet çekecekler. John biraz daha çevik olabilirdi. En
azından koşabilirdi. Bu yüzden makineler, ani baskın yaptığında, sağa
sola kaçıp siper bulmaya çalışırken ölüyoruz. Oyunun çok kısa olduğunu
eminim duymuşunuzdur. Yapımcılar bu nedenle, kayıt (save) noktalarını az
tutmuşlar. Mesela 5-10 dakika dövüşüp ilerlediniz bir yere geldiniz
öldünüz. Tekrar 5-10 dakikalık mesafelere dönüyoruz. Oyunda en çok
görünen şey yükleme ekranı olduğu için yapımcılar bu konuda yaratıcı bir
şey yapmışlar. Yükleme ekranında karşımıza bir Terminator yüzü çıkıyor.
Bu yüzü fare yardımıyla yavaş yavaş oynatabiliyoruz. En azından yükleme
ekranında, oyalanacak bir şey var�
Oyunun senaryosuna gelecek
olursak, aslında bir senaryo yok. Salvation oyunu demek yerine buna John
Connor'ın bir günü diye isim bile koyabilirlerdi. Oyuna başladığımızda
savaşın ortasındayız ve aldığımız emirle bulunduğumuz yeri tahliye
etmeye çalışıyoruz. Sonunda başarıyoruz, tam tahliye edilecekken,
telsizden bir yardım çağırısı geliyor. Bir grup insan Skynet'in çalışma
kampına düşmüş. John onları kurtarmamız gerektiğini söylüyor, ancak
üstleri dinlemiyor. John da sinirlenip helikopterden iniyor. Son anda
filmde de göreceğimiz Blair karakteri de John ile gitmeye karar veriyor.
Bu onurlu davranış sonucu ikisinin de hayatı kurtuluyor. Çünkü
helikopter havalanır havalanmaz bir roket atar sayesinde patlıyor.
Buradan sonraki senaryo ise John ve Blair'ın bulundukları noktadan
Skynet çalışma kampına doğru alacakları yol. Masalları andıran bu basit
senaryoda, yolda karşımıza başka insanlarda çıkıyor. Onlarla sırt sırta
çarpışıyoruz. Eski dünyayı unutamayan ve sürekli bunalım takılan Angie
ile filmde göreceğimiz Barnes karakteri de yolculuğumuz sırasında bize
katılıyor. Aslında oyunun film ile tek bağlantısı, Barnes karakterinin
John ile nasıl tanışıp Direniş'e katıldığı. Kısacası oyun iddia ettiği
gibi Salvation filminin öncesini anlatmıyor. Sadece önceki bir zamanda
geçiyor. John yanında iki tane silah ve iki çeşit de bomba
taşıyabiliyor. Etrafta geniş bir silah yelpazesi yok. Taramalı tüfek,
ağır makineli tüfek, pompalı tüfek, roket atar ve bomba atarımız var.
Ayrıca el bombası ve boru bombalarına da sahibiz.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Oyunda karşılaştığımız fazla bir robot çeşidi yok.
