[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Son yıllarda piyasaya sürülen
aksiyon oyunlarının birçoğunda korku öğeleri bulunuyor. Elbette başarılı
yapımlar da çıkıyor ortaya ancak bu tarz oyunlara olan yüksek talep
nedeniyle öylece piyasaya sürülmüş, başarısız birçok korku-aksiyon
oyununun da satışa sunulduğu bir dönemdeyiz. Bu dönemde dikkatimizi
çeken Killing Floor, korku yönü ağır basmasa da korku-aksiyon senteziyle
ilginç bir çoklu oyuncu deneyimi sunuyor bizlere. Başarılı olup
olmadığına gelin, hep birlikte göz atalım.
Kimler
okumalı, kimler oynamalı?
Aksiyon oyunlarını
seviyorsanız şöyle bir tadına bakabileceğiniz, aksiyon oyunlarını
seviyor ancak korku oyunlarından tabiri caizse tırsıyorsanız denemeniz
gereken, aksiyon ve korku oyunlarını seviyor; çoklu oyuncu seçeneği
ilginizi çekmiyorsa beğenmeyebileceğiniz, aksiyon-korku türevini çoklu
oyuncu seçeneğiyle oynamayı seviyor ve gecelerinizi Left 4 Dead'te
Survival rekorları kırmakla geçiriyorsanız müptelası olabileceğiniz bir
oyun sizleri bekliyor. Saydığımız kategorilerle ilginiz ya da ilginizin
bulunması için niyetiniz yoksa sizleri sıkıcı bir yazı bekliyor
olabilir. Yapacak daha iyi bir aktiviteniz yoksa okuyabilirsiniz yine
de.
Mod'dan oyuna yolculuk
Oyunumuzun
geçmişi o kadar da kısa değil aslında. Bir Unreal Tournament 2004 Mod'u
olarak oyun piyasasına giriş yapan Killing Floor, Red Orchestra'dan
hatırlayacağımız Tripwire Interactive'in çabalarıyla düşük bütçeli bir
oyun olarak satışa sunuldu. Gel gelelim, bizler de Mod'un başarısının
yeni oyunda sağlanıp sağlanamayacağı merakıyla oyunu incelemeye aldık.
Senaryo
pek geniş sayılmaz. İngiltere'nin kırsal bölgelerinde ordu tarafından
gerçekleştirilen klonlama deneylerinin başarısız olmasıyla ortaya çıkan
eli ayağı düzgün (!) yaratıkları öldürmekle görevliyiz. Uzun lafın
kısası, bulduğunuz yaratığı indirmeniz isteniyor. Oyunun temel
kurallarına göre maksimum 6 kişilik asker grubunuzla gruptaki kişi
sayısına göre sayısı ve güçleri artan miktarda yaratıklardan oluşmuş 10
akını başarıyla tamamlamanız gerekli. Silahları vurduğunuz yaratığın
türüne göre para kazanarak ve her akın bitiminde elde ettiğiniz sabit
parayı kullanarak size akın sonunda imleçle gösterilen silah tüccarından
satın alıyorsunuz. Eğer ölürseniz ya da oyuna girdiğinizde akın devam
ediyorsa akın bitince yeniden oyuna dönüyorsunuz. Para sorunu oluyor bu
durumda ama oyunda birbirinize "B" tuşuyla kolayca para
aktarabiliyorsunuz. Satın alma süresi kısıtlı; acele etmeniz gerekiyor
akın sonlarında. Ayrıca yerde silah, kurşun, yelek bulma ve satıcıya
elinizdeki silahları satma olacağınız da mevcut. Ekranın sağ üstünde
kalan yaratık miktarını görebiliyorsunuz. "Tab" tuşuyla da oyuncuların
öldürdükleri yaratık miktarları listeleniyor. Diyelim ki 10 akın da
bitti; o zaman dananın kuyruğu kopuyor işte. Oyunda tipi evlere şenlik
bir psikopat bilim adamımız var. Oyuncu tabiriyle "Boss" koymayı ihmal
etmemiş yapımcılar. Onu da indirmeyi başarabilirseniz takımınızın
hayatta kaldığını, başaramazsanız bir çuval inciri berbat ettiğinizi
söylüyor oyun ve o haritadaki maceranız sonra eriyor.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Oynanabilirlik konusunda zirve yapıyor oyunumuz.
Killing Floor, tamamiyle eğlenceye dayalı bir oyun olarak kafa yormadan
saf aksiyon sunuyor oyunculara. FPS oyunlarından alıştığımız, silahın
ucunda duran o 4 tane çizgi; yani nişan imlecimiz bu oyunda bulunmuyor.
Sağ tuşa basarak namludan bakıyor ya da zamanla alıştıktan sonra göz
kararı ateş ediyoruz. Left 4 Dead oynadıktan sonra Killing Floor
oynarsanız silahların ne derece ateş hissi verdiklerini anlayacaksınız.
