[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Babamla
koltuğa kurulmuş İyi, Kötü, Çirkin'i izlerken düşündüğüm tek şey filmin
ne kadar başarılı olduğu değildi. Çoktan kafamda bana ait, tamamen
benden beslenen bir kovboy yaratmıştım bile. Elimde oyuncak Altıpatlar,
çevrede "dıkşın, dıkşın!" nidalarıyla dolaştığımı tahmin
edebiliyorsunuzdur herhalde. Sonrasında alınan şapkalar, çizmeler,
yelekler ve aile bütçesinde açılan delikler... Hepsi ne içindi? Basit
bir çoçukluk hevesi için mi? Eğer günün birinde biri bana bu soruyu
soracak olursa kesin bir dille "Hayır" diyeceğim. Tamam, belki kovboy
olmak isteyecek yaşı çoktan geçtim ama içimdeki vahşi batı aşkı,
kovboylara duyduğum hayranlık hiçbir zaman bitmedi. Onlara ait ne varsa
tükettim diyebilirim. Kostümler, filmler, oyunlar.. Oyunlar mı? Sanırım
birkez daha düşünmem gerekecek. Zira karşımda vahşi batı temalı bir
devam oyunu duruyor. E o zaman ne diyoruz? Adios amigos!
Bir
avuç insanın neler yapabileceğini tahmin bile edemezsin!
Piyasadaki benzer oyunları saymaya kalkıyorumda sayıları 3'ü, 4'ü
geçmiyor. Hal böyle olunca insan sormadan edemiyor "niye bu kadar azlar"
diye. Şaka değil vahşi batıdan bahsediyoruz; bir dönemin popüler
kültürü, sinemanın parlak tarafı.. Eğer kafamı duvara çarptığımdan beri
beynimde hasar oluşmamışsa yanlış hatırlamıyorumdur; ben henüz küçük bir
çocukken pazar sefalarımız vardı TRT'de. Sadece pazar değildi aslında.
Hafta içi de olurdu ama pazarları bir başkaydı. Ailecek kurulurduk TV
başına, işte o zamanın karizma kovboyu kimse adamı dört gözle izlerdik
(birde acayiptir bizim ailede gözlüksüz fert yok). Ağzından çıkacak tek
bir kelimeyi, yapacağı ufak bir hamleyi heyecanla beklerdik. Ne günlerdi
be.. Şimdi düşünüyorum da, küçükken kovboy olma hayalleri kuran tek
çocuk, TV başında kendinden geçen tek aile de benim ailem olamaz ya.
Peki bu kadar sevilen bir temadan nasıl oluyor da bu kadar az oyun
çıkıyor? (birkaç satır öncesi.) Artık oyun yapımcılarının uyuzluğundan
mıdır bilmiyorum ama hep göz ardı edildi bu tema. Ya da cesaret
edilemedi. Zira oyuncuyu sınırsız betona boğup, eline son teknoloji
silahlar yerleştirmekten daha zor bir iş bu. Ama neyse ki cesaret edecek
birileri varmış. Şöyle bir bakıyorumda kimler var kimler yok diye;
aklıma Outlaws, Gun ve Desperados geliyor. Harbiden çok azlarmış. Hah
birde Call of Juarez vardı. Grubun lideri, uzun boylu, temiz yüzlü, zeki
şahsiyet...
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Evet
kovboy, seni bağışlamam için bana bir şeyler anlat. Mesela hikayenden
başla.
Sanırım bizim ailenin anormalliklerini bir kenara
bırakıp, asıl konumuz olan Call of Juarez: Bound in Blood'a (CoJ: BiB)
dönmemiz gerekiyor. İlk oyunu oynayan -şanslı arkadaşlar-
hatırlayacaklardır Call of Juarez'in nasıl etkileyi bir senaryosu
olduğunu. İşte CoJ: BiB tam da ilk oyunun ağırlığına yakışan bir girişle
karşılıyor bizleri. Ekranda iki adam var. Birbirlerine silah
doğrultmuşlar. Ardından kamera biraz hareketleniyor ve hemen köşede
güzel bir bayan olduğunu görüyoruz. Ne var ki güzelliğine doyamadan
yüzündeki endişeye takılıp kalıyoruz. Daha "sanırım bu kadın yüzünden
birbirlerine silah doğr.." demeye kalmadan ekran kararıyor ve epey
geriye, 20 yıl öncesine gidiyoruz. İç savaş dönemindeyiz, ekranda Ray
var. İlk oyundan tanıdığımız, Billy'nin üvey amcası olan Ray. Anlıyoruz
ki Ray yine ana karaktelerden biri olacak. Sonradan öz kardeşi Thomos'da
devreye giriyor ve ordudan kaçış için her şey tamamlanıyor. Kasabaya
dönüyorlar ama ne dönüş! Şerif ikiliden silahlarını vermelerini istiyor.
Bir adamın vahşi batıya silahsız girdiğinde başına neler gelebileceğini
ilk oyundan çok iyi biliyoruz. Ray'de bunu göz önüne alarak şerife
meydan okuyor ve büyük düelllo başlıyor. Gerçekleşen düelllo sonucunda
şerifi öldürüyoruz ve gerideyse sadece ordudan kaçıp, cinayetle aranan
ikilimiz kalıyor...Tüm bunlar gerçekleşirken tıpkı küçüklüğümde olduğu
gibi ağzım açık bakıyordum. Gerçekten de yine yapacağını yaptı Juarez.
Derin bir senaryo bekliyordum ama bu kadarını da değildi. Oyunu
oynuyorum ama nasıl, kafa başka yerde. Adeta beynimden vurulmuşa döndüm,
şu anda benimle değil, ruhumla irtibat kuruyorsunuz. Şaka bir tarafa
gerçektende çok güçlü temeller üzerine kurulu bir senaryoya sahip CoJ:
BiB. İlerledikçe bunu daha iyi anlıyor ve resmen büyüleniyorsunuz. Keşke
Techland diğer oyunların senaryosuna da el atsa diyerekten ilgili
teknik detaylara geçiyorum.
Buralarda silahını ne kadar hızlı kullanırsan o kadar çok
yaşarsın.
CoJ: BiB tıpkı ilk oyunda olduğu gibi iki ana
karakterden meydana geliyor. Ray ve Thomos biladerleri kontrol ettiğimiz
oyunda, sistem fazlasıyla basit; yeni bölüme başlamadan önce ikiliden
birini seçmemiz isteniyor. Seçtiğimiz karakteri biz, diğer karakteriyse
bilgisayar yani yapay zeka kontrol ediyor. Fakat burda dikkat edilmesi
gereken bir husus var. Karakteler arası seçim yaparken bazı kriteleri
göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Çünkü ikili arasında gerçekten kayda
değer farklar var. Mesela Ray'den başlayalım. Ray, elinde taşıdığı iki
silahla meşhur arkadaşımız. Yakın mesafede ve düellolarda usta oluşu bir
kenara kalabalık gruplara karşı savaştığımızda fazlasıyla başarılı.