Onlardan kısaca bahsedeyim. Wasp'lar uçan robot birimleri. Oyunda bol
bol karşımıza çıkıyorlar, havalanıp sağa sola uçmak dışında pek bir
etkileri yok. Sabit durmadıkları için vurması çok zor. Ancak onların da
ilacı pompalı tüfekler. Genelde, daha güçlü makinelerle savaşırken,
karşımıza çıkıp sadece sinir bozuyorlar. Etkili bir yer birimi olan
Spider da oyunda karşımıza bol bol çıkıyor. Adı gibi kendisi örümceğe
benziyor. Ön taraftan öldürmek imkansız. Bu yüzden, birisi oyalarken,
arkasına geçip arkadaki enerji yuvalarını vurmak gerekiyor. Bomba ve
füzeyle hemen yok oluyorlar. Ancak bomba ve roket atar bulmak da zor. Ne
de olsa Post Apocalyptic bir ortamdayız. Yapımcılar, millet bol bol
aksiyona girsin demek yerine olması gerektiği gibi, oyuna az mermi ve
silah koymuşlar. Bu yüzden makinelerle savaşırken, kurşunlarınızı
sayarak ateş edin. T-600'lerle karşılaştığımız zaman oyun bayağı
değişiyor. Daha önceki makineleri rahat rahat öldürürken, bu ilkel
Terminator modelleri bizi bayağı uğraştırıyor. T-600'leri direk öldürmek
mümkün değil. Yenilmez şekilde üstünüze doğru geliyorlar. Ellerinde
tutukları mini gun sayesinde çok ölümcüller. Ayrıca bir yere siper alıp
ateş etseniz dahi durmuyorlar. Bir de siperde çok sabit kalırsanız
karakterimizi boğazından tutukları gibi havaya kaldırıyorlar ve direk
öldürüyorlar. Onları yenmek için, önce el bombası ya da roket atıp,
hasar almalarını sağlamak lazım. Daha sonra göğüslerinde kısa devre
oluyor ve oradaki hasarlı parçayı vurarak öldürebiliyoruz. Ancak
T-600'lerle karşılaştığımız zaman bayağı uğraşıyoruz ve gerilimli
dakikalar yaşıyoruz. Oyunun en büyük artısı da bu makineler için özel
tasarlanmış bölümler. Ayrıca bir de T-600'lerin insan derisiyle
kaplanmış versiyonları var. Skinjob adı verilen bu modellerle de
karşılaşıyoruz. Arada bir karşımıza uçan Hunter Killer'lar çıkıyor.
Onları yok etmek için ise roket atar şart. Aslında oyunda roket atarlar
altın değerinde, onları gördüğünüz an mutlaka alın ve saklayın. Boşa da
kullanmayın. Çünkü her zaman bulunduğunuzdan daha tehlikeli durumlara
düşüyorsunuzOyun boyunca etrafımızda bir sürü insan var ancak
bunların varlığıyla yokluğu belli değil. Bunlar güya bizim takımımızdaki
adamlar. Ancak pek bir faydaları yok. Bazen düşmanı oyalayıp, siperden
sipere geçerek onların arkasını geçmemiz için fırsat tanıyorlar. Bazen
de biz düşmanı oyalarken onlar vuruyor. Yine de çoğunlukla her şeyi biz
yapıyoruz. Üstelik John daha lider olmadığı için, genelde emir alıp
duruyoruz. Yapımcılar makineleri tek başımıza öldüremeyeceğimizi bunu
ancak takım çalışmasıyla yapabileceğimizi söylemişti. Bir bakıma bu
doğru, çatışmalarda sözde bir takım çalışması var. Ancak bunun bize pek
bir faydası yok. İyi ki bölümler çok iyi tasarlanmış. Yoksa bu müthiş
takım arkadaşlarıyla dövüşler saatler sürebilirdi. Oyunda her şey açıyla
ilgili olduğu için, karşımıza çıkan düşmanları doğru açıya gelerek yok
edebiliyoruz. Eğer çatışma çıkmazdaysa, sağa sola iyi bakın. Çünkü
yapımcılar gizli siper yerleri koymuşlar. Mesela bir binanın tepesine
çıkıp, oradaki roket atar ve bombalar sayesinde, makineleri çok daha
kolay yok etmek mümkün. Bu da oyunun artı bir özelliği olmuş. Ancak
yapay zeka, biraz geri zekalı. Güya bu makineler, dünyayı ele geçiren
çok gelişmiş yapay zekalar. Ancak yaptıkları tek şey, sağa sola kaçıp,
ateş etmek ve John Connor'ı gördükleri zaman sadece onu vurmaya
çalışmak. Tabii bunda, Connor'ın Skynet'in ölüm listesinde olmasının da
payı var. Hard zorlukta makineler biraz daha zorluyor. Sipere