Pompalıyı düşmanınızın midesine ateşleyip o "şııııkk şıııkkk" hareketini
yaptığınız zaman sanki silahın ağırlığını hissediyorsunuz. Bir silahtan
diğerine geçmek yine gerçeğe göre biraz hızlı olsa da diğer oyunlara
nazaran daha yavaş ve gerçekçi. Kurşun doldururken düşmanlarınızın
etrafınızı sarmaya başlaması aksiyonu doruğa çıkartıyor ve hepsini arka
arkaya dizip tüm kurşunlarınızı boşaltarak yarma isteği beliriyor
zihninizde. Vuruş hissi, silahların zamanlamaları gibi noktalarda 12'den
vurmayı başarıyor oyun. Silahları bir yana bıraktığımızda, yürüme
animasyonları biraz Counter-Strike: Source'u andırıyor. Normal
ağırlığınıza göre yürüme hızınız değişirken elinize aldığınız silahın
ağırlığına göre de daha hızlı ya da daha yavaş hareket ediyorsunuz. Sol
altta ağırlık göstergeniz var ve taşıyabileceğiniz silah miktarını bu
ağırlık göstergesi belirliyor. Korkuyorum ben, oynayamaz
mıyım?
Yazının başlarında bu soruyu cevaplama
niyetindeyim çünkü bir oyunun türünde "korku" kelimesi geçerse korkudan
bilgisayarını bile kapatır kimi oyuncular. Bu gayet normaldir çünkü
korkmak bir zayıflık değil, aksine empati yoğunluğunun oluşturduğu bir
tepkidir. Kendinizi oyuna fazla kaptırıp oyundaki karakterle
bütünleştiğiniz zaman korkmamak elinizde olmaz. Bu nedenle korku
oyunlarından korkan oyuncuları anlayışla karşılıyor, şimdi sayacağımız
sebeplerden dolayı bu oyunu oynayabilecekleri müjdesini veriyoruz.
Oyunun videosunu ilk izlediğim zaman ben bile oynayamayacağım kadar
korkunç olabileceği düşüncesine kapılmıştım ancak gördüm ki Left 4
Dead'te de bu oyunda da aynı mantık işliyor: "Alışırsanız korkmazsınız."
Korkmamanız için ilk neden; yazımızın başında da bahsettiğimiz gibi
oyunumuzun çoklu oyuncu seçeneği temel alınarak hazırlanmış olması.
Arkadaşlarınızla oynarken öldüreceğiniz yaratık sayısı için hırslanmış
şekilde bulabilirsiniz kendinizi. Takım çalışması da işin içine girince
korku yerini eğlenceye bırakıyor. Korkmamanız için diğer neden ise L4D
örneğiyle altını çizdiğimiz alışma meselesi. Mekânlar, yaratıklar,
sesler, animasyonlar birkaç oynamadan sonra tanıdık gelecek, bu nedenle
sadece ilk oynayışınızda (belki) biraz korku hissi yaşayacaksınız.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Arkadaşlarla oynama keyfinden bahsetmişken çoklu
oyuncu seçeneğinin detaylarına bakmayı da unutmayalım. İnternet
üzerinden çoklu oyuncu seçeneğine girdiğiniz zaman karşınıza bol
miktarda sunucu geliyor. Bağlantınıza göre hangi sunucuda daha akıcı
şekilde oynayabileceğinizi en sağdaki "Ping" değerlerinden
görebilirsiniz. Bahsettiğimiz gibi maksimum 6 kişi temel alınsa da 12,
24, 32 ya da 64 kişilik sunucular da mevcut. Oyundaki kişi sayısına göre
yaratıkların sayıları ve zorlukları arttığı için oldukça zevkli
kapışmalar olabiliyor. Fakat uyarmak lazım; bu tarz kalabalık
sunucularda "Stats" seçeneği bulunmuyor. Bu seçeneğin bulunmaması
yeteneklerinizi geliştirmenizi ve "Achievement" denilen ödülleri
kazanmanızı engelliyor. "Stats" seçeneğinin, hile korumasının bulunup
bulunmadığı, oyun zorluğu gibi detayları sunucu listesinde sunucunun
solundaki işaretlerden görebilirsiniz. Ayrıca oyunda kısa, orta ve uzun
oyun uzunluklarına sahibiz. Kısa oyun uzunluğunda 4, orta uzunlukta 7,
uzun seçeneğinde ise 10 akını tamamlamamız gerekiyor Patriarch'la
karşılaşıp bölümü bitirebilmemiz için. Oyun uzunluğunun yanında kolay
(Easy), normal, zor (Hard), intiharvari (Suicidal) olmak üzere 4 zorluk
tercihi yapabiliyoruz. Bu konuda tavsiyemiz, normal zorlukta oyuna
başlayıp alıştıktan sonra kalabalık-normal sunucularda oynamanız ve daha
sonra zorluk seçeneklerini arttırmanızdır. Zaten 24 ya da 32 kişilik
normal zorluktaki bir sunucuda oynamak çoğu zaman 6 kişilik ileri
zorluktaki bir sunucuda oynamaktan daha fazla beceri gerektirebiliyor.