Elinde iki silah taşıdığını söylemiştik. İşte bu silahların bir
keramaeti varmış. Şöyle ki, birden fazla düşmanla karşılaştığımızda
silahın ibresi ikiye ayrılıyor. Böylece iki silahı birbirinden bağımsız
olarak kullanabiliyorsunuz. Yani aynı anda iki düşmana birden nişan
almak mümkün oluyor. Başta bu kullanıma alışmak biraz zaman alıyor ama
alıştığınızdaysa oyundan aldığınız keyif katlanarak artıyor. Ha ben
elimde iki silah istemem diyorsanız birde dinamitimiz var. Ray'in bir
dakika bile yanından ayırmadığı dinamiti diğer elinize alarak düşmanlara
korku saçmakta sınırsız özgürlüğe sahipsiniz. Son olaraksa Ray'in
bıçaklarının olduğu haberini verelim. Bu bıçaklar sayesinde kesme, biçme
ve deşme (!) işlemlerini rahatlıkla halledebiliyorsunuz. Şimdi gelelim
Thomos biladerimize. Thomas, Ray'in tam tersine uzak mesafede başarılı.
Haliyle bu özelliğini göz önüne alırsak Thomos'ı uzaktan gelen, tepeden
inen her türlü düşmana karşı kelle uçurma görevinde kullanabiliyoruz.
Thomos'ın bunların dışında ekstra bir özelliği yok. Ha bir de unutmadan
Ray'in bıçaklarından onda da mevcut. İstediği an bıçakları düşmana
fırlatıp, koca bedeninin çuval gibi yere serilmesine sebebiyet
verebiliyor. Tabi bunlar karakterlerin has özelliklerini oluşturuyor.
Birde oyunun size verdiği ödül niteliğindeki özellikler var. Şöyle ki
oyunda bir adet özel güç barı bulunuyor ve başarılarınıza göre doluyor.
Kıvama geldiğindeyse oyun size ayrıcalık tanıyor. Mesela Ray'le 12
farklı hedefe kurşun yağdırırken, Thomos'la ise ağır çekimde hareketsiz
kalan 6 düşmanı tek hamlede yere indirebiliyorsunuz. Hoşunuza gitti
değil mi?
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
İtiraf
etmeliyim ki, Ray'le oynarken aldığım keyif en üst seviyeye çıktı.
Bunun sebebiyse; Ray'e eklenen birtakım özelliklerin oyuncuya yeni
tatlar tattırması. Zaten söz konusu özellikler sadece seride değil, FPS
türünde de ilkleri oynuyor. Bu yüzden CoJ: BiB'i sıradan FPS'lerden
ayırmakta zorluk çekmiyorsunuz.
Bak dostum vahşi batının
kendine has birtakım kuralları vardır. Ve sen bu kurallara çabucak
alışsan iyi olur.
CoJ: BiB'de Left 4 Dead benzeri bir
bölüm sistemi mevcut. Temelde beş adet bölüm var ve bu bölümler kendi
içinde üç kısıma ayrılıyor. Yani biraz matematiğin nimetlerinden
faydalanırsak; 5*3 gibi basit bir işlemden sonra, oyunda 15 bölüm olduğu
sonucuna varırız ki bu cevap bizi ÖSS'de milyonlarca insanın önüne alır
(ama nedense evdeki hesap hiç bir zaman çarşıya uymaz). Tabii ki
konumuz bu değil. CoJ: BiB bunca bölümünün yanı sıra 6 adet yan
bölümüyle 8 ila 10 saat arası değişkenlik gösteren bir oynayış süresine
sahip. Ekstra olarak her bölüm sonunda sizi bir düello bekliyor. Mantık
aynı; tek yapmanız gereken çan sesini iyi takip edip, doğru zamanda
tetiğe basıp, düşmanı delik deşik etmek. Sonrasında ufka selam verip,
bir sonraki bölüm için biletinizi almak fazlasıyla yeterli. Aslında bu
tür bilgilere fazla takılmayı sevmiyorum. Çünkü okuyucuyu salak yerine
koymak gibi bir şey oluyor. Sonuçta bunların hepsini siz farkedebilecek
ve uygulayabilecek kapasiteye sahipsiniz. O yüzden ben direk oyunu
oynarken hoşuma giden şeylerden bahsetmek istiyorum. Zaten bir oyun
editörünün görevi başka ne olabilir ki? En başta oyunun çizgisel bir
yapısı olduğunu kabul etmek gerek. Oyun sizi nereye sürüklerse, o tarafa
gitmek zorundasınız. Her ne kadar yan görevlerde serbestliği oldukça
yüksek dozda hissetsek de, ana görevlerde durum genellikle böyle. Ama
neyse ki, CoJ: BiB kendi keline bir nebze olsun çözüm bulmuş. Şöyle ki,
çizgisel oynayış, tamamen oyuncunun zekasına ve hünerlerine bırakılan
bir sistemle aşılmış. Mesela oyunda düşmanların nereden saldıracağını,
nerelerden çıkabileceklerini tamamen zekanızla çözmeniz gerekiyor.
Düşmanı gördüğünüzdeyse kontrol tamamen elinizde. İstediğiniz stratejiyi
ortaya koyup, hünerlerini konuşturabiliyorsunuz. Bu sayede monotonluk
"önüne geleni indir" izlenimi büyük ölçüde azalıyor. Monoton yapıya son
darbeyiyse karşılacağınız sürprizler vuruyor. Bölümler genellikle baskın
yapma ya da baskından kaçma gibi basit bir döngü içinde geçip dursa da,
bazı bölümlerin zekice kurgulandığı ve sizi şaşırttığı bir gerçek. Bir
bakmışsınız farkında olmadan, "Vay canına, helal olsun, yürü be koçum"
gibi baba cümleler kurmaya başlamışsınız bile.
CoJ: BiB'in en çok merak ettiğim yönlerinden biri yapay zekanın nasıl
davranacağıydı. Oyunu oynamaya başlatıktan itibaren yapay zeka beni
fazlasıyla tahmin etti. Düşmanların erken tepki vermeleri ve açıkgözlü
davranmaları göz doldururken, apaçık bir vaziyette size saldırmayıp,
etraftaki objeleri saklanma amaçlı kullanmaları göz yaşartıyor.
