|| Kopuk GençLik || Zamane GençLerin SanaL Mekanı ||

OOOPS Bİ DAKKA KARDEŞ !


Şimdi Hacı Sen Bu Foruma Zati Üyeysen Sorun Yok,Giriş Yap.

Haa Yok Üye FeLan DeğiLim Üye oLupta Ne İşime Yarıyacak Diyorsan Oku;
Komedi,Arkadaşlık,İyi Vakit,Sanal Bi Aile Hatta Yetim ve Öksüz KardeşLerimize Sanal Ana ve Babada Oluruz Üye oL Yeter...


Join the forum, it's quick and easy

|| Kopuk GençLik || Zamane GençLerin SanaL Mekanı ||

OOOPS Bİ DAKKA KARDEŞ !


Şimdi Hacı Sen Bu Foruma Zati Üyeysen Sorun Yok,Giriş Yap.

Haa Yok Üye FeLan DeğiLim Üye oLupta Ne İşime Yarıyacak Diyorsan Oku;
Komedi,Arkadaşlık,İyi Vakit,Sanal Bi Aile Hatta Yetim ve Öksüz KardeşLerimize Sanal Ana ve Babada Oluruz Üye oL Yeter...

|| Kopuk GençLik || Zamane GençLerin SanaL Mekanı ||

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Sayfayı FaceBook'ta Paylaş
Design By Sahirâne Design ©️
Tıkla Beğen
Erzurum

    Call of Juarez: Bound in Blood

    (fog)'(x)
    (fog)'(x)
    Call of Juarez: Bound in Blood CouronnePatRoN
    PatRoN


    Uyarı Seviyesi Uyarı Seviyesi : Uyarı Yok !
    Cinsiyetim Cinsiyetim : Erkek
    Kayıt Tarihim Kayıt Tarihim : 14/01/10
    Yaşım Yaşım : 34
    MemLeketim MemLeketim : Yarimin Yanı
    Mesaj Sayım Mesaj Sayım : 2732

    Call of Juarez: Bound in Blood Empty Call of Juarez: Bound in Blood

    Mesaj tarafından (fog)'(x) Ptsi Nis. 26, 2010 4:31 pm

    [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Babamla
    koltuğa kurulmuş İyi, Kötü, Çirkin'i izlerken düşündüğüm tek şey filmin
    ne kadar başarılı olduğu değildi. Çoktan kafamda bana ait, tamamen
    benden beslenen bir kovboy yaratmıştım bile. Elimde oyuncak Altıpatlar,
    çevrede "dıkşın, dıkşın!" nidalarıyla dolaştığımı tahmin
    edebiliyorsunuzdur herhalde. Sonrasında alınan şapkalar, çizmeler,
    yelekler ve aile bütçesinde açılan delikler... Hepsi ne içindi? Basit
    bir çoçukluk hevesi için mi? Eğer günün birinde biri bana bu soruyu
    soracak olursa kesin bir dille "Hayır" diyeceğim. Tamam, belki kovboy
    olmak isteyecek yaşı çoktan geçtim ama içimdeki vahşi batı aşkı,
    kovboylara duyduğum hayranlık hiçbir zaman bitmedi. Onlara ait ne varsa
    tükettim diyebilirim. Kostümler, filmler, oyunlar.. Oyunlar mı? Sanırım
    birkez daha düşünmem gerekecek. Zira karşımda vahşi batı temalı bir
    devam oyunu duruyor. E o zaman ne diyoruz? Adios amigos!

    Bir
    avuç insanın neler yapabileceğini tahmin bile edemezsin!





    Piyasadaki benzer oyunları saymaya kalkıyorumda sayıları 3'ü, 4'ü
    geçmiyor. Hal böyle olunca insan sormadan edemiyor "niye bu kadar azlar"
    diye. Şaka değil vahşi batıdan bahsediyoruz; bir dönemin popüler
    kültürü, sinemanın parlak tarafı.. Eğer kafamı duvara çarptığımdan beri
    beynimde hasar oluşmamışsa yanlış hatırlamıyorumdur; ben henüz küçük bir
    çocukken pazar sefalarımız vardı TRT'de. Sadece pazar değildi aslında.
    Hafta içi de olurdu ama pazarları bir başkaydı. Ailecek kurulurduk TV
    başına, işte o zamanın karizma kovboyu kimse adamı dört gözle izlerdik
    (birde acayiptir bizim ailede gözlüksüz fert yok). Ağzından çıkacak tek
    bir kelimeyi, yapacağı ufak bir hamleyi heyecanla beklerdik. Ne günlerdi
    be.. Şimdi düşünüyorum da, küçükken kovboy olma hayalleri kuran tek
    çocuk, TV başında kendinden geçen tek aile de benim ailem olamaz ya.
    Peki bu kadar sevilen bir temadan nasıl oluyor da bu kadar az oyun
    çıkıyor? (birkaç satır öncesi.) Artık oyun yapımcılarının uyuzluğundan
    mıdır bilmiyorum ama hep göz ardı edildi bu tema. Ya da cesaret
    edilemedi. Zira oyuncuyu sınırsız betona boğup, eline son teknoloji
    silahlar yerleştirmekten daha zor bir iş bu. Ama neyse ki cesaret edecek
    birileri varmış. Şöyle bir bakıyorumda kimler var kimler yok diye;
    aklıma Outlaws, Gun ve Desperados geliyor. Harbiden çok azlarmış. Hah
    birde Call of Juarez vardı. Grubun lideri, uzun boylu, temiz yüzlü, zeki
    şahsiyet...


    [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

    Evet
    kovboy, seni bağışlamam için bana bir şeyler anlat. Mesela hikayenden
    başla.


    Sanırım bizim ailenin anormalliklerini bir kenara
    bırakıp, asıl konumuz olan Call of Juarez: Bound in Blood'a (CoJ: BiB)
    dönmemiz gerekiyor. İlk oyunu oynayan -şanslı arkadaşlar-
    hatırlayacaklardır Call of Juarez'in nasıl etkileyi bir senaryosu
    olduğunu. İşte CoJ: BiB tam da ilk oyunun ağırlığına yakışan bir girişle
    karşılıyor bizleri. Ekranda iki adam var. Birbirlerine silah
    doğrultmuşlar. Ardından kamera biraz hareketleniyor ve hemen köşede
    güzel bir bayan olduğunu görüyoruz. Ne var ki güzelliğine doyamadan
    yüzündeki endişeye takılıp kalıyoruz. Daha "sanırım bu kadın yüzünden
    birbirlerine silah doğr.." demeye kalmadan ekran kararıyor ve epey
    geriye, 20 yıl öncesine gidiyoruz. İç savaş dönemindeyiz, ekranda Ray
    var. İlk oyundan tanıdığımız, Billy'nin üvey amcası olan Ray. Anlıyoruz
    ki Ray yine ana karaktelerden biri olacak. Sonradan öz kardeşi Thomos'da
    devreye giriyor ve ordudan kaçış için her şey tamamlanıyor. Kasabaya
    dönüyorlar ama ne dönüş! Şerif ikiliden silahlarını vermelerini istiyor.
    Bir adