[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] 80'li ve
90'lı yıllarda çocuk olanlar için iki tane önemli kahraman vardı. Bu
adamların filmleri mutlaka izlenir ve herkes bir şekilde onlara
özenirdi. Birincisi, Rambo olarak Sylvester Stallone, diğeri ise
Terminator ve Commando rolleriyle Arnold Schwarzenegger. Şimdiler de Sly
sarkık kaslarıyla orta yaş bunalımında bir adam. Arnold ise Kaliforniya
Valisi olarak tanınıyor. Ama bahsettiğim dönemler de çocuk olanlar
onları hep, kasların ve silahların ustası olarak hatırlayacaklar. Tek
kişilik ordu furyası bu adamlar, erkeksi tarzları ağır hareketleri az
ama cool konuşma teknikleriyle hepimiz için kahraman olmuşlardı. Haliyle
bu ikili gayri resmi olarak oyun dünyasına çok konuk oldu. En ünlüleri
Contra'ydı. Bu ünlü platform oyunun kapağında resmen Arnold ve Sly'ı
görüyorduk. Arnold, Predator filmindeki ünlü sahnelerinden birisiyle,
Sly ise Rambo olarak çizilmişti. Diğer ünlü olan ise, konusu ve farklı
özellikleriyle Contra'yı sollayacak olan Bionic Commando'ydu. Burada bu
iki ünlü oyuncunun tek vücutta birleşmiş halini görüyorduk.
Amerikan tarzı asker tıraşı, güneş gözlükleri, kasları ve biyonik
koluyla, bu karakter tüm çocukların hayaliydi. Capcom'un bu oyununu
diğer rakiplerinden ayıran en büyük özellik ise Spencer'ın biyonik
koluydu. Bu sayede, sağa sola tutunup kendimiz yukarı çekebiliyorduk. Ya
da sarkaç gibi sallanıp bir platformdan diğerine atlıyorduk. Bu sırada
ise, karşımıza çıkan düşman askerlerini vuruyorduk. Bu kolun diğer
özelliği ise Spencer'a müthiş bir güç vermesiydi. 80'ler de zaten bir
biyonik ve robot furyası vardı. Herkes 2000'li yılarda bu tarz şeylerin
çok yaygın olacağını düşünüyordu. Spencer bu koluyla, etraftaki ağır
valileri düşmanın kafasına atabiliyordu. Bazı mermileri de
durdurabiliyordu. Ancak Bionic Commando'da uzmanlaşmak ve tam zevkiyle
oynamak gerçekten çok zordu. O yüzden uzun yıllar oynanmaya devam etti�
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Geçtiğimiz
yıl bu efsanevi oyunu günümüz grafikleriyle tekrar düzenlenmiş olarak
oynama şansımız oldu. Bionic Commando Rearmed adlı oyunda, ilk oyunun
tarzı koruyup orijinalliğini bozmayan eklentilerle başarılı bir tekrar
yapım (remake) olarak tarihe geçmiş oldu. Aynı zamanda bu, efsanenin
geri dönüşünün de habercisiydi. Capcom 20 yıl sonra, Bionic Commando
serisinin diriltmeye karar verdi. İlk oyunun devamını anlatan, yeni bir
oyun yapılıyordu. Oyun eski günlerin hatırına konsola daha önce
çıkartıldı. PC'ler ise uzun bir bekleyişten sonra, bu sıcak yaz
günlerinde, maceranın adı Nathan "Rad" Spencer ile tekrar buluşuyor. İlk
oyunu tecrübe etmek ve hikayesini öğrenmek için Rearmed'ı tavsiye
ederim. Ancak oynamak da ısrar edenler için ilk oyunun hikayesi kısaca
şöyleydi. Commando oyunun kahramanı Super Joe, gizli bir görevdeyken
kaybolur. Onu kurtarmak ve Imperial kuvvetlerinin ne yaptığını bulmak,
FSA'nın (Federal States of America) yeni silahı süper asker Nathan
Spencer'a verilmiştir. Ünlü Bionic Commando'muz göreve böyle başlar.
Ancak ilerledikçe, hem FSA ile yaptığımız telsiz konuşmaları hem de
düşmanın bilgisayarlarını hackleyerek öğrendiğimiz bilgilere göre,
Imperial'lar Project Albatros kod adlı bir deney üzerinde çalışmaktadır.
Zamanla Spencer bu projenin aslında Imperial'ın ünlü lideri,
Master-D'yi diriltmeyi hedeflediğini öğrenir. Bundan sonra ise görevi
arama kurtarmadan çok, esas gücünü test edebileceği bir bul ve yok et
görevi haline gelir� Oyunun orijinal Japon sürümünde Imperial'lar Nazi
İmparatorluğu, Master- D ise Hitler'in ta kendisiyiydi. Ancak Batı'da bu
hikaye çok fazla tepki alınca, Capcom olayı Nazi'leri ve Hitler'i
anımsatan kurgusal yeni isimlerle değiştirmeye karar verdi. Böylece tüm
dünyaya yayılan ikinci versiyonla birlikte, her şey de değişmiş oldu.
Eski
dostta yeni imaj
Nat Spencer, orijinal oyunda tam bir
80'ler tipiydi. Kamando pantolonu, saç stili, hafif ukala gülüşü, güneş
gözlüğüyle birlikte o yılların aksiyon filmlerinden fırlamış gibiydi.
Yeni oyundaki Spencer ise karakter tasarımı olarak günümüze aktarılmış.
Artık daha hırçın ve günümüz insanı gibi halinden memnun olmayan bir
tipi var. Saçları uzun ve rasta modelinde olmuş. Güneş gözlüğü takmıyor,
yüzündeni ukala gülüşü kaybolmuş, yerine daha vahşi bir tipi var. Bu
haliyle, Kurt Russel'ın hayat verdiği Snake Plissken karakterine
benziyor. Ayrıca tipinde hafiften bir Lost'un Sawyer'ını andırma da var (bana
Orlando Bloom'u anımsatıyor nedense? - Emre Acar).
Nathan en son Master-D'yi yenmiş ve FSA için bir kahraman haline
gelmişti. Ancak yeni oyunda, her şey çok daha farklı bir yerden
başlıyor. Artık oyun daha karanlık bir ortama sahip. Spencer, emire
itaatsizlikten dolayı hak etmediği halde hapishaneye atılmış ve orada
idam edileceği günü bekliyor. Kolu kendinden alınmış. Bir zamanlar
kahraman görünen ve imrenilen biyonik askerler artık, kendi devletleri
tarafından istenmiyor. Kukla halkta hükümetin bu dediklerini düşünüp,
biyoniklerin gücünden korkmuşlar ve sonuçta Biyonik Avı başlamış.
Biyonik parçalara sahip olanlar, bulunduğu yerde yok edilmiş ya da bu
parçalardan kurtulmaya zorlanmış. Böyle bir dönemde, Super Joe'nun
başında olduğu T.A.S.C yetkisiz göstermelik bir birim. Esas amaçları,
biyonik askerler yaratıp eğitmekten şimdi Joe üstün yetkili ama hiçbir
işe yaramayan bir birimin başı
Bu karanlık dönem, kendi sorunlarını da yaratmış, dünyanın başı artık
Bio-Reign adlı terörist grupla dertte. Adından da anlaşıldığı gibi,
bunlar biyonik parçalara sahip insanlardan oluşan bir grup. İçlerinde
eski, T.A.S.C elemanları ve Imperial askerleri de var. Ascension
şehrinin Bio-Reign teröristleri tarafından bombalanmasından sonra
Spencer'a tekrar ihtiyaç duyulur. Spencer da bir zamanlar ihanete
uğradığı hükümetine vatanseverlik ve kişisel nedenlerden dolayı tekrar
hizmet etmeye karar verir. İşte böylece yeni nesil Bionic Commando
maceramızda başlamış oluyor. Spencer oyuna biyonik kolu olmadan
başlıyor. Yapımcılar bu kolun değerini daha iyi anlayalım diye böyle bir
şey yapmışlar çok belli. Ama hala senaryo gereği, göreve bir askeri en
büyük silahından mahsur yolluyorlar anlamış değilim. Ascension Şehrinin
yıkıntılara arasında oyuna başlıyoruz. İlk görevimiz, Spencer'ın biyonik
kolunu bulmak. Sıradan bir TPS oyunundaki aksiyonları yaptıktan sonra,
kola ulaşıyoruz ve esas macera da başlıyor. Bundan sonra oyunun esaslı
bir eğitim bölümü var. Bazı oyunlar da eğitim bölümü öylesine
yapılmıştır tam anlamıyla bir şey öğretmez. Ancak Bionic Comando'nun
yapımcısı Grin oyunu tam anlamıyla öğreten bir eğitim bölümü hazırlamış.
Ancak bu eğitim bölümünde yapabildiğimiz her şeyi, oyun sırasında hemen
yapamıyoruz. Çünkü oyunda bir çeşit gelişme sistemi var. Mantıklı bir
açıklamayla bu olayı senaryoya da uygun hale getirmişler. Mekanik kol
sayesinde oyunda görebildiğimiz hemen her şey ile etkileşime geçiyoruz.
TPS oyunlar da pek alışık olmadığımız bu özgürlük oyuncuyu etkiliyor.
Üstelik fare sayesinde, oyunun kontrolleri konsol versiyonlarına kıyasla
çok daha başarılı. Spencer fare ile işaretlediğimiz her yere, koluyla
tutunabiliyor. Buralara kendini çekebiliyor. Aynı şekilde direk ya da
reklam tabelası gibi şeylere de tutunup burada sallanabiliyoruz.
Orijinal oyunun en büyük özelliği yeni nesilde de devam ediyor.
Rearmed'daki gibi sarkaç misali sallanırken, fiziki kanunlara uymamız
lazım. Bir yere ulaşmak için ya da daya yükseğe sıçramak için
sallandıktan sonra, bu hareketten aldığımız gücü kullanmamız lazım.
Kısacası, sallanmanın verdiği güç ile çok daha uzaklara
sıçrayabiliyoruz. Dev haritalar ve yıkık şehirler de dolaşmamıza rağmen,
oyun eski platform tadından hiçbir şey kaybetmemiş. Havada asılı
balonlar, ağaçlar, reklam panolarıyla birlikte oyun hala platform gibi
duruyor. Bir süre sonra kontrollere alışında, yaptığımız hareketler
oyunu, çok zevkli hale getiriyor. Binadan binaya sallanmak oradan oraya
zıplamak o kadar zevkli ki, bazen dövüşmeyi bırakıp sırf bu hareketleri
yapmak için oradan oraya sallanıp durdum� Bu sefer Spencer'ın karşısında
tam dişine göre düşmanlar var. Teröristler aynı onun gibi, biyonik
parçalara sahip. Haliyle onlarla dövüşmek hem zor hem de bir o kadar
zevkli. Super Joe bu oyunda bizi yönlendiren kişi olmuş. Bol bol telsiz
konuşmasıyla, gideceğimiz yerleri anlatırken aynı şekilde bizi senaryo
konusunda bilgilendiriyor.
Savaş bittiğinde askerlere ne
olur?
Bionic Commando'da bol aksiyon az diyalog ve
video mantığı var. Hikayeyi öğrenmek isteyenler için, yapımcılar telsiz
konuşmaları ve etraftaki terminalleri hackleme özellikleri koymuşlar.
Terminal hackleme oyunda en çok yapacağımız işlerden birisi. Bunu yapmak
için, kolumuzu terminale fırlatıyoruz. Daha sonra da ekranda çıkan
hackleme tuşuna basıyoruz. Bu sayede, cihaz etkisiz hale getirilmiş
oluyor. Cihazı hackleyince aynı zamanda, düşmanın iletişim ağına da
girmiş oluyoruz. Burada senaryoyla ilgili bilgileri öğreneceğimiz
düşmanın yazışmalarını ve talimatlarını okuyabiliyoruz. Bionic
Commando'da konu arka planda gözükebilir ama kesinlikle yetersiz değil.
Aksine çok doyurucu ve merak uyandırıcı bir konu var. Telsiz
konuşmalarıyla yapımcılar oyuna, eski savaş filmlerinin tadını koymaya
çalışmışlar. Spencer ile Super Joe'nun konuşmaları, geçmişle ilgili
hesaplaşmalar, vatanseverlik, ihanet ve ilk iki oyun arasındaki
boşlukları doldurma gibi birçok konuyu işliyor. Konuşmaları sayesinde
Spencer hareket edebildiği için, ben konu monu anlamam aksiyon isterim
diyen oyuncular da oyundan gayet memnun olacaklar. Tam tersi düşünen ve
oyunların konusuna hayran oyuncular ise bu ciddi ve dramatik ortamdan
çok büyük zevk alacaklar. 20 yıl önce kim bu gayet erkeksi ve kaya gibi
adamın büyük bir dramın parçası olacağını düşünebilirdi ki? Geçen
zamanla birlikte aksiyon kahramanlarının da görevleri artmaya başladı.
Eskiden kaslarını gösterip, silahla onu bunu vururlarken ve bunu
yaparken umursamazca gülümserken, şimdi hikayeleriyle de insanları
etkilemek zorundalar�
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Oyun
her bakımdan yeni bir seri yaratma hedefinde olduğunu gösteriyor.
Bionic Commando'da aksiyon dolu anlar yaşarken, bir yandan ise ilk
oyunun öncesini anlatan dokümanlara ve konuşmalara tanık oluyoruz.
Spencer'ın bu kola nasıl sahip olduğu ve tüm ülkenin sevdiği bir
kahramanken nasılda gözden düştüğünü, film gibi bir senaryoyla
öğreniyoruz. Hatta bu konuda oyunda bir espri bile var. Bir yerde
Spencer'ın ve ilk oyundaki kahramanların dev heykelleriyle
karşılaşıyoruz. Özellikle Spencer'ın heykelinde yazan "Kahramanlığın
modası asla geçmez" sözü çok iyi bir gönderme olmuş. Bionic Commando'ya
hem kendi hükümeti hem de teröristler tarafından hain gözüyle bakılıyor.
Teröristler Biyonik Avı'na rağmen, hala hükümetin yanında olduğu için,
FSA ise emirlere uymadığı için Spencer'a bu lakabı uygun görmüşler. Bu
dramatik ve karanlık ortam oyuna en iyi şekilde yansıtılmış. Karşımızda
harabeye dönmüş koca bir şehir var. Bu şehirde av ya da avcı olmak sizin
yaratıcılığınıza bakıyor�
Bionic Commando'nun yarı serbest bir oynanış tarzı var. Kolun
özellikleri ve platform tarzı dövüşler için en yaratıcı şekilde
uygulanmış. Kolun güçlerini açmak ve daha güçlü olmak için öncellikle
oyunun bize sunduğu challange görevlerini bitirmek lazım. Bunları
yaptıkça, Spencer daha etkili bir ölüm makinesi hale geliyor.
Kahramanımız üç tane silah türü kullanabiliyor. Birincisi sürekli elinde
olan, tabanca diğeri ise FSA tarafından arada bir yollanan silahlar.
Son olarak el bombalarıyla düşmanın korkulu rüyaları oluyoruz. Ancak
oyuna alışana kadar düşman korkulu rüyamız oluyor. Joe'nun yolladığı
silahlar, tasarım olarak müthiş. Ancak belirli zamanlar da bir kapsül
ile atılıyor. Bu silahlar, Super Joe'nun orijinal karakteri olduğu
Commando oyunundan kalma, makineli tüfek, müthiş yaratıcı bir tasarıma
sahip pompalı tüfek, bomba fırlatan tüfek, olmazsa olmaz sniper ve roket
atar. Bu silahlar belki her oyunda var ancak Bionic Commando'daki
yaratıcı tasarımları sayesinde, bazılarını ilk kez kullanmış gibi
olacaksınız. Özellikle, 5-6 kişiye aynı anda kilitlenip onları
öldürebilen roket atar oyundaki en etkili ama bir o kadar da az bulunan
silah. Ne yazık ki, senaryo gereği oyunda mermiler çok az bulunuyor. O
yüzden onları deli gibi etrafa saçma yerine, tek tek sayıp altın gibi
kullanmak lazım. Nişan alma sistemini daha iyi hale getirmek için
Grin'in bu yıl içinde çıkan oyunlarında bulunan, yakınlaşma sistemi
Bionic Commando'ya da eklenmiş. Ancak Wanted ve Terminator Salvation'dan
farklı olarak Spencer her istediği yerde ve zamanda nişan alabiliyor.
Diğer oyunlar da siper gerekliydi. Gelelim kolun özelliklerine. Biyonik
kolumuz aslında oyundaki en etkili ve güçlü silah. Bu kol sayesinde,
düşmanları kendimize çekip onları rahatça öldürebiliyoruz. Aynı şekilde
tam tersini yapıp, kendimizi düşmana hızlı şekilde çekip ağırlığımızla
ezilip ölmesini sağlayabiliyoruz. Etraftaki, taş, araba, metal eşya,
kutu ve hatta düşmanların cesetleri gibi her türlü şeyi, kolumuzla
havaya fırlatıp, sonra da ona havada tekrar vurup düşmanların üzerine
atabiliyoruz. Bu hareketi yapması ve izlemesi, yazmasından daha zevkli
diyebilirim. Aynı şekilde uzaktaki eşyayı, kolumuzla havaya kaldırıp,
düşmanların üzerine fırlatabiliyoruz. Arabaları ve cesetleri, insanların
üzerine fırlatmak pek düzgün bir davranış olmasa da oldukça zevkli
oluyor. Özellikle düşmanları kendi üstlerinden düşen eşyalarla öldürmek
oyunda en çok hoşuma giden şeydi. Bu tarz bir ayrıntıyı yapabileceğimiz
çok fazla oyun yok�
Oyunun yarı serbest bir sistemi olduğunu
söylemiştim. Spencer neredeyse yenilmez bir karakter. Ancak, radyasyon
ve su ona mermilerden bile çok zarar veriyor. Bu iki maddeye yaklaştığı
an hemen ölüyor. Tamam yapımcılar, görünmez duvar taktiği olarak
radyasyonu oyuna koymuşlar. Ancak bazen öyle komik şeyler oluyor ki
insanın oyuna olan bağlılığı kopuyor. Suya düşünce kolunun ağırlığından
dolayı, Spencer boğulmaya başlıyor. Bu can sıkıcı olaylar dışında
düşmanla istediğimiz gibi dövüşebiliyoruz. Koca şehir bizim için bir av
alanı. Etrafımız düşmanlar tarafından sarılınca, en yüksek yere tırmanıp
sonra onların üzerine atlayabiliyoruz. Spencer yüksekten düşünce
ölmüyor, ancak özel hareketi sayesinde, düşmanları ezip öldürebiliyor.