Hareketliler, tek bir bölgede sabit kalıp, açık hedef olmuyorlar. Bu da
sizin onları vurmanızı bir hayli zorlaştırıyor. Şimdi diyeceksiniz yeni
nesile girdik, zombi gibi üzerimize fırlayan düşmanlar zaten geride
kaldı. Evet doğru geride kaldı ama CoJ: BiB günümüz yapay zekasını güzel
bir şekilde kullanıp, üstüne bir şeyler daha katarak daha ileriye
taşımış. Hem de hala ağaç gibi bekleyen düşmanlarla dolu FPS'ler
ortalıkta cirit atarken. Oyunun zaten iyi olacağını tahmin ediyordum ama
yapay zekadaki kalite oyunun bir "vahşi batı klasiği" yapmaya yetmiş.
Evet anahtar cümleler bunlar. Oyun süresi boyunca bunu düşündüm durdum;
bu oyunu sadece vahşi batı atmosferini çok iyi yansıttığı için ya da
kovboy mitolojisi başarıyla aktardığı için sevmemiştim. Teknik kısımda
başarılı işler çıkarttığı ve yaratıcı fikirlerleriyle tüm bunları
süslediği için "bayılmıştım".
Bize korkmayı
öğretmediler, korkaklara acımayı da. Çünkü korkak insan, her yönden
zayıftır. Ve vahşi batıda zayıflara asla yer yoktur.
Az
önce taktiksel zekanızın oyunda etkili olduğunu söylediğimde beni pek
umursamıyordunuz. Şimdi tekrar söylüyorum, zira birkaç paragraf üstte
söylediğim kadar havada kaldığını sakın düşünmeyin. Çünkü etkili yapay
zeka nedeniyle her an atik ve dikkatli davranmanız gerekiyor. Bunun
içinse tek yapacağınız oyundaki siper alma sistemini kullanmak. Çünkü
siper almadan yapacağınız saldırılar genellikle hayatınıza maloluyor. He
ne kadar sağlık barı Call of Duty'de olduğu gibi dinledikçe yenilenen
bir sisteme sahip olsa da, bazen yere eğilip, dinlenmeye bile vaktiniz
kalmıyor, çünkü birkaç mermiyle bile ölebiliyorsunuz. Bu yüzden oyunu
koşarak geçme fantazinizi bir kenara bırakın. Zaten oyundaki
çatışmaların tümü siper almaya yönelik. Bu sistemde çevredeki her türlü
objeyi, Gears of War'de olduğu gibi sadece kafanızı göstererek ateş
etmede kullanabiliyorsunuz. Duvarlar, kutular, yapılar ve daha bir sürü
çevre öğesini kirli işleriniz için çekinmeden kullanın. Kullanın ki,
bölümleri 20-25 dakikada geçtiğinizde koltuklarınız biraz kabarsın.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Ubisoft
ve Techland "sıradan FPS" olgusunu unutturmak için gerçekten ter
dökmüşler. Tamam ofis ortamlarına girip buna gözlerimle şahit olmadım
ama Konsantre Mod'unu gördükten sonra kafamda böyle bir fikir oluştu.
Peki nedir diyeceksiniz bu Konsantre Mod'u. Oyunda bir bar var, hemen
sağ tarafta. İşte bu bar (bizim barımızdır!) altı kademeden oluşuyor.
Konsantre Mod'uysa altı ölü adamdan. Şöyle ki, oyunda altı adam
öldürdüğünüzde ekrandaki bu bar tamamen doluyor ve 60 saniye içinde
kullanmanız gereken bir özellik kazanıyorsunuz. Özelliği aktif
ettiğinizde karşınızdaki düşmanları hızlı bir şekilde hedef alıp, ateş
etmeniz gerekiyor. Bu modun asıl amacı; "ne kadar koparırsam kardır"
mantığıyla tamamen örtüştüğünden yukarıdaki bar azalana dek
seçebildiğiniz kadar düşman seçin. Süre bittiğindeyse seçtiğiniz tüm
düşmanlara sağnak sağnak mermi yağdırabiliyorsunuz. Ha olurda özelliği
60 saniye içinde aktif etmezseniz, az önce bahsettiğim bar (bizim olan)
üçüncü kademeye düşüyor. Haliyle üç ölü adama daha ihtiyaç duyuyoruz.
Ama ben size güveniyorum siz böyle bir hataya düşmezsiniz. Hızlı adam
öldürmek için muhteşem bir fırsat olan bu özellik bazen otomatik olarak
devreye giriyor. Mesela bir kapı ardında Ray biladerle bekliyorsunuz.
Tam bu sırada Thomos kapıyı kırıyor ve dışarı çıkmak isterken bir
bakmışsınız Konsantre Mod'una girmişsiniz. Böyle durumlarda
heyecanlanmadan düşmanları seçin. Sonrasınydasa ölümlerini zevkle
izleyin (duyan da beni psikopat zannedecek). Bir FPS için göz ardı
edilemeyecek bu özellik oyunu hem hızlı ilerlememizde hem de
yeteneklerimizi konuşturmamızda adeta biçilmiş kaftan. Aynı zamanda
oyuna ayrı bir tat katıyor ki, az önce bahsettiğim "sıradan FPS"
kavramına yenilikler dahil ediyor.
Vahşi batıda en tehlikeli saatler hava karardığında başlar.