Takım arkadaşlarınızın sizi idare etmesi sayesinde sonraki zorluklara
daha kolay alışabilirsiniz.
Dip not:
Sunucu listesinde TrGamer görürseniz uğrayın, birlikte Patriarch'a kadar
uzun bir yolculuk yapalım. "Koskoca TrG ekibi de oynamayı bilmiyormuş."
demeyin sonra tabii.
Konusunda uzman asker aranıyor!
Karakterler
için sınıf düzeni konulmamış. Bunun yerine "Perk" sistemi getirilmiş.
İstediğiniz silahı kullanabiliyorsunuz ancak belli kriterleri
gerçekleştirdiğiniz takdirde çeşitli kategorilerde
uzmanlaşabiliyorsunuz. Field Medic, Firebug, Sharpshooter, Berserker,
Support Specialist, Commando isimlerine sahip 6 adet Perk bulunuyor.
Oyundaki her akın sonunda Perk'inizi değiştirebiliyor ve akın bitene
kadar onu kullanmak zorunda kalıyorsunuz. Sadece onu seçmenize rağmen
diğer Perk'leriniz de eğer onları geliştirecek şeyler yaparsanız
gelişmeye devam ediyorlar. Perk gelişimleri genellikle verdiğiniz hasara
göre oluyor. Berserker'da bıçak, itfaiyeci baltası, elektrikli testere
gibi yakın mesafe türündeki silahlarla verdiğiniz hasarlar Perk'i
geliştirirken Support Specialist'te bunu pompalı silahlar, Firebug'da
ise lav makinası ile sağlıyorsunuz. Perk'ler 0 seviyesinde başlıyor ve
en fazla 5. seviyeye kadar yükseliyor. Her akında değiştirme seçeneği
bulunsa da genellikle oyun sonuna kadar aynı Perk'i kullanıyor
oyuncular. Perk'lerin faydalarına bakacak olursak, o silah sınıfında
daha fazla hasar, o sınıftaki silahların daha ucuza satın alınması ve
daha fazla mermi taşıması gibi avantajlar sağladıklarını görüyoruz.
Perk'inizin yanında karakterinizin görünümünü seçebiliyorsunuz. Yine CS:
Source karakterlerine benzeyen karakterlerden birisini seçerek oyundaki
karakterinizi belirleyebiliyorsunuz. Karakter seçiminin görüntü dışında
bir etkisi olmadığını da belirtelim; aklınıza yatanı seçin kısacası. Mod'dan
derleme bir oyun olduğu düşünülürse grafiklerin yeterliliğinden söz
edilebilir. Unreal Engine ile yapıldığı için günümüz oyunlarının grafik
kalitelerine ulaşamıyor ancak çağın çok gerisinde kaldığı da söylenemez.
Harita tasarımları ve atmosfer amaçlı animasyonlar başarılı; o kasvetli
ortamı mekânlara yansıtabilmişler. Oyunda Unreal Engine kullanıldığı
için sunucularda temel haritaların dışında birçok oyuncu tasarımlı
haritayla da karşılaşıyorsunuz. Bu da sizi az sayıda haritada oynama ve
sıkılma derdinden kurtarıyor. Karakterlerin ve silahların tasarımları da
fena değil. Aslında grafik anlamında göze batan nokta oyun içi etkenler
değil; oyun menüsü ve arayüzler. Menüdeki seçeneklerin azlığı bir yana
dursun, menü arkaplanının daha özenli hazırlanmasını beklerdim. Hani
menüye şöyle bir baksanız oynamaya değmeyecek oyunlardan olduğu
izlenimine kapılma ihtimaliniz bile var. Arayüz arkaplanlarından
yazılardaki font ve renklere kadar elden geçmesi gereken çok şey var.
Yeni gelen yamalarda bu yönde çalışmalar olduğunu görmek sevindirici.
Zamanı
durduran kurşunlar
Oyun içi animasyonlara göz atarsak;
silahların sekmesi, kurşunların havada yayılması, yaratıkların patlama
ve yaralanma animasyonları uyum sağlamışlar. Oyun esnasında oluşan küçük
görüntü hataları da yamalarla gün geçtikçe azaltılıyor. Oyun içi
animasyonlarda en çok dikkat çeken şey şüphesiz ki "Zed-Time". Bu
Zed-Time bildiğimiz yavaş çekim. Oyun süresince dönüşümlü olarak kafadan
vurma, tek atışta topluluk indirme, yakındaki düşmana yüksek zarar
verecek şekilde ateş etme, uzaktaki bir yaratığı başarılı bir şekilde
öldürme gibi sebeplerle birkaç saniyelik yavaş çekimler yaşıyorsunuz.