Aynı şekilde kolumuzla bir yere tutunup, sallanarak düşman mermilerinin
hedeflerinden kaçabiliyoruz. Ancak, bizim de düşmanı vurmamız
zorlaşıyor. Her daim Kara Murat gibi düşmana direk saldırmak zorunda
değiliz. Kurnazlık yapıp, etraftan dolaşıp onlara pusu kurabiliyoruz. Ya
da yüksek bir yere tutunup, kafalarına bomba atarak da bu işi
halledebiliyoruz. Daha önce dediğim gibi, bu konu tamamıyla oyuncunun,
yaratıcılığına bırakılmış. Özellikle Boss savaşları, Bionic Commando'nun
en sinir bozucu ve zevkli anlarını yaşamınızı sağlıyor. Her Boss'u
yenmek için özel bir taktiğe ihtiyacımız var. Bazılarını sadece
kolumuzla, bazılarını silahla, bazılarını da her ikisiyle
öldürebiliyoruz. Ancak çoğu yer de oyun bizden çeviklik bekliyor. Buna
rağmen Spencer hiç de çevik bir karakter değil. Üstelik sağda solda
takılı da kalabiliyor. Özellikle çeviklik ve hız gerektiren yerlerde
bunun olması, gerçekten can sıkıcı�
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Oyunun
en büyük eksisi, kayıt sisteminin olmamasından kaynaklanıyor. Bunun
yerine eski usul checkpoint sistemi kullanılmış. Yani her istediğimiz
yerde oyunu kaydetmek yerine, belirli yerlerde oyun kendini kaydediyor.
Konsolcular buna alışık ama bari PC versiyonunda yapımcılar düzgün bir
save sistemi koysaymış. İlk oyundaki gibi, etrafta özel eşyalar
topluyoruz. Bunların hepsini toplarsa, oyunla ilgili ekstra özellikler
açılıyor. Ancak bu eşyalar öyle sapa ve ölümcül yerlerdeki, almak için
bayağı uğraşmak gerekiyor. Normalde bu sorun değil hatta oradan oraya
atladığımız için daha da eğlenceli olmalı. Ama save sistemi olmayınca
tam bir işkence oluyor. Çünkü, 15-20 dakika uğraşıp, tüm adamları türlü
türlü aksiyonla öldürdükten sonra, bir tane koleksiyon simgesinin almak
için ölüyoruz. Bu genelde, radyasyon yüzünden oluyor, serpintili bölgeye
kazayla yaklaşınca, kaçana kadar ölmüş oluyoruz. Peki ölünce ne oluyor?
O 15-20 dakikalık aksiyonun başına dönüyoruz. Bir de bu ölümlerin,
oyunun sistemi yüzünden olması insanı iyice kızdırıyor. Spencer
yeterince çevik olmadığı için, tek bir düşman tarafından öldürülmek çok
sinir bozucu. Mesela, ben bir bossu bayağı uğraşıp öldürdüm, ancak boss
yere devrilirken üzerime düştü. Bu hareket sorunu yüzünden kaçamadığım
için, boss ile tekrar dövüşmek zorunda kaldım. Kayıt sistemi oyunun hak
ettiğinin çok altında değer görmesini sağlıyor. Bionic Commando grafik
olarak müthiş özelliklere sahip. Mekanların tasarımı çok etkileyici, her
yer iç karartıcı harabelerden oluşuyor. Ancak batan ve doğan güneş,
akarsular, kızıl gök yüzü gibi müthiş doğa olayları bu karamsarlığı
bozuyor. Bunlar o kadar iyi yansıtılmış ki, çoğu zaman oynamayı bırakıp
bu doğa olaylarını izledim. Uzaktaki şeylerin daha bulanık görünmesi,
hızlı aksiyon sahnelerinde, etrafı net görememek gibi detaylar oyunu çok
daha zevkli kılıyor. Özellikle, aksiyon sahneleri ve eşya fırlatmada
fizik kurallarının geçerli olması, yapımcıların ne kadarda uğraş
verdiğinin göstergesi. Bionic Comando PC'ye gerçekten yeni nesil
grafiklerle çıkan nadir oyunlardan. Spencer'ın biyonik kolundaki
detaylardan, şelaledeki ışıltıya kadar bunu fark edebiliyoruz. Özellikle
yağmurlu bir bölüm var ki, hem grafik hem tasarım hem de ses efektleri
olarak, oynayanı zevkten dört köşe yapıyor. Seslendirmeler çok başarılı
olmuş. Spencer'ı Faith No More solisti Mike Patton tarafından
seslendirilmiş. Tam bir oyun hayranı olan Patton müthiş bir iş
çıkartmış. Spencer'ın hem vahşi hem de duygusal yanları çok iyi
yansıtılmış. Özellikle, gökdelenden düşmanların üzerinde atlarken,
karakterin attığı çığlık insanı savaşmak için daha da istekli hale
getiriyor. Super Joe ise en çok Wolverine'in sesi olarak bildiğimiz
Steven Blum'a ait. Blum erkeksi ve sert karakter ses tonunu yine en iyi
şekilde başarmış. Oyunun müzikleri ise, ortamla son derece uyumlu ve
oyuncuyu içine çekiyor. Özellikle aksiyon sahnelerinde çalan bir müzik
var ki, insanı daha fazla aksiyon için yalvartıyor. Bionic Commando yeni
nesil macerasını, bazı sinir bozucu eksiklikleri olmasına rağmen, gayet
başarılı bir şekilde tamamladı. Aksiyon sahneleri, konusu, yaratıcı
özellikleri, müzikleri ve seslendirmeleriyle birlikte yılın en iyi
oyunlardan birisi. Özellikle 80'lerin günümüzle buluşması konusunda
yapımcılar çok iyi bir iş çıkartmış. Spencer günümüz aksiyon oyuncuları
gibi davranırken 80'lerde kalma şekilde silahını karizmatik ve
umursamazca kullanmaya devam ediyor. Bu tarz ufak ayrıntılar, oyunları
sanat olarak görenleri mest edecek halde. Oyun bir yandan yeni bir
serinin işaretlerini verirken öteki yandan eski defterleri kapattık da
diyor. Umarım, Bionic Commando yeni bir seriyle devam eder. Aksiyon
seven herkesin kesinlikle denemesi gereken bir oyun.