Vahşi
batı temalı bir oyunundan ne beklersiniz diye sormaya kalksam eminim
hepiniz; "geçtiği dönemin atmosferini, mimarisini ve toplumsal
özelliklerini iyi yansıtmalı" derdiniz. İşte CoJ: BiB bu isteklerinizi
bir bakıma yerine getirmiş. Öncelikle oyunun ilk oyuna göre kat ve kat
daha büyük bir haritası var ve birçok yapı ve nesneyle doldurulduğundan
şehir ortamını büyük ölçüde yansıtıyor. Çevredeki evler, variller,
kutular ve daha bir sürü obje çevreye fazlasıyla uyum sağlıyor ve
gerçekten de tam olması gerektiği gibi. Tek sıkıntı nesnelerde ve
bölümlerde kullanılan renklerden kaynaklanıyor. Zira oyun genellikle
açık tonda, sarı ve kahverengi renklerden meydana geliyor. Bu yüzden
sürekli aynı renkler tekrar tekrar kullanılmış ve bu da zamanla canınızı
sıkabiliyor. Fakat Far Cry 2'de olduğu gibi göze battığını söyleyemem,
zira çevrede çok fazla nesne yer aldığından çeşitllik hissi bunu
unutturuyor. Zaten bu problemi aştığınız an oyunun grafikleri sizi
fazlasıyla tatmin edecektir. Benim asıl beklediğim şey, oyunda daha
fazla insan görmekti. İnsaların bir şeylerle uğraştığını görüp,
toplumsal yapının da oyunu aktarıldığına dair birkaç kelam etmek
isterdim size buracıkta. Ama böyle bir şey yapmaya kalkarsam -çok
sevdiğim- bu oyuna torpil geçmiş olurum. Neyse ki ben namuslu bir editör
olarak kalmayı tercih ediyorum. Her neyse, evet sırada ikinci plandaki
karakter modellemeri var. Şimdi bu konuya nasıl başlayacağımı
bilemiyorum. Zira nerden tutsam elimde kalıyor, büyük bir çelişki içinde
buluyorum kendimi. Şöyle ki, oyundaki karakter ve düşman tasarımları
fazlasıyla başarılı. Gerek tipler gerekse kılık kıyafet olarak tatmin
ediciler ve vahşi batı insanı anımsatıyorlar. Fakat öyle bir şey var ki,
tüm büyüyü bozuyor; maalesef karakterlerin ve bilhassa düşmanların yüz
ifadeleri sıradan ve kendini çok tekrar ediyor. Hemen hemen çevredeki
hiçbir olaya tepki vermiyorlar ve siz gelene dek ruh gibi yaşamaya devam
ediyorlar. Oyun boyunca Techland'ın belirlediği noktalar haricinde
hemen hemen hiçbir olaya tepki vermiyorlar. Bu durum da ister istemez
canınızı sıkıyor. Ama kuş tüyü kadar hafif bu hatalar yüzünden güzelim
CoJ: BiB'i üzmek de olmaz. Son olarak çevreyle etkileşimin de olduğunu
belirtelim. Ama bunun kutu itmek ve varil devirmekten ileri gitmediğini
de ekleyelim ve sizi birazcık hüzne boğalım. Evet beyler, bayanlar ve
romalılar! Kapanış konuşmasını yaparken son noktayı koyacak olursak;
CoJ: BiB'in vahşi batıyı başarıyla yansıttığını ve birçok yapıyla
çeşitlendirerek, hoş bir ortam yarattığını söyleyelim. Ah birde
bahsettiğim hatalar olmasaymış, yere göğe sığmazmış. Ama bu haliyle bile
ortalamanın çok üstünde.
Gün batımına yarım saaat kala
iki adam çarpışır ve sadece çok isteyen hayatta kalır.
Gerçekten
uzun bir yazı oldu bu. Yazdık, çizdik ve tarttık en sonunda oyunun
single tarafını tüketmeyi başardık sayın TrGamer okurları. Şimdi geldik
çok hassas bir noktaya, oyunun multi tarafına. Her şeyden önce şunu
belirtmekte fayda var; CoJ: BiB multi olarak diğer FPS'lere ekstra bir
özellik katmıyor ama eğlenceli ve uzun süreli bir oynayış sunuyor. Bunun
sebebiyse büyük ölçüde bölümlerin etkisi ve vahşi batıya uygun
tasarlanan oyun modları. 10 değişik haritada, Hunter, Wanted, Manhunt,
Posse ve Will West Legend olmak üzere beş değişik oyun modundan birini
seçerek oyunu oynayabiliyorsunuz. Oyun modlarını tek tek anlatmaya gerek
duymuyorum zira diğer FPS'ler de olduğu gibi belli bir bölgeyi koruma
veya dinamit patlatma gibi bilindik görevlerden meydana geliyor. Maç
aratma kısmından arama yaptığınızda seçtiğiniz maça, birkaç saniye
bekledikten sonra giriyorsunuz. 12 kişiye kadar destek veren oyunu LAN
üzerinden arkadaşlarınızla da oynayabiliyorsunuz. Gerek ağ üzerinde
gerekse online arena da gayet kullanışlı ve rahat bir sisteme sahip olan
CoJ: BiB, arkadaşlarınızla oynabileceğiniz yegane oyunlardan bir
tanesi. Oyun bombardımanı öncesinde multi tarafına mutlaka el
atmalısınız.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Onurunla
yaşamadın, en azından şerefinle öl.
Evet geldik günün
anlam ve önemini belirten sözcüklere. Müziksel anlamda da göz dolduran
CoJ: BiB, bir aksiyon oyunundan beklenen her şeyi sonuna dek veriyor.
Hız kesmeyen aksiyon sahneleri, heyecanlı kovalamacalar, başarılı yapay
zeka ve sorunsuz oynanabilirlik. Bunların hepsi CoJ: BiB için geçerli.
Öte yandan grafiksel anlamda da vahşi batı ortamını fazlasıyla
yansıtıyor. Tabii ki, her oyunda olduğu gibi CoJ: BiB'in de birtakım
eksik yönleri var. Yüz ifadelerindeki yetersizlik ve zaman zaman
karşımıza çıkan bug'lar oyunun başlıca hataları. Ama bunlar bir kenara
CoJ: BiB kesinlikle vahşi batı oyunları arasında en iyisi. Üstelik
sıradanlaşmaya yüz tutan FPS'lere yaratıcı fikirlerle yaklaşıp,
eğlenceli bir oynayış sunuyor. Ama ne var ki, ilk oyuna yapılan
haksızlık maalesef CoJ: BiB'e de yapılıyor ve hak ettiğinin çok altında
puanlar alıyor. Bunu gerçekten anlayamamış olsa da, aldırış etmeden
oyunu oynamanızı tavsiye ediyorum. Zira oyun yönünden kıtlığın yaşandığı
şu dönemde CoJ: BiB oynayabileceğiniz en iyi aksiyon oyunlarından bir
tanesi.
Platform:
PC
Tür:
Action
Multiplayer:
Var
Yayıncı:
Ubisoft
Yapımcı:
Techland
Çıkış Tarihi:
30/06/2009
Min. Sistem:
Windows XP / Vista, Pentium 4 3.2 Ghz ve
eşdeğeri, 1 GB RAM, ATI X1650, Nvidia 6800 ve üzeri, 4 GB HDD alanı
koltuğa kurulmuş İyi, Kötü, Çirkin'i izlerken düşündüğüm tek şey filmin
ne kadar başarılı olduğu değildi. Çoktan kafamda bana ait, tamamen
benden beslenen bir kovboy yaratmıştım bile. Elimde oyuncak Altıpatlar,
çevrede "dıkşın, dıkşın!" nidalarıyla dolaştığımı tahmin
edebiliyorsunuzdur herhalde. Sonrasında alınan şapkalar, çizmeler,
yelekler ve aile bütçesinde açılan delikler... Hepsi ne içindi? Basit
bir çoçukluk hevesi için mi? Eğer günün birinde biri bana bu soruyu
soracak olursa kesin bir dille "Hayır" diyeceğim. Tamam, belki kovboy
olmak isteyecek yaşı çoktan geçtim ama içimdeki vahşi batı aşkı,
kovboylara duyduğum hayranlık hiçbir zaman bitmedi. Onlara ait ne varsa
tükettim diyebilirim. Kostümler, filmler, oyunlar.. Oyunlar mı? Sanırım
birkez daha düşünmem gerekecek. Zira karşımda vahşi batı temalı bir
devam oyunu duruyor. E o zaman ne diyoruz? Adios amigos!