Dönüşümlü diye belirttim çünkü her kafadan vurduğunuzda Zed-Time aktif
olmuyor; rastgele karşılaşıyorsunuz. Herhangi bir oyuncu tarafından
Zed-Time sürecine girildiğinde tüm takım da beraberinde bu yavaşlamayı
yaşıyor. Mantıksız gibi gelse de oynadıkça ne kadar kullanışlı olduğunu
anlıyorsunuz. Oyun yavaşlamışken kafaya nişan almak, etrafınıza bakınmak
çok daha kolay oluyor. Kısa süreli taktikler kurmanıza zaman tanıyor bu
yavaşlama ve yaratıkların karambolünden kurtulmanızda işe yarıyor çoğu
zaman. Hem şöyle okkalı bir katliam yapmışken yavaş çekimde izlemek
güzel olmaz mı?
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Geldik en fazla tezat ve yergi dolu paragrafa. Sesler
(Silah, yaratık, yürüme vs.) gayet başarılı. Yaratıkların seslerini
dinleyerek geldikleri yönü kestirmeye çalışıyorsunuz ve bu nedenle
sesler fazlasıyla işinize yarıyor. Silah, patlama efektleri çok iyi
ayarlanmış. Sorun şu ki sesler bu kadar başarılıyken "seslendirmeler"
iğrenç. Seslendirmelerden kastımız karakterlerin ve özellikle silah
tüccarının konuşmaları. Ses tonları ve klişe cümleleriyle her
duyduğunuzda sizi sinirlendirmek için hazır bekliyorlar. Oyunu
oynarsanız tüccar bayanın "Lovely big guns!" cümlesini ilk duyduğunuzda
yazdıklarım eminim ki aklınıza gelecektir. Oyuncuların sesleri de tam
dalga konusu. İnternet üzerinden oynarken sürekli "V" tuşuyla konuşma
menüsünden karışık cümleler seçip karakterini konuşturarak dalga geçen
oyunculara rastlayacaksınız (Niye ben seviyorum konuşmaları oldukça
komik ve insanı güldürüyor. - Emre Acar).
Neyse ki mikrofon yoluyla iletişim sağlıyor herkes ve karakterlerin
konuşmalarına daha az katlanmak zorunda kalıyoruz. Oyunun az sayıdaki
metal müzikleri de gaz vermek konusunda yeterli etkiye sahip olamıyorlar
maalesef. Bu konuda henüz bir düzeltme geldiği söylenemez yapımcılar
tarafından.
Yüksek potansiyel, düşük fiyat
Killing
Floor'un potansiyeli çok yüksek bir oyun olduğunu söylüyoruz çünkü
hatalarının hepsinin giderilmesi mümkün. Nitekim piyasaya çıkan diğer
oyunlara göre çok daha az hata barındırarak satışa sunulmasına rağmen
gelen bol miktarda güncellemeleri ile bu hataları da minimuma indirme
yolunda. Yapımcılar oyunu yaptıktan sonra kenara çekilmek bir yana;
oyunu hâlâ geliştirmenin yollarını arıyorlar (Ayrıca yapımcıların oyuna
yeni haritalar ve modlar ekleyeceğini de hatırlatalım. - ). Arayüz ve seslendirme sorunları dışında büyük
eksiğinin bulunmaması, başarılı bir oynanabilirlik, hatasız bir internet
üzerinden çoklu oyuncu sistemi, sürekli somut düzeltmeler içeren
güncellemeleri, Zed-Time ve Perk'ler gibi oynama süresini arttırıcı
etkenleriyle verdiğiniz paraya acımayacağınız bir oyun sizleri bekliyor.
Bu yaz, gecelerinizi geçireceğiniz bir oyun ya da bir Left 4 Dead
alternatifi arıyorsanız Killing Floor sizin için en kârlı 15$'lık
alışveriş olabilir. Yazın ve yazılarımızın tadını çıkarmaya bakın, iyi
oyunlar.
Son yıllarda piyasaya sürülen
aksiyon oyunlarının birçoğunda korku öğeleri bulunuyor. Elbette başarılı
yapımlar da çıkıyor ortaya ancak bu tarz oyunlara olan yüksek talep
nedeniyle öylece piyasaya sürülmüş, başarısız birçok korku-aksiyon
oyununun da satışa sunulduğu bir dönemdeyiz. Bu dönemde dikkatimizi
çeken Killing Floor, korku yönü ağır basmasa da korku-aksiyon senteziyle
ilginç bir çoklu oyuncu deneyimi sunuyor bizlere. Başarılı olup
olmadığına gelin, hep birlikte göz atalım.