90'lı yıllarda çocuk olanlar için iki tane önemli kahraman vardı. Bu
adamların filmleri mutlaka izlenir ve herkes bir şekilde onlara
özenirdi. Birincisi, Rambo olarak Sylvester Stallone, diğeri ise
Terminator ve Commando rolleriyle Arnold Schwarzenegger. Şimdiler de Sly
sarkık kaslarıyla orta yaş bunalımında bir adam. Arnold ise Kaliforniya
Valisi olarak tanınıyor. Ama bahsettiğim dönemler de çocuk olanlar
onları hep, kasların ve silahların ustası olarak hatırlayacaklar. Tek
kişilik ordu furyası bu adamlar, erkeksi tarzları ağır hareketleri az
ama cool konuşma teknikleriyle hepimiz için kahraman olmuşlardı. Haliyle
bu ikili gayri resmi olarak oyun dünyasına çok konuk oldu. En ünlüleri
Contra'ydı. Bu ünlü platform oyunun kapağında resmen Arnold ve Sly'ı
görüyorduk. Arnold, Predator filmindeki ünlü sahnelerinden birisiyle,
Sly ise Rambo olarak çizilmişti. Diğer ünlü olan ise, konusu ve farklı
özellikleriyle Contra'yı sollayacak olan Bionic Commando'ydu. Burada bu
iki ünlü oyuncunun tek vücutta birleşmiş halini görüyorduk.
Amerikan tarzı asker tıraşı, güneş gözlükleri, kasları ve biyonik
koluyla, bu karakter tüm çocukların hayaliydi. Capcom'un bu oyununu
diğer rakiplerinden ayıran en büyük özellik ise Spencer'ın biyonik
koluydu. Bu sayede, sağa sola tutunup kendimiz yukarı çekebiliyorduk. Ya
da sarkaç gibi sallanıp bir platformdan diğerine atlıyorduk. Bu sırada
ise, karşımıza çıkan düşman askerlerini vuruyorduk. Bu kolun diğer
özelliği ise Spencer'a müthiş bir güç vermesiydi. 80'ler de zaten bir
biyonik ve robot furyası vardı. Herkes 2000'li yılarda bu tarz şeylerin
çok yaygın olacağını düşünüyordu. Spencer bu koluyla, etraftaki ağır
valileri düşmanın kafasına atabiliyordu. Bazı mermileri de
durdurabiliyordu. Ancak Bionic Commando'da uzmanlaşmak ve tam zevkiyle
oynamak gerçekten çok zordu. O yüzden uzun yıllar oynanmaya devam etti�
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Geçtiğimiz
yıl bu efsanevi oyunu günümüz grafikleriyle tekrar düzenlenmiş olarak
oynama şansımız oldu. Bionic Commando Rearmed adlı oyunda, ilk oyunun
tarzı koruyup orijinalliğini bozmayan eklentilerle başarılı bir tekrar
yapım (remake) olarak tarihe geçmiş oldu. Aynı zamanda bu, efsanenin
geri dönüşünün de habercisiydi. Capcom 20 yıl sonra, Bionic Commando
serisinin diriltmeye karar verdi. İlk oyunun devamını anlatan, yeni bir
oyun yapılıyordu. Oyun eski günlerin hatırına konsola daha önce
çıkartıldı. PC'ler ise uzun bir bekleyişten sonra, bu sıcak yaz
günlerinde, maceranın adı Nathan "Rad" Spencer ile tekrar buluşuyor. İlk
oyunu tecrübe etmek ve hikayesini öğrenmek için Rearmed'ı tavsiye
ederim. Ancak oynamak da ısrar edenler için ilk oyunun hikayesi kısaca
şöyleydi. Commando oyunun kahramanı Super Joe, gizli bir görevdeyken
kaybolur. Onu kurtarmak ve Imperial kuvvetlerinin ne yaptığını bulmak,
FSA'nın (Federal States of America) yeni silahı süper asker Nathan
Spencer'a verilmiştir. Ünlü Bionic Commando'muz göreve böyle başlar.
Ancak ilerledikçe, hem FSA ile yaptığımız telsiz konuşmaları hem de
düşmanın bilgisayarlarını hackleyerek öğrendiğimiz bilgilere göre,
Imperial'lar Project Albatros kod adlı bir deney üzerinde çalışmaktadır.
Zamanla Spencer bu projenin aslında Imperial'ın ünlü lideri,
Master-D'yi diriltmeyi hedeflediğini öğrenir. Bundan sonra ise görevi
arama kurtarmadan çok, esas gücünü test edebileceği bir bul ve yok et
görevi haline gelir� Oyunun orijinal Japon sürümünde Imperial'lar Nazi
İmparatorluğu, Master- D ise Hitler'in ta kendisiyiydi. Ancak Batı'da bu
hikaye çok fazla tepki alınca, Capcom olayı Nazi'leri ve Hitler'i
anımsatan kurgusal yeni isimlerle değiştirmeye karar verdi. Böylece tüm
dünyaya yayılan ikinci versiyonla birlikte, her şey de değişmiş oldu.
Eski
dostta yeni imaj
Nat Spencer, orijinal oyunda tam bir
80'ler tipiydi. Kamando pantolonu, saç stili, hafif ukala gülüşü, güneş
gözlüğüyle birlikte o yılların aksiyon filmlerinden fırlamış gibiydi.
Yeni oyundaki Spencer ise karakter tasarımı olarak günümüze aktarılmış.
Artık daha hırçın ve günümüz insanı gibi halinden memnun olmayan bir
tipi var. Saçları uzun ve rasta modelinde olmuş. Güneş gözlüğü takmıyor,
yüzündeni ukala gülüşü kaybolmuş, yerine daha vahşi bir tipi var. Bu
haliyle, Kurt Russel'ın hayat verdiği Snake Plissken karakterine
benziyor. Ayrıca tipinde hafiften bir Lost'un Sawyer'ını andırma da var (bana
Orlando Bloom'u anımsatıyor nedense? - Emre Acar).
Nathan en son Master-D'yi yenmiş ve FSA için bir kahraman haline
gelmişti. Ancak yeni oyunda, her şey çok daha farklı bir yerden
başlıyor. Artık oyun daha karanlık bir ortama sahip. Spencer, emire
itaatsizlikten dolayı hak etmediği halde hapishaneye atılmış ve orada
idam edileceği günü bekliyor. Kolu kendinden alınmış. Bir zamanlar
kahraman görünen ve imrenilen biyonik askerler artık, kendi devletleri
tarafından istenmiyor. Kukla halkta hükümetin bu dediklerini düşünüp,
biyoniklerin gücünden korkmuşlar ve sonuçta Biyonik Avı başlamış.