Bir
avuç insanın neler yapabileceğini tahmin bile edemezsin!
Piyasadaki benzer oyunları saymaya kalkıyorumda sayıları 3'ü, 4'ü
geçmiyor. Hal böyle olunca insan sormadan edemiyor "niye bu kadar azlar"
diye. Şaka değil vahşi batıdan bahsediyoruz; bir dönemin popüler
kültürü, sinemanın parlak tarafı.. Eğer kafamı duvara çarptığımdan beri
beynimde hasar oluşmamışsa yanlış hatırlamıyorumdur; ben henüz küçük bir
çocukken pazar sefalarımız vardı TRT'de. Sadece pazar değildi aslında.
Hafta içi de olurdu ama pazarları bir başkaydı. Ailecek kurulurduk TV
başına, işte o zamanın karizma kovboyu kimse adamı dört gözle izlerdik
(birde acayiptir bizim ailede gözlüksüz fert yok). Ağzından çıkacak tek
bir kelimeyi, yapacağı ufak bir hamleyi heyecanla beklerdik. Ne günlerdi
be.. Şimdi düşünüyorum da, küçükken kovboy olma hayalleri kuran tek
çocuk, TV başında kendinden geçen tek aile de benim ailem olamaz ya.
Peki bu kadar sevilen bir temadan nasıl oluyor da bu kadar az oyun
çıkıyor? (birkaç satır öncesi.) Artık oyun yapımcılarının uyuzluğundan
mıdır bilmiyorum ama hep göz ardı edildi bu tema. Ya da cesaret
edilemedi. Zira oyuncuyu sınırsız betona boğup, eline son teknoloji
silahlar yerleştirmekten daha zor bir iş bu. Ama neyse ki cesaret edecek
birileri varmış. Şöyle bir bakıyorumda kimler var kimler yok diye;
aklıma Outlaws, Gun ve Desperados geliyor. Harbiden çok azlarmış. Hah
birde Call of Juarez vardı. Grubun lideri, uzun boylu, temiz yüzlü, zeki
şahsiyet...
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Evet
kovboy, seni bağışlamam için bana bir şeyler anlat. Mesela hikayenden
başla.
Sanırım bizim ailenin anormalliklerini bir kenara
bırakıp, asıl konumuz olan Call of Juarez: Bound in Blood'a (CoJ: BiB)
dönmemiz gerekiyor. İlk oyunu oynayan -şanslı arkadaşlar-
hatırlayacaklardır Call of Juarez'in nasıl etkileyi bir senaryosu
olduğunu. İşte CoJ: BiB tam da ilk oyunun ağırlığına yakışan bir girişle
karşılıyor bizleri. Ekranda iki adam var. Birbirlerine silah
doğrultmuşlar. Ardından kamera biraz hareketleniyor ve hemen köşede
güzel bir bayan olduğunu görüyoruz. Ne var ki güzelliğine doyamadan
yüzündeki endişeye takılıp kalıyoruz. Daha "sanırım bu kadın yüzünden
birbirlerine silah doğr.." demeye kalmadan ekran kararıyor ve epey
geriye, 20 yıl öncesine gidiyoruz. İç savaş dönemindeyiz, ekranda Ray
var. İlk oyundan tanıdığımız, Billy'nin üvey amcası olan Ray. Anlıyoruz
ki Ray yine ana karaktelerden biri olacak. Sonradan öz kardeşi Thomos'da
devreye giriyor ve ordudan kaçış için her şey tamamlanıyor. Kasabaya
dönüyorlar ama ne dönüş! Şerif ikiliden silahlarını vermelerini istiyor.
Bir adamın vahşi batıya silahsız girdiğinde başına neler gelebileceğini
ilk oyundan çok iyi biliyoruz. Ray'de bunu göz önüne alarak şerife
meydan okuyor ve büyük düelllo başlıyor. Gerçekleşen düelllo sonucunda
şerifi öldürüyoruz ve gerideyse sadece ordudan kaçıp, cinayetle aranan
ikilimiz kalıyor...Tüm bunlar gerçekleşirken tıpkı küçüklüğümde olduğu
gibi ağzım açık bakıyordum. Gerçekten de yine yapacağını yaptı Juarez.
Derin bir senaryo bekliyordum ama bu kadarını da değildi. Oyunu
oynuyorum ama nasıl, kafa başka yerde. Adeta beynimden vurulmuşa döndüm,
şu anda benimle değil, ruhumla irtibat kuruyorsunuz. Şaka bir tarafa
gerçektende çok güçlü temeller üzerine kurulu bir senaryoya sahip CoJ:
BiB. İlerledikçe bunu daha iyi anlıyor ve resmen büyüleniyorsunuz. Keşke
Techland diğer oyunların senaryosuna da el atsa diyerekten ilgili
teknik detaylara geçiyorum.
Buralarda silahını ne kadar hızlı kullanırsan o kadar çok
yaşarsın.
CoJ: BiB tıpkı ilk oyunda olduğu gibi iki ana
karakterden meydana geliyor. Ray ve Thomos biladerleri kontrol ettiğimiz
oyunda, sistem fazlasıyla basit; yeni bölüme başlamadan önce ikiliden
birini seçmemiz isteniyor. Seçtiğimiz karakteri biz, diğer karakteriyse
bilgisayar yani yapay zeka kontrol ediyor. Fakat burda dikkat edilmesi
gereken bir husus var. Karakteler arası seçim yaparken bazı kriteleri
göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Çünkü ikili arasında gerçekten kayda
değer farklar var. Mesela Ray'den başlayalım. Ray, elinde taşıdığı iki
silahla meşhur arkadaşımız. Yakın mesafede ve düellolarda usta oluşu bir
kenara kalabalık gruplara karşı savaştığımızda fazlasıyla başarılı.