Kimler
okumalı, kimler oynamalı?
Aksiyon oyunlarını
seviyorsanız şöyle bir tadına bakabileceğiniz, aksiyon oyunlarını
seviyor ancak korku oyunlarından tabiri caizse tırsıyorsanız denemeniz
gereken, aksiyon ve korku oyunlarını seviyor; çoklu oyuncu seçeneği
ilginizi çekmiyorsa beğenmeyebileceğiniz, aksiyon-korku türevini çoklu
oyuncu seçeneğiyle oynamayı seviyor ve gecelerinizi Left 4 Dead'te
Survival rekorları kırmakla geçiriyorsanız müptelası olabileceğiniz bir
oyun sizleri bekliyor. Saydığımız kategorilerle ilginiz ya da ilginizin
bulunması için niyetiniz yoksa sizleri sıkıcı bir yazı bekliyor
olabilir. Yapacak daha iyi bir aktiviteniz yoksa okuyabilirsiniz yine
de.
Mod'dan oyuna yolculuk
Oyunumuzun
geçmişi o kadar da kısa değil aslında. Bir Unreal Tournament 2004 Mod'u
olarak oyun piyasasına giriş yapan Killing Floor, Red Orchestra'dan
hatırlayacağımız Tripwire Interactive'in çabalarıyla düşük bütçeli bir
oyun olarak satışa sunuldu. Gel gelelim, bizler de Mod'un başarısının
yeni oyunda sağlanıp sağlanamayacağı merakıyla oyunu incelemeye aldık.
Senaryo
pek geniş sayılmaz. İngiltere'nin kırsal bölgelerinde ordu tarafından
gerçekleştirilen klonlama deneylerinin başarısız olmasıyla ortaya çıkan
eli ayağı düzgün (!) yaratıkları öldürmekle görevliyiz. Uzun lafın
kısası, bulduğunuz yaratığı indirmeniz isteniyor. Oyunun temel
kurallarına göre maksimum 6 kişilik asker grubunuzla gruptaki kişi
sayısına göre sayısı ve güçleri artan miktarda yaratıklardan oluşmuş 10
akını başarıyla tamamlamanız gerekli. Silahları vurduğunuz yaratığın
türüne göre para kazanarak ve her akın bitiminde elde ettiğiniz sabit
parayı kullanarak size akın sonunda imleçle gösterilen silah tüccarından
satın alıyorsunuz. Eğer ölürseniz ya da oyuna girdiğinizde akın devam
ediyorsa akın bitince yeniden oyuna dönüyorsunuz. Para sorunu oluyor bu
durumda ama oyunda birbirinize "B" tuşuyla kolayca para
aktarabiliyorsunuz. Satın alma süresi kısıtlı; acele etmeniz gerekiyor
akın sonlarında. Ayrıca yerde silah, kurşun, yelek bulma ve satıcıya
elinizdeki silahları satma olacağınız da mevcut. Ekranın sağ üstünde
kalan yaratık miktarını görebiliyorsunuz. "Tab" tuşuyla da oyuncuların
öldürdükleri yaratık miktarları listeleniyor. Diyelim ki 10 akın da
bitti; o zaman dananın kuyruğu kopuyor işte. Oyunda tipi evlere şenlik
bir psikopat bilim adamımız var. Oyuncu tabiriyle "Boss" koymayı ihmal
etmemiş yapımcılar. Onu da indirmeyi başarabilirseniz takımınızın
hayatta kaldığını, başaramazsanız bir çuval inciri berbat ettiğinizi
söylüyor oyun ve o haritadaki maceranız sonra eriyor.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Oynanabilirlik konusunda zirve yapıyor oyunumuz.
Killing Floor, tamamiyle eğlenceye dayalı bir oyun olarak kafa yormadan
saf aksiyon sunuyor oyunculara. FPS oyunlarından alıştığımız, silahın
ucunda duran o 4 tane çizgi; yani nişan imlecimiz bu oyunda bulunmuyor.
Sağ tuşa basarak namludan bakıyor ya da zamanla alıştıktan sonra göz
kararı ateş ediyoruz. Left 4 Dead oynadıktan sonra Killing Floor
oynarsanız silahların ne derece ateş hissi verdiklerini anlayacaksınız.