Biyonik parçalara sahip olanlar, bulunduğu yerde yok edilmiş ya da bu
parçalardan kurtulmaya zorlanmış. Böyle bir dönemde, Super Joe'nun
başında olduğu T.A.S.C yetkisiz göstermelik bir birim. Esas amaçları,
biyonik askerler yaratıp eğitmekten şimdi Joe üstün yetkili ama hiçbir
işe yaramayan bir birimin başı
Bu karanlık dönem, kendi sorunlarını da yaratmış, dünyanın başı artık
Bio-Reign adlı terörist grupla dertte. Adından da anlaşıldığı gibi,
bunlar biyonik parçalara sahip insanlardan oluşan bir grup. İçlerinde
eski, T.A.S.C elemanları ve Imperial askerleri de var. Ascension
şehrinin Bio-Reign teröristleri tarafından bombalanmasından sonra
Spencer'a tekrar ihtiyaç duyulur. Spencer da bir zamanlar ihanete
uğradığı hükümetine vatanseverlik ve kişisel nedenlerden dolayı tekrar
hizmet etmeye karar verir. İşte böylece yeni nesil Bionic Commando
maceramızda başlamış oluyor. Spencer oyuna biyonik kolu olmadan
başlıyor. Yapımcılar bu kolun değerini daha iyi anlayalım diye böyle bir
şey yapmışlar çok belli. Ama hala senaryo gereği, göreve bir askeri en
büyük silahından mahsur yolluyorlar anlamış değilim. Ascension Şehrinin
yıkıntılara arasında oyuna başlıyoruz. İlk görevimiz, Spencer'ın biyonik
kolunu bulmak. Sıradan bir TPS oyunundaki aksiyonları yaptıktan sonra,
kola ulaşıyoruz ve esas macera da başlıyor. Bundan sonra oyunun esaslı
bir eğitim bölümü var. Bazı oyunlar da eğitim bölümü öylesine
yapılmıştır tam anlamıyla bir şey öğretmez. Ancak Bionic Comando'nun
yapımcısı Grin oyunu tam anlamıyla öğreten bir eğitim bölümü hazırlamış.
Ancak bu eğitim bölümünde yapabildiğimiz her şeyi, oyun sırasında hemen
yapamıyoruz. Çünkü oyunda bir çeşit gelişme sistemi var. Mantıklı bir
açıklamayla bu olayı senaryoya da uygun hale getirmişler. Mekanik kol
sayesinde oyunda görebildiğimiz hemen her şey ile etkileşime geçiyoruz.
TPS oyunlar da pek alışık olmadığımız bu özgürlük oyuncuyu etkiliyor.
Üstelik fare sayesinde, oyunun kontrolleri konsol versiyonlarına kıyasla
çok daha başarılı. Spencer fare ile işaretlediğimiz her yere, koluyla
tutunabiliyor. Buralara kendini çekebiliyor. Aynı şekilde direk ya da
reklam tabelası gibi şeylere de tutunup burada sallanabiliyoruz.
Orijinal oyunun en büyük özelliği yeni nesilde de devam ediyor.
Rearmed'daki gibi sarkaç misali sallanırken, fiziki kanunlara uymamız
lazım. Bir yere ulaşmak için ya da daya yükseğe sıçramak için
sallandıktan sonra, bu hareketten aldığımız gücü kullanmamız lazım.
Kısacası, sallanmanın verdiği güç ile çok daha uzaklara
sıçrayabiliyoruz. Dev haritalar ve yıkık şehirler de dolaşmamıza rağmen,
oyun eski platform tadından hiçbir şey kaybetmemiş. Havada asılı
balonlar, ağaçlar, reklam panolarıyla birlikte oyun hala platform gibi
duruyor. Bir süre sonra kontrollere alışında, yaptığımız hareketler
oyunu, çok zevkli hale getiriyor. Binadan binaya sallanmak oradan oraya
zıplamak o kadar zevkli ki, bazen dövüşmeyi bırakıp sırf bu hareketleri
yapmak için oradan oraya sallanıp durdum� Bu sefer Spencer'ın karşısında
tam dişine göre düşmanlar var. Teröristler aynı onun gibi, biyonik
parçalara sahip. Haliyle onlarla dövüşmek hem zor hem de bir o kadar
zevkli. Super Joe bu oyunda bizi yönlendiren kişi olmuş. Bol bol telsiz
konuşmasıyla, gideceğimiz yerleri anlatırken aynı şekilde bizi senaryo
konusunda bilgilendiriyor.
Savaş bittiğinde askerlere ne
olur?
Bionic Commando'da bol aksiyon az diyalog ve
video mantığı var. Hikayeyi öğrenmek isteyenler için, yapımcılar telsiz
konuşmaları ve etraftaki terminalleri hackleme özellikleri koymuşlar.
Terminal hackleme oyunda en çok yapacağımız işlerden birisi. Bunu yapmak
için, kolumuzu terminale fırlatıyoruz. Daha sonra da ekranda çıkan
hackleme tuşuna basıyoruz. Bu sayede, cihaz etkisiz hale getirilmiş
oluyor. Cihazı hackleyince aynı zamanda, düşmanın iletişim ağına da
girmiş oluyoruz. Burada senaryoyla ilgili bilgileri öğreneceğimiz
düşmanın yazışmalarını ve talimatlarını okuyabiliyoruz. Bionic
Commando'da konu arka planda gözükebilir ama kesinlikle yetersiz değil.
Aksine çok doyurucu ve merak uyandırıcı bir konu var. Telsiz
konuşmalarıyla yapımcılar oyuna, eski savaş filmlerinin tadını koymaya
çalışmışlar. Spencer ile Super Joe'nun konuşmaları, geçmişle ilgili
hesaplaşmalar, vatanseverlik, ihanet ve ilk iki oyun arasındaki
boşlukları doldurma gibi birçok konuyu işliyor. Konuşmaları sayesinde
Spencer hareket edebildiği için, ben konu monu anlamam aksiyon isterim
diyen oyuncular da oyundan gayet memnun olacaklar. Tam tersi düşünen ve
oyunların konusuna hayran oyuncular ise bu ciddi ve dramatik ortamdan
çok büyük zevk alacaklar. 20 yıl önce kim bu gayet erkeksi ve kaya gibi
adamın büyük bir dramın parçası olacağını düşünebilirdi ki? Geçen
zamanla birlikte aksiyon kahramanlarının da görevleri artmaya başladı.
Eskiden kaslarını gösterip, silahla onu bunu vururlarken ve bunu
yaparken umursamazca gülümserken, şimdi hikayeleriyle de insanları
etkilemek zorundalar�
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Oyun
her bakımdan yeni bir seri yaratma hedefinde olduğunu gösteriyor.
Bionic Commando'da aksiyon dolu anlar yaşarken, bir yandan ise ilk
oyunun öncesini anlatan dokümanlara ve konuşmalara tanık oluyoruz.