Elinde iki silah taşıdığını söylemiştik. İşte bu silahların bir
keramaeti varmış. Şöyle ki, birden fazla düşmanla karşılaştığımızda
silahın ibresi ikiye ayrılıyor. Böylece iki silahı birbirinden bağımsız
olarak kullanabiliyorsunuz. Yani aynı anda iki düşmana birden nişan
almak mümkün oluyor. Başta bu kullanıma alışmak biraz zaman alıyor ama
alıştığınızdaysa oyundan aldığınız keyif katlanarak artıyor. Ha ben
elimde iki silah istemem diyorsanız birde dinamitimiz var. Ray'in bir
dakika bile yanından ayırmadığı dinamiti diğer elinize alarak düşmanlara
korku saçmakta sınırsız özgürlüğe sahipsiniz. Son olaraksa Ray'in
bıçaklarının olduğu haberini verelim. Bu bıçaklar sayesinde kesme, biçme
ve deşme (!) işlemlerini rahatlıkla halledebiliyorsunuz. Şimdi gelelim
Thomos biladerimize. Thomas, Ray'in tam tersine uzak mesafede başarılı.
Haliyle bu özelliğini göz önüne alırsak Thomos'ı uzaktan gelen, tepeden
inen her türlü düşmana karşı kelle uçurma görevinde kullanabiliyoruz.
Thomos'ın bunların dışında ekstra bir özelliği yok. Ha bir de unutmadan
Ray'in bıçaklarından onda da mevcut. İstediği an bıçakları düşmana
fırlatıp, koca bedeninin çuval gibi yere serilmesine sebebiyet
verebiliyor. Tabi bunlar karakterlerin has özelliklerini oluşturuyor.
Birde oyunun size verdiği ödül niteliğindeki özellikler var. Şöyle ki
oyunda bir adet özel güç barı bulunuyor ve başarılarınıza göre doluyor.
Kıvama geldiğindeyse oyun size ayrıcalık tanıyor. Mesela Ray'le 12
farklı hedefe kurşun yağdırırken, Thomos'la ise ağır çekimde hareketsiz
kalan 6 düşmanı tek hamlede yere indirebiliyorsunuz. Hoşunuza gitti
değil mi?
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
İtiraf
etmeliyim ki, Ray'le oynarken aldığım keyif en üst seviyeye çıktı.
Bunun sebebiyse; Ray'e eklenen birtakım özelliklerin oyuncuya yeni
tatlar tattırması. Zaten söz konusu özellikler sadece seride değil, FPS
türünde de ilkleri oynuyor. Bu yüzden CoJ: BiB'i sıradan FPS'lerden
ayırmakta zorluk çekmiyorsunuz.
Bak dostum vahşi batının
kendine has birtakım kuralları vardır. Ve sen bu kurallara çabucak
alışsan iyi olur.
CoJ: BiB'de Left 4 Dead benzeri bir
bölüm sistemi mevcut. Temelde beş adet bölüm var ve bu bölümler kendi
içinde üç kısıma ayrılıyor. Yani biraz matematiğin nimetlerinden
faydalanırsak; 5*3 gibi basit bir işlemden sonra, oyunda 15 bölüm olduğu
sonucuna varırız ki bu cevap bizi ÖSS'de milyonlarca insanın önüne alır
(ama nedense evdeki hesap hiç bir zaman çarşıya uymaz). Tabii ki
konumuz bu değil. CoJ: BiB bunca bölümünün yanı sıra 6 adet yan
bölümüyle 8 ila 10 saat arası değişkenlik gösteren bir oynayış süresine
sahip. Ekstra olarak her bölüm sonunda sizi bir düello bekliyor. Mantık
aynı; tek yapmanız gereken çan sesini iyi takip edip, doğru zamanda
tetiğe basıp, düşmanı delik deşik etmek. Sonrasında ufka selam verip,
bir sonraki bölüm için biletinizi almak fazlasıyla yeterli. Aslında bu
tür bilgilere fazla takılmayı sevmiyorum. Çünkü okuyucuyu salak yerine
koymak gibi bir şey oluyor. Sonuçta bunların hepsini siz farkedebilecek
ve uygulayabilecek kapasiteye sahipsiniz. O yüzden ben direk oyunu
oynarken hoşuma giden şeylerden bahsetmek istiyorum. Zaten bir oyun
editörünün görevi başka ne olabilir ki? En başta oyunun çizgisel bir
yapısı olduğunu kabul etmek gerek. Oyun sizi nereye sürüklerse, o tarafa
gitmek zorundasınız. Her ne kadar yan görevlerde serbestliği oldukça
yüksek dozda hissetsek de, ana görevlerde durum genellikle böyle. Ama
neyse ki, CoJ: BiB kendi keline bir nebze olsun çözüm bulmuş. Şöyle ki,
çizgisel oynayış, tamamen oyuncunun zekasına ve hünerlerine bırakılan
bir sistemle aşılmış. Mesela oyunda düşmanların nereden saldıracağını,
nerelerden çıkabileceklerini tamamen zekanızla çözmeniz gerekiyor.
Düşmanı gördüğünüzdeyse kontrol tamamen elinizde. İstediğiniz stratejiyi
ortaya koyup, hünerlerini konuşturabiliyorsunuz. Bu sayede monotonluk
"önüne geleni indir" izlenimi büyük ölçüde azalıyor. Monoton yapıya son
darbeyiyse karşılacağınız sürprizler vuruyor. Bölümler genellikle baskın
yapma ya da baskından kaçma gibi basit bir döngü içinde geçip dursa da,
bazı bölümlerin zekice kurgulandığı ve sizi şaşırttığı bir gerçek. Bir
bakmışsınız farkında olmadan, "Vay canına, helal olsun, yürü be koçum"
gibi baba cümleler kurmaya başlamışsınız bile.
CoJ: BiB'in en çok merak ettiğim yönlerinden biri yapay zekanın nasıl
davranacağıydı. Oyunu oynamaya başlatıktan itibaren yapay zeka beni
fazlasıyla tahmin etti. Düşmanların erken tepki vermeleri ve açıkgözlü
davranmaları göz doldururken, apaçık bir vaziyette size saldırmayıp,
etraftaki objeleri saklanma amaçlı kullanmaları göz yaşartıyor.
Hareketliler, tek bir bölgede sabit kalıp, açık hedef olmuyorlar. Bu da
sizin onları vurmanızı bir hayli zorlaştırıyor. Şimdi diyeceksiniz yeni
nesile girdik, zombi gibi üzerimize fırlayan düşmanlar zaten geride
kaldı. Evet doğru geride kaldı ama CoJ: BiB günümüz yapay zekasını güzel
bir şekilde kullanıp, üstüne bir şeyler daha katarak daha ileriye
taşımış. Hem de hala ağaç gibi bekleyen düşmanlarla dolu FPS'ler
ortalıkta cirit atarken. Oyunun zaten iyi olacağını tahmin ediyordum ama
yapay zekadaki kalite oyunun bir "vahşi batı klasiği" yapmaya yetmiş.