Pompalıyı düşmanınızın midesine ateşleyip o "şııııkk şıııkkk" hareketini
yaptığınız zaman sanki silahın ağırlığını hissediyorsunuz. Bir silahtan
diğerine geçmek yine gerçeğe göre biraz hızlı olsa da diğer oyunlara
nazaran daha yavaş ve gerçekçi. Kurşun doldururken düşmanlarınızın
etrafınızı sarmaya başlaması aksiyonu doruğa çıkartıyor ve hepsini arka
arkaya dizip tüm kurşunlarınızı boşaltarak yarma isteği beliriyor
zihninizde. Vuruş hissi, silahların zamanlamaları gibi noktalarda 12'den
vurmayı başarıyor oyun. Silahları bir yana bıraktığımızda, yürüme
animasyonları biraz Counter-Strike: Source'u andırıyor. Normal
ağırlığınıza göre yürüme hızınız değişirken elinize aldığınız silahın
ağırlığına göre de daha hızlı ya da daha yavaş hareket ediyorsunuz. Sol
altta ağırlık göstergeniz var ve taşıyabileceğiniz silah miktarını bu
ağırlık göstergesi belirliyor. Korkuyorum ben, oynayamaz
mıyım?
Yazının başlarında bu soruyu cevaplama
niyetindeyim çünkü bir oyunun türünde "korku" kelimesi geçerse korkudan
bilgisayarını bile kapatır kimi oyuncular. Bu gayet normaldir çünkü
korkmak bir zayıflık değil, aksine empati yoğunluğunun oluşturduğu bir
tepkidir. Kendinizi oyuna fazla kaptırıp oyundaki karakterle
bütünleştiğiniz zaman korkmamak elinizde olmaz. Bu nedenle korku
oyunlarından korkan oyuncuları anlayışla karşılıyor, şimdi sayacağımız
sebeplerden dolayı bu oyunu oynayabilecekleri müjdesini veriyoruz.
Oyunun videosunu ilk izlediğim zaman ben bile oynayamayacağım kadar
korkunç olabileceği düşüncesine kapılmıştım ancak gördüm ki Left 4
Dead'te de bu oyunda da aynı mantık işliyor: "Alışırsanız korkmazsınız."
Korkmamanız için ilk neden; yazımızın başında da bahsettiğimiz gibi
oyunumuzun çoklu oyuncu seçeneği temel alınarak hazırlanmış olması.
Arkadaşlarınızla oynarken öldüreceğiniz yaratık sayısı için hırslanmış
şekilde bulabilirsiniz kendinizi. Takım çalışması da işin içine girince
korku yerini eğlenceye bırakıyor. Korkmamanız için diğer neden ise L4D
örneğiyle altını çizdiğimiz alışma meselesi. Mekânlar, yaratıklar,
sesler, animasyonlar birkaç oynamadan sonra tanıdık gelecek, bu nedenle
sadece ilk oynayışınızda (belki) biraz korku hissi yaşayacaksınız.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Arkadaşlarla oynama keyfinden bahsetmişken çoklu
oyuncu seçeneğinin detaylarına bakmayı da unutmayalım. İnternet
üzerinden çoklu oyuncu seçeneğine girdiğiniz zaman karşınıza bol
miktarda sunucu geliyor. Bağlantınıza göre hangi sunucuda daha akıcı
şekilde oynayabileceğinizi en sağdaki "Ping" değerlerinden
görebilirsiniz. Bahsettiğimiz gibi maksimum 6 kişi temel alınsa da 12,
24, 32 ya da 64 kişilik sunucular da mevcut. Oyundaki kişi sayısına göre
yaratıkların sayıları ve zorlukları arttığı için oldukça zevkli
kapışmalar olabiliyor. Fakat uyarmak lazım; bu tarz kalabalık
sunucularda "Stats" seçeneği bulunmuyor. Bu seçeneğin bulunmaması
yeteneklerinizi geliştirmenizi ve "Achievement" denilen ödülleri
kazanmanızı engelliyor. "Stats" seçeneğinin, hile korumasının bulunup
bulunmadığı, oyun zorluğu gibi detayları sunucu listesinde sunucunun
solundaki işaretlerden görebilirsiniz. Ayrıca oyunda kısa, orta ve uzun
oyun uzunluklarına sahibiz. Kısa oyun uzunluğunda 4, orta uzunlukta 7,
uzun seçeneğinde ise 10 akını tamamlamamız gerekiyor Patriarch'la
karşılaşıp bölümü bitirebilmemiz için. Oyun uzunluğunun yanında kolay
(Easy), normal, zor (Hard), intiharvari (Suicidal) olmak üzere 4 zorluk
tercihi yapabiliyoruz. Bu konuda tavsiyemiz, normal zorlukta oyuna
başlayıp alıştıktan sonra kalabalık-normal sunucularda oynamanız ve daha
sonra zorluk seçeneklerini arttırmanızdır. Zaten 24 ya da 32 kişilik
normal zorluktaki bir sunucuda oynamak çoğu zaman 6 kişilik ileri
zorluktaki bir sunucuda oynamaktan daha fazla beceri gerektirebiliyor.
Takım arkadaşlarınızın sizi idare etmesi sayesinde sonraki zorluklara
daha kolay alışabilirsiniz.
Dip not:
Sunucu listesinde TrGamer görürseniz uğrayın, birlikte Patriarch'a kadar
uzun bir yolculuk yapalım. "Koskoca TrG ekibi de oynamayı bilmiyormuş."
demeyin sonra tabii.