Spencer'ın bu kola nasıl sahip olduğu ve tüm ülkenin sevdiği bir
kahramanken nasılda gözden düştüğünü, film gibi bir senaryoyla
öğreniyoruz. Hatta bu konuda oyunda bir espri bile var. Bir yerde
Spencer'ın ve ilk oyundaki kahramanların dev heykelleriyle
karşılaşıyoruz. Özellikle Spencer'ın heykelinde yazan "Kahramanlığın
modası asla geçmez" sözü çok iyi bir gönderme olmuş. Bionic Commando'ya
hem kendi hükümeti hem de teröristler tarafından hain gözüyle bakılıyor.
Teröristler Biyonik Avı'na rağmen, hala hükümetin yanında olduğu için,
FSA ise emirlere uymadığı için Spencer'a bu lakabı uygun görmüşler. Bu
dramatik ve karanlık ortam oyuna en iyi şekilde yansıtılmış. Karşımızda
harabeye dönmüş koca bir şehir var. Bu şehirde av ya da avcı olmak sizin
yaratıcılığınıza bakıyor�
Bionic Commando'nun yarı serbest bir oynanış tarzı var. Kolun
özellikleri ve platform tarzı dövüşler için en yaratıcı şekilde
uygulanmış. Kolun güçlerini açmak ve daha güçlü olmak için öncellikle
oyunun bize sunduğu challange görevlerini bitirmek lazım. Bunları
yaptıkça, Spencer daha etkili bir ölüm makinesi hale geliyor.
Kahramanımız üç tane silah türü kullanabiliyor. Birincisi sürekli elinde
olan, tabanca diğeri ise FSA tarafından arada bir yollanan silahlar.
Son olarak el bombalarıyla düşmanın korkulu rüyaları oluyoruz. Ancak
oyuna alışana kadar düşman korkulu rüyamız oluyor. Joe'nun yolladığı
silahlar, tasarım olarak müthiş. Ancak belirli zamanlar da bir kapsül
ile atılıyor. Bu silahlar, Super Joe'nun orijinal karakteri olduğu
Commando oyunundan kalma, makineli tüfek, müthiş yaratıcı bir tasarıma
sahip pompalı tüfek, bomba fırlatan tüfek, olmazsa olmaz sniper ve roket
atar. Bu silahlar belki her oyunda var ancak Bionic Commando'daki
yaratıcı tasarımları sayesinde, bazılarını ilk kez kullanmış gibi
olacaksınız. Özellikle, 5-6 kişiye aynı anda kilitlenip onları
öldürebilen roket atar oyundaki en etkili ama bir o kadar da az bulunan
silah. Ne yazık ki, senaryo gereği oyunda mermiler çok az bulunuyor. O
yüzden onları deli gibi etrafa saçma yerine, tek tek sayıp altın gibi
kullanmak lazım. Nişan alma sistemini daha iyi hale getirmek için
Grin'in bu yıl içinde çıkan oyunlarında bulunan, yakınlaşma sistemi
Bionic Commando'ya da eklenmiş. Ancak Wanted ve Terminator Salvation'dan
farklı olarak Spencer her istediği yerde ve zamanda nişan alabiliyor.
Diğer oyunlar da siper gerekliydi. Gelelim kolun özelliklerine. Biyonik
kolumuz aslında oyundaki en etkili ve güçlü silah. Bu kol sayesinde,
düşmanları kendimize çekip onları rahatça öldürebiliyoruz. Aynı şekilde
tam tersini yapıp, kendimizi düşmana hızlı şekilde çekip ağırlığımızla
ezilip ölmesini sağlayabiliyoruz. Etraftaki, taş, araba, metal eşya,
kutu ve hatta düşmanların cesetleri gibi her türlü şeyi, kolumuzla
havaya fırlatıp, sonra da ona havada tekrar vurup düşmanların üzerine
atabiliyoruz. Bu hareketi yapması ve izlemesi, yazmasından daha zevkli
diyebilirim. Aynı şekilde uzaktaki eşyayı, kolumuzla havaya kaldırıp,
düşmanların üzerine fırlatabiliyoruz. Arabaları ve cesetleri, insanların
üzerine fırlatmak pek düzgün bir davranış olmasa da oldukça zevkli
oluyor. Özellikle düşmanları kendi üstlerinden düşen eşyalarla öldürmek
oyunda en çok hoşuma giden şeydi. Bu tarz bir ayrıntıyı yapabileceğimiz
çok fazla oyun yok�
Oyunun yarı serbest bir sistemi olduğunu
söylemiştim. Spencer neredeyse yenilmez bir karakter. Ancak, radyasyon
ve su ona mermilerden bile çok zarar veriyor. Bu iki maddeye yaklaştığı
an hemen ölüyor. Tamam yapımcılar, görünmez duvar taktiği olarak
radyasyonu oyuna koymuşlar. Ancak bazen öyle komik şeyler oluyor ki
insanın oyuna olan bağlılığı kopuyor. Suya düşünce kolunun ağırlığından
dolayı, Spencer boğulmaya başlıyor. Bu can sıkıcı olaylar dışında
düşmanla istediğimiz gibi dövüşebiliyoruz. Koca şehir bizim için bir av
alanı. Etrafımız düşmanlar tarafından sarılınca, en yüksek yere tırmanıp
sonra onların üzerine atlayabiliyoruz. Spencer yüksekten düşünce
ölmüyor, ancak özel hareketi sayesinde, düşmanları ezip öldürebiliyor.
Aynı şekilde kolumuzla bir yere tutunup, sallanarak düşman mermilerinin
hedeflerinden kaçabiliyoruz. Ancak, bizim de düşmanı vurmamız
zorlaşıyor. Her daim Kara Murat gibi düşmana direk saldırmak zorunda
değiliz. Kurnazlık yapıp, etraftan dolaşıp onlara pusu kurabiliyoruz. Ya
da yüksek bir yere tutunup, kafalarına bomba atarak da bu işi
halledebiliyoruz. Daha önce dediğim gibi, bu konu tamamıyla oyuncunun,
yaratıcılığına bırakılmış. Özellikle Boss savaşları, Bionic Commando'nun
en sinir bozucu ve zevkli anlarını yaşamınızı sağlıyor. Her Boss'u
yenmek için özel bir taktiğe ihtiyacımız var. Bazılarını sadece
kolumuzla, bazılarını silahla, bazılarını da her ikisiyle
öldürebiliyoruz. Ancak çoğu yer de oyun bizden çeviklik bekliyor. Buna
rağmen Spencer hiç de çevik bir karakter değil. Üstelik sağda solda
takılı da kalabiliyor. Özellikle çeviklik ve hız gerektiren yerlerde
bunun olması, gerçekten can sıkıcı�
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Oyunun
en büyük eksisi, kayıt sisteminin olmamasından kaynaklanıyor. Bunun
yerine eski usul checkpoint sistemi kullanılmış. Yani her istediğimiz
yerde oyunu kaydetmek yerine, belirli yerlerde oyun kendini kaydediyor.