Evet anahtar cümleler bunlar. Oyun süresi boyunca bunu düşündüm durdum;
bu oyunu sadece vahşi batı atmosferini çok iyi yansıttığı için ya da
kovboy mitolojisi başarıyla aktardığı için sevmemiştim. Teknik kısımda
başarılı işler çıkarttığı ve yaratıcı fikirlerleriyle tüm bunları
süslediği için "bayılmıştım".
Bize korkmayı
öğretmediler, korkaklara acımayı da. Çünkü korkak insan, her yönden
zayıftır. Ve vahşi batıda zayıflara asla yer yoktur.
Az
önce taktiksel zekanızın oyunda etkili olduğunu söylediğimde beni pek
umursamıyordunuz. Şimdi tekrar söylüyorum, zira birkaç paragraf üstte
söylediğim kadar havada kaldığını sakın düşünmeyin. Çünkü etkili yapay
zeka nedeniyle her an atik ve dikkatli davranmanız gerekiyor. Bunun
içinse tek yapacağınız oyundaki siper alma sistemini kullanmak. Çünkü
siper almadan yapacağınız saldırılar genellikle hayatınıza maloluyor. He
ne kadar sağlık barı Call of Duty'de olduğu gibi dinledikçe yenilenen
bir sisteme sahip olsa da, bazen yere eğilip, dinlenmeye bile vaktiniz
kalmıyor, çünkü birkaç mermiyle bile ölebiliyorsunuz. Bu yüzden oyunu
koşarak geçme fantazinizi bir kenara bırakın. Zaten oyundaki
çatışmaların tümü siper almaya yönelik. Bu sistemde çevredeki her türlü
objeyi, Gears of War'de olduğu gibi sadece kafanızı göstererek ateş
etmede kullanabiliyorsunuz. Duvarlar, kutular, yapılar ve daha bir sürü
çevre öğesini kirli işleriniz için çekinmeden kullanın. Kullanın ki,
bölümleri 20-25 dakikada geçtiğinizde koltuklarınız biraz kabarsın.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Ubisoft
ve Techland "sıradan FPS" olgusunu unutturmak için gerçekten ter
dökmüşler. Tamam ofis ortamlarına girip buna gözlerimle şahit olmadım
ama Konsantre Mod'unu gördükten sonra kafamda böyle bir fikir oluştu.
Peki nedir diyeceksiniz bu Konsantre Mod'u. Oyunda bir bar var, hemen
sağ tarafta. İşte bu bar (bizim barımızdır!) altı kademeden oluşuyor.
Konsantre Mod'uysa altı ölü adamdan. Şöyle ki, oyunda altı adam
öldürdüğünüzde ekrandaki bu bar tamamen doluyor ve 60 saniye içinde
kullanmanız gereken bir özellik kazanıyorsunuz. Özelliği aktif
ettiğinizde karşınızdaki düşmanları hızlı bir şekilde hedef alıp, ateş
etmeniz gerekiyor. Bu modun asıl amacı; "ne kadar koparırsam kardır"
mantığıyla tamamen örtüştüğünden yukarıdaki bar azalana dek
seçebildiğiniz kadar düşman seçin. Süre bittiğindeyse seçtiğiniz tüm
düşmanlara sağnak sağnak mermi yağdırabiliyorsunuz. Ha olurda özelliği
60 saniye içinde aktif etmezseniz, az önce bahsettiğim bar (bizim olan)
üçüncü kademeye düşüyor. Haliyle üç ölü adama daha ihtiyaç duyuyoruz.
Ama ben size güveniyorum siz böyle bir hataya düşmezsiniz. Hızlı adam
öldürmek için muhteşem bir fırsat olan bu özellik bazen otomatik olarak
devreye giriyor. Mesela bir kapı ardında Ray biladerle bekliyorsunuz.
Tam bu sırada Thomos kapıyı kırıyor ve dışarı çıkmak isterken bir
bakmışsınız Konsantre Mod'una girmişsiniz. Böyle durumlarda
heyecanlanmadan düşmanları seçin. Sonrasınydasa ölümlerini zevkle
izleyin (duyan da beni psikopat zannedecek). Bir FPS için göz ardı
edilemeyecek bu özellik oyunu hem hızlı ilerlememizde hem de
yeteneklerimizi konuşturmamızda adeta biçilmiş kaftan. Aynı zamanda
oyuna ayrı bir tat katıyor ki, az önce bahsettiğim "sıradan FPS"
kavramına yenilikler dahil ediyor.
Vahşi batıda en tehlikeli saatler hava karardığında başlar.
Vahşi
batı temalı bir oyunundan ne beklersiniz diye sormaya kalksam eminim
hepiniz; "geçtiği dönemin atmosferini, mimarisini ve toplumsal
özelliklerini iyi yansıtmalı" derdiniz. İşte CoJ: BiB bu isteklerinizi
bir bakıma yerine getirmiş. Öncelikle oyunun ilk oyuna göre kat ve kat
daha büyük bir haritası var ve birçok yapı ve nesneyle doldurulduğundan
şehir ortamını büyük ölçüde yansıtıyor. Çevredeki evler, variller,
kutular ve daha bir sürü obje çevreye fazlasıyla uyum sağlıyor ve
gerçekten de tam olması gerektiği gibi. Tek sıkıntı nesnelerde ve
bölümlerde kullanılan renklerden kaynaklanıyor. Zira oyun genellikle
açık tonda, sarı ve kahverengi renklerden meydana geliyor. Bu yüzden
sürekli aynı renkler tekrar tekrar kullanılmış ve bu da zamanla canınızı
sıkabiliyor. Fakat Far Cry 2'de olduğu gibi göze battığını söyleyemem,
zira çevrede çok fazla nesne yer aldığından çeşitllik hissi bunu
unutturuyor. Zaten bu problemi aştığınız an oyunun grafikleri sizi
fazlasıyla tatmin edecektir. Benim asıl beklediğim şey, oyunda daha
fazla insan görmekti. İnsaların bir şeylerle uğraştığını görüp,
toplumsal yapının da oyunu aktarıldığına dair birkaç kelam etmek
isterdim size buracıkta. Ama böyle bir şey yapmaya kalkarsam -çok
sevdiğim- bu oyuna torpil geçmiş olurum. Neyse ki ben namuslu bir editör
olarak kalmayı tercih ediyorum. Her neyse, evet sırada ikinci plandaki
karakter modellemeri var. Şimdi bu konuya nasıl başlayacağımı
bilemiyorum. Zira nerden tutsam elimde kalıyor, büyük bir çelişki içinde
buluyorum kendimi. Şöyle ki, oyundaki karakter ve düşman tasarımları
fazlasıyla başarılı. Gerek tipler gerekse kılık kıyafet olarak tatmin
ediciler ve vahşi batı insanı anımsatıyorlar. Fakat öyle bir şey var ki,
tüm büyüyü bozuyor; maalesef karakterlerin ve bilhassa düşmanların yüz
ifadeleri sıradan ve kendini çok tekrar ediyor. Hemen hemen çevredeki
hiçbir olaya tepki vermiyorlar ve siz gelene dek ruh gibi yaşamaya devam
ediyorlar. Oyun boyunca Techland'ın belirlediği noktalar haricinde
hemen hemen hiçbir olaya tepki vermiyorlar. Bu durum da ister istemez
canınızı sıkıyor. Ama kuş tüyü kadar hafif bu hatalar yüzünden güzelim
CoJ: BiB'i üzmek de olmaz. Son olarak çevreyle etkileşimin de olduğunu
belirtelim. Ama bunun kutu itmek ve varil devirmekten ileri gitmediğini
de ekleyelim ve sizi birazcık hüzne boğalım. Evet beyler, bayanlar ve
romalılar! Kapanış konuşmasını yaparken son noktayı koyacak olursak;
CoJ: BiB'in vahşi batıyı başarıyla yansıttığını ve birçok yapıyla
çeşitlendirerek, hoş bir ortam yarattığını söyleyelim. Ah birde
bahsettiğim hatalar olmasaymış, yere göğe sığmazmış. Ama bu haliyle bile
ortalamanın çok üstünde.