Konusunda uzman asker aranıyor!
Karakterler
için sınıf düzeni konulmamış. Bunun yerine "Perk" sistemi getirilmiş.
İstediğiniz silahı kullanabiliyorsunuz ancak belli kriterleri
gerçekleştirdiğiniz takdirde çeşitli kategorilerde
uzmanlaşabiliyorsunuz. Field Medic, Firebug, Sharpshooter, Berserker,
Support Specialist, Commando isimlerine sahip 6 adet Perk bulunuyor.
Oyundaki her akın sonunda Perk'inizi değiştirebiliyor ve akın bitene
kadar onu kullanmak zorunda kalıyorsunuz. Sadece onu seçmenize rağmen
diğer Perk'leriniz de eğer onları geliştirecek şeyler yaparsanız
gelişmeye devam ediyorlar. Perk gelişimleri genellikle verdiğiniz hasara
göre oluyor. Berserker'da bıçak, itfaiyeci baltası, elektrikli testere
gibi yakın mesafe türündeki silahlarla verdiğiniz hasarlar Perk'i
geliştirirken Support Specialist'te bunu pompalı silahlar, Firebug'da
ise lav makinası ile sağlıyorsunuz. Perk'ler 0 seviyesinde başlıyor ve
en fazla 5. seviyeye kadar yükseliyor. Her akında değiştirme seçeneği
bulunsa da genellikle oyun sonuna kadar aynı Perk'i kullanıyor
oyuncular. Perk'lerin faydalarına bakacak olursak, o silah sınıfında
daha fazla hasar, o sınıftaki silahların daha ucuza satın alınması ve
daha fazla mermi taşıması gibi avantajlar sağladıklarını görüyoruz.
Perk'inizin yanında karakterinizin görünümünü seçebiliyorsunuz. Yine CS:
Source karakterlerine benzeyen karakterlerden birisini seçerek oyundaki
karakterinizi belirleyebiliyorsunuz. Karakter seçiminin görüntü dışında
bir etkisi olmadığını da belirtelim; aklınıza yatanı seçin kısacası. Mod'dan
derleme bir oyun olduğu düşünülürse grafiklerin yeterliliğinden söz
edilebilir. Unreal Engine ile yapıldığı için günümüz oyunlarının grafik
kalitelerine ulaşamıyor ancak çağın çok gerisinde kaldığı da söylenemez.
Harita tasarımları ve atmosfer amaçlı animasyonlar başarılı; o kasvetli
ortamı mekânlara yansıtabilmişler. Oyunda Unreal Engine kullanıldığı
için sunucularda temel haritaların dışında birçok oyuncu tasarımlı
haritayla da karşılaşıyorsunuz. Bu da sizi az sayıda haritada oynama ve
sıkılma derdinden kurtarıyor. Karakterlerin ve silahların tasarımları da
fena değil. Aslında grafik anlamında göze batan nokta oyun içi etkenler
değil; oyun menüsü ve arayüzler. Menüdeki seçeneklerin azlığı bir yana
dursun, menü arkaplanının daha özenli hazırlanmasını beklerdim. Hani
menüye şöyle bir baksanız oynamaya değmeyecek oyunlardan olduğu
izlenimine kapılma ihtimaliniz bile var. Arayüz arkaplanlarından
yazılardaki font ve renklere kadar elden geçmesi gereken çok şey var.
Yeni gelen yamalarda bu yönde çalışmalar olduğunu görmek sevindirici.
Zamanı
durduran kurşunlar
Oyun içi animasyonlara göz atarsak;
silahların sekmesi, kurşunların havada yayılması, yaratıkların patlama
ve yaralanma animasyonları uyum sağlamışlar. Oyun esnasında oluşan küçük
görüntü hataları da yamalarla gün geçtikçe azaltılıyor. Oyun içi
animasyonlarda en çok dikkat çeken şey şüphesiz ki "Zed-Time". Bu
Zed-Time bildiğimiz yavaş çekim. Oyun süresince dönüşümlü olarak kafadan
vurma, tek atışta topluluk indirme, yakındaki düşmana yüksek zarar
verecek şekilde ateş etme, uzaktaki bir yaratığı başarılı bir şekilde
öldürme gibi sebeplerle birkaç saniyelik yavaş çekimler yaşıyorsunuz.
Dönüşümlü diye belirttim çünkü her kafadan vurduğunuzda Zed-Time aktif
olmuyor; rastgele karşılaşıyorsunuz. Herhangi bir oyuncu tarafından
Zed-Time sürecine girildiğinde tüm takım da beraberinde bu yavaşlamayı
yaşıyor. Mantıksız gibi gelse de oynadıkça ne kadar kullanışlı olduğunu
anlıyorsunuz. Oyun yavaşlamışken kafaya nişan almak, etrafınıza bakınmak
çok daha kolay oluyor. Kısa süreli taktikler kurmanıza zaman tanıyor bu
yavaşlama ve yaratıkların karambolünden kurtulmanızda işe yarıyor çoğu
zaman. Hem şöyle okkalı bir katliam yapmışken yavaş çekimde izlemek
güzel olmaz mı?