Konsolcular buna alışık ama bari PC versiyonunda yapımcılar düzgün bir
save sistemi koysaymış. İlk oyundaki gibi, etrafta özel eşyalar
topluyoruz. Bunların hepsini toplarsa, oyunla ilgili ekstra özellikler
açılıyor. Ancak bu eşyalar öyle sapa ve ölümcül yerlerdeki, almak için
bayağı uğraşmak gerekiyor. Normalde bu sorun değil hatta oradan oraya
atladığımız için daha da eğlenceli olmalı. Ama save sistemi olmayınca
tam bir işkence oluyor. Çünkü, 15-20 dakika uğraşıp, tüm adamları türlü
türlü aksiyonla öldürdükten sonra, bir tane koleksiyon simgesinin almak
için ölüyoruz. Bu genelde, radyasyon yüzünden oluyor, serpintili bölgeye
kazayla yaklaşınca, kaçana kadar ölmüş oluyoruz. Peki ölünce ne oluyor?
O 15-20 dakikalık aksiyonun başına dönüyoruz. Bir de bu ölümlerin,
oyunun sistemi yüzünden olması insanı iyice kızdırıyor. Spencer
yeterince çevik olmadığı için, tek bir düşman tarafından öldürülmek çok
sinir bozucu. Mesela, ben bir bossu bayağı uğraşıp öldürdüm, ancak boss
yere devrilirken üzerime düştü. Bu hareket sorunu yüzünden kaçamadığım
için, boss ile tekrar dövüşmek zorunda kaldım. Kayıt sistemi oyunun hak
ettiğinin çok altında değer görmesini sağlıyor. Bionic Commando grafik
olarak müthiş özelliklere sahip. Mekanların tasarımı çok etkileyici, her
yer iç karartıcı harabelerden oluşuyor. Ancak batan ve doğan güneş,
akarsular, kızıl gök yüzü gibi müthiş doğa olayları bu karamsarlığı
bozuyor. Bunlar o kadar iyi yansıtılmış ki, çoğu zaman oynamayı bırakıp
bu doğa olaylarını izledim. Uzaktaki şeylerin daha bulanık görünmesi,
hızlı aksiyon sahnelerinde, etrafı net görememek gibi detaylar oyunu çok
daha zevkli kılıyor. Özellikle, aksiyon sahneleri ve eşya fırlatmada
fizik kurallarının geçerli olması, yapımcıların ne kadarda uğraş
verdiğinin göstergesi. Bionic Comando PC'ye gerçekten yeni nesil
grafiklerle çıkan nadir oyunlardan. Spencer'ın biyonik kolundaki
detaylardan, şelaledeki ışıltıya kadar bunu fark edebiliyoruz. Özellikle
yağmurlu bir bölüm var ki, hem grafik hem tasarım hem de ses efektleri
olarak, oynayanı zevkten dört köşe yapıyor. Seslendirmeler çok başarılı
olmuş. Spencer'ı Faith No More solisti Mike Patton tarafından
seslendirilmiş. Tam bir oyun hayranı olan Patton müthiş bir iş
çıkartmış. Spencer'ın hem vahşi hem de duygusal yanları çok iyi
yansıtılmış. Özellikle, gökdelenden düşmanların üzerinde atlarken,
karakterin attığı çığlık insanı savaşmak için daha da istekli hale
getiriyor. Super Joe ise en çok Wolverine'in sesi olarak bildiğimiz
Steven Blum'a ait. Blum erkeksi ve sert karakter ses tonunu yine en iyi
şekilde başarmış. Oyunun müzikleri ise, ortamla son derece uyumlu ve
oyuncuyu içine çekiyor. Özellikle aksiyon sahnelerinde çalan bir müzik
var ki, insanı daha fazla aksiyon için yalvartıyor. Bionic Commando yeni
nesil macerasını, bazı sinir bozucu eksiklikleri olmasına rağmen, gayet
başarılı bir şekilde tamamladı. Aksiyon sahneleri, konusu, yaratıcı
özellikleri, müzikleri ve seslendirmeleriyle birlikte yılın en iyi
oyunlardan birisi. Özellikle 80'lerin günümüzle buluşması konusunda
yapımcılar çok iyi bir iş çıkartmış. Spencer günümüz aksiyon oyuncuları
gibi davranırken 80'lerde kalma şekilde silahını karizmatik ve
umursamazca kullanmaya devam ediyor. Bu tarz ufak ayrıntılar, oyunları
sanat olarak görenleri mest edecek halde. Oyun bir yandan yeni bir
serinin işaretlerini verirken öteki yandan eski defterleri kapattık da
diyor. Umarım, Bionic Commando yeni bir seriyle devam eder. Aksiyon
seven herkesin kesinlikle denemesi gereken bir oyun.
Salı Tem. 19, 2011 2:24 pm tarafından glewci
» Xara3d5 3 boyutlu yazi yazma programi (dj isimleri yazmak icin şahane)
C.tesi Nis. 16, 2011 10:24 am tarafından erhan2188
» Hareketli Avatar Yapımı
C.tesi Mart 12, 2011 9:47 pm tarafından (fog)'(x)
» Sjsro 11d'li Media.pk2...!!
C.tesi Mart 12, 2011 1:26 pm tarafından womekan
» Pet (Horse, Wolf, Kervan vs.) Auto Pot.
Salı Şub. 15, 2011 5:11 pm tarafından wiar01
» Silkroad'ı 3D Oynayın! Bir İlk :)
Perş. Şub. 03, 2011 4:38 pm tarafından Fleyd
» Kangurularla Apaçi
Perş. Şub. 03, 2011 3:35 pm tarafından (fog)'(x)
» EiffeL Kulesi Önünde Apaçi :)
Perş. Şub. 03, 2011 3:33 pm tarafından (fog)'(x)
» Apaçi Marşı- Bağlama&Gitar
Perş. Şub. 03, 2011 3:27 pm tarafından (fog)'(x)
» Apaçi Müziği - Gitar Versiyon
Perş. Şub. 03, 2011 3:21 pm tarafından (fog)'(x)