Gün batımına yarım saaat kala
iki adam çarpışır ve sadece çok isteyen hayatta kalır.
Gerçekten
uzun bir yazı oldu bu. Yazdık, çizdik ve tarttık en sonunda oyunun
single tarafını tüketmeyi başardık sayın TrGamer okurları. Şimdi geldik
çok hassas bir noktaya, oyunun multi tarafına. Her şeyden önce şunu
belirtmekte fayda var; CoJ: BiB multi olarak diğer FPS'lere ekstra bir
özellik katmıyor ama eğlenceli ve uzun süreli bir oynayış sunuyor. Bunun
sebebiyse büyük ölçüde bölümlerin etkisi ve vahşi batıya uygun
tasarlanan oyun modları. 10 değişik haritada, Hunter, Wanted, Manhunt,
Posse ve Will West Legend olmak üzere beş değişik oyun modundan birini
seçerek oyunu oynayabiliyorsunuz. Oyun modlarını tek tek anlatmaya gerek
duymuyorum zira diğer FPS'ler de olduğu gibi belli bir bölgeyi koruma
veya dinamit patlatma gibi bilindik görevlerden meydana geliyor. Maç
aratma kısmından arama yaptığınızda seçtiğiniz maça, birkaç saniye
bekledikten sonra giriyorsunuz. 12 kişiye kadar destek veren oyunu LAN
üzerinden arkadaşlarınızla da oynayabiliyorsunuz. Gerek ağ üzerinde
gerekse online arena da gayet kullanışlı ve rahat bir sisteme sahip olan
CoJ: BiB, arkadaşlarınızla oynabileceğiniz yegane oyunlardan bir
tanesi. Oyun bombardımanı öncesinde multi tarafına mutlaka el
atmalısınız.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Onurunla
yaşamadın, en azından şerefinle öl.
Evet geldik günün
anlam ve önemini belirten sözcüklere. Müziksel anlamda da göz dolduran
CoJ: BiB, bir aksiyon oyunundan beklenen her şeyi sonuna dek veriyor.
Hız kesmeyen aksiyon sahneleri, heyecanlı kovalamacalar, başarılı yapay
zeka ve sorunsuz oynanabilirlik. Bunların hepsi CoJ: BiB için geçerli.
Öte yandan grafiksel anlamda da vahşi batı ortamını fazlasıyla
yansıtıyor. Tabii ki, her oyunda olduğu gibi CoJ: BiB'in de birtakım
eksik yönleri var. Yüz ifadelerindeki yetersizlik ve zaman zaman
karşımıza çıkan bug'lar oyunun başlıca hataları. Ama bunlar bir kenara
CoJ: BiB kesinlikle vahşi batı oyunları arasında en iyisi. Üstelik
sıradanlaşmaya yüz tutan FPS'lere yaratıcı fikirlerle yaklaşıp,
eğlenceli bir oynayış sunuyor. Ama ne var ki, ilk oyuna yapılan
haksızlık maalesef CoJ: BiB'e de yapılıyor ve hak ettiğinin çok altında
puanlar alıyor. Bunu gerçekten anlayamamış olsa da, aldırış etmeden
oyunu oynamanızı tavsiye ediyorum. Zira oyun yönünden kıtlığın yaşandığı
şu dönemde CoJ: BiB oynayabileceğiniz en iyi aksiyon oyunlarından bir
tanesi.
Platform:
PC
Tür:
Action
Multiplayer:
Var
Yayıncı:
Ubisoft
Yapımcı:
Techland
Çıkış Tarihi:
30/06/2009
Min. Sistem:
Windows XP / Vista, Pentium 4 3.2 Ghz ve
eşdeğeri, 1 GB RAM, ATI X1650, Nvidia 6800 ve üzeri, 4 GB HDD alanı
Salı Tem. 19, 2011 2:24 pm tarafından glewci
» Xara3d5 3 boyutlu yazi yazma programi (dj isimleri yazmak icin şahane)
C.tesi Nis. 16, 2011 10:24 am tarafından erhan2188
» Hareketli Avatar Yapımı
C.tesi Mart 12, 2011 9:47 pm tarafından (fog)'(x)
» Sjsro 11d'li Media.pk2...!!
C.tesi Mart 12, 2011 1:26 pm tarafından womekan
» Pet (Horse, Wolf, Kervan vs.) Auto Pot.
Salı Şub. 15, 2011 5:11 pm tarafından wiar01
» Silkroad'ı 3D Oynayın! Bir İlk :)
Perş. Şub. 03, 2011 4:38 pm tarafından Fleyd
» Kangurularla Apaçi
Perş. Şub. 03, 2011 3:35 pm tarafından (fog)'(x)
» EiffeL Kulesi Önünde Apaçi :)
Perş. Şub. 03, 2011 3:33 pm tarafından (fog)'(x)
» Apaçi Marşı- Bağlama&Gitar
Perş. Şub. 03, 2011 3:27 pm tarafından (fog)'(x)
» Apaçi Müziği - Gitar Versiyon
Perş. Şub. 03, 2011 3:21 pm tarafından (fog)'(x)