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Geldik en fazla tezat ve yergi dolu paragrafa. Sesler
(Silah, yaratık, yürüme vs.) gayet başarılı. Yaratıkların seslerini
dinleyerek geldikleri yönü kestirmeye çalışıyorsunuz ve bu nedenle
sesler fazlasıyla işinize yarıyor. Silah, patlama efektleri çok iyi
ayarlanmış. Sorun şu ki sesler bu kadar başarılıyken "seslendirmeler"
iğrenç. Seslendirmelerden kastımız karakterlerin ve özellikle silah
tüccarının konuşmaları. Ses tonları ve klişe cümleleriyle her
duyduğunuzda sizi sinirlendirmek için hazır bekliyorlar. Oyunu
oynarsanız tüccar bayanın "Lovely big guns!" cümlesini ilk duyduğunuzda
yazdıklarım eminim ki aklınıza gelecektir. Oyuncuların sesleri de tam
dalga konusu. İnternet üzerinden oynarken sürekli "V" tuşuyla konuşma
menüsünden karışık cümleler seçip karakterini konuşturarak dalga geçen
oyunculara rastlayacaksınız (Niye ben seviyorum konuşmaları oldukça
komik ve insanı güldürüyor. - Emre Acar).
Neyse ki mikrofon yoluyla iletişim sağlıyor herkes ve karakterlerin
konuşmalarına daha az katlanmak zorunda kalıyoruz. Oyunun az sayıdaki
metal müzikleri de gaz vermek konusunda yeterli etkiye sahip olamıyorlar
maalesef. Bu konuda henüz bir düzeltme geldiği söylenemez yapımcılar
tarafından.
Yüksek potansiyel, düşük fiyat
Killing
Floor'un potansiyeli çok yüksek bir oyun olduğunu söylüyoruz çünkü
hatalarının hepsinin giderilmesi mümkün. Nitekim piyasaya çıkan diğer
oyunlara göre çok daha az hata barındırarak satışa sunulmasına rağmen
gelen bol miktarda güncellemeleri ile bu hataları da minimuma indirme
yolunda. Yapımcılar oyunu yaptıktan sonra kenara çekilmek bir yana;
oyunu hâlâ geliştirmenin yollarını arıyorlar (Ayrıca yapımcıların oyuna
yeni haritalar ve modlar ekleyeceğini de hatırlatalım. - ). Arayüz ve seslendirme sorunları dışında büyük
eksiğinin bulunmaması, başarılı bir oynanabilirlik, hatasız bir internet
üzerinden çoklu oyuncu sistemi, sürekli somut düzeltmeler içeren
güncellemeleri, Zed-Time ve Perk'ler gibi oynama süresini arttırıcı
etkenleriyle verdiğiniz paraya acımayacağınız bir oyun sizleri bekliyor.
Bu yaz, gecelerinizi geçireceğiniz bir oyun ya da bir Left 4 Dead
alternatifi arıyorsanız Killing Floor sizin için en kârlı 15$'lık
alışveriş olabilir. Yazın ve yazılarımızın tadını çıkarmaya bakın, iyi
oyunlar.
Salı Tem. 19, 2011 2:24 pm tarafından glewci
» Xara3d5 3 boyutlu yazi yazma programi (dj isimleri yazmak icin şahane)
C.tesi Nis. 16, 2011 10:24 am tarafından erhan2188
» Hareketli Avatar Yapımı
C.tesi Mart 12, 2011 9:47 pm tarafından (fog)'(x)
» Sjsro 11d'li Media.pk2...!!
C.tesi Mart 12, 2011 1:26 pm tarafından womekan
» Pet (Horse, Wolf, Kervan vs.) Auto Pot.
Salı Şub. 15, 2011 5:11 pm tarafından wiar01
» Silkroad'ı 3D Oynayın! Bir İlk :)
Perş. Şub. 03, 2011 4:38 pm tarafından Fleyd
» Kangurularla Apaçi
Perş. Şub. 03, 2011 3:35 pm tarafından (fog)'(x)
» EiffeL Kulesi Önünde Apaçi :)
Perş. Şub. 03, 2011 3:33 pm tarafından (fog)'(x)
» Apaçi Marşı- Bağlama&Gitar
Perş. Şub. 03, 2011 3:27 pm tarafından (fog)'(x)
» Apaçi Müziği - Gitar Versiyon
Perş. Şub. 03, 2011 3:21 pm tarafından (fog)'(x)