saklandığımız zaman, nişan almadan da ateş edebiliyoruz. Ancak eğer
doğru açıda değilseniz bunun pek bir faydası yok. Doğru açıda olunca
makineleri öyle öldürebiliyoruz. Genellikle çatışma anında görmeden
bomba atmak gerekebiliyor. Çatışma anı çok iyi yansıtılmış. Gerçekten o
anın stresi ve heyecanını yaşamak mümkün. Ayrıca siperden sipere atlama
ve şarjör değiştirme animasyonları da çok gerçekçi yapılmış. Çatışmanın
dinamikliğini en iyi şekilde hissediyoruz. Bir yerde sıkışıp kalsak ve
ağır atış altında olsak bile takım arkadaşları gelip bizi
kurtarmıyorlar. En azından takım arkadaşlarına komutlar vermemiz
gerekirdi. Oyunda çeşitli araçlar kullanıyoruz. Araçlı bölümler kusursuz
tasarlanmış. Bu bölümler çok zevkli ve adrenalini hat safhaya
ulaştırıyor. Üstelik filmlerde gördüğümüz Hunter Killer tanklardan da
bir tane kullanabiliyoruz.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Seslendirmeler genelde başarılı. Ancak Connor'ı
Christian Bale seslendirmiyor. Replikler iyi seçilmiş. Özellikle,
çaresiz insanların John Connor'ı görünce sevinmesi ya da sesini telsizde
duydukları zaman şükür etmeleri, ortamı iyi yansıtmış. Sonuçta öyle
böyle derken, oyuna tam alışırken hikaye bitiveriyor. Ancak çeşitli
zorluklarla oyunu tekrar tekrar oynayıp, farklı yöntem ve silahlarla
bitirmek de mümkün. Bilgisayarınıza bağlı bir Joypadiniz varsa, oyun
ekranını ikiye bölüp arkadaşlarınızla Co-Op yapabiliyorsunuz. En azından
takım arkadaşlarından birisinin düşünebildiğini görmek iyi bir duygu
oluyor. Gelelim herkesin merak ettiği sorunun cevabına. Ne yazık ki
oyunda Terminator olamıyoruz. Ancak Hunter Killer tankı kullandığımız
bölümde, kırmızı Terminator bakış açısını kullanıyoruz bu da iyi bir tat
olmuş. Seslere gelirsek, seslendirmeler başarılı. Makinelerin sesleri
ve müzikler insanın ortamı hissetmesini sağlıyor. Özellikle klasik
Terminator ana temasının, yeniden düzenlenmiş hali müthiş olmuş. Oyunun
temel olarak eksiklikleri, anlamsız senaryo ve yapay zeka. Ayrıca oyunun
çok kısa sürmesi de eksi yönlerinden birisi. Ancak bunda yapımcıların
pek suçu yok, Warner Bross anlaşılan bu oyunu gözden çıkartmış ve
yapımcılara pek bir esneklik sağlamamış. Oyunun atmosferi müthiş olmuş,
kesinlikle geliştirilmiş devam oyunlarının gelmesi lazım. Eğer bir
sonraki oyunda daha iyi bir yapay zeka ve takımımıza emir verme gibi
özellikler gelirse, bunlara da daha uzun ve elle tutulur bir senaryo
eklenirse ortaya bir baş yapıtın çıkacağı kesin. Ancak Salvation oyunu
bu haliyle sadece size 4-5 saatlik unutulmaz bir aksiyon vaat ediyor.
X-Men Origins: Wolverine gibi kaliteli bir film oyunun piyasada olduğu
bu günlerde Salvation sadece Terminator hayranlarının tercihi olabilir.
Salı Tem. 19, 2011 2:24 pm tarafından glewci
» Xara3d5 3 boyutlu yazi yazma programi (dj isimleri yazmak icin şahane)
C.tesi Nis. 16, 2011 10:24 am tarafından erhan2188
» Hareketli Avatar Yapımı
C.tesi Mart 12, 2011 9:47 pm tarafından (fog)'(x)
» Sjsro 11d'li Media.pk2...!!
C.tesi Mart 12, 2011 1:26 pm tarafından womekan
» Pet (Horse, Wolf, Kervan vs.) Auto Pot.
Salı Şub. 15, 2011 5:11 pm tarafından wiar01
» Silkroad'ı 3D Oynayın! Bir İlk :)
Perş. Şub. 03, 2011 4:38 pm tarafından Fleyd
» Kangurularla Apaçi
Perş. Şub. 03, 2011 3:35 pm tarafından (fog)'(x)
» EiffeL Kulesi Önünde Apaçi :)
Perş. Şub. 03, 2011 3:33 pm tarafından (fog)'(x)
» Apaçi Marşı- Bağlama&Gitar
Perş. Şub. 03, 2011 3:27 pm tarafından (fog)'(x)
» Apaçi Müziği - Gitar Versiyon
Perş. Şub. 03, 2011 3:21 pm tarafından (fog)'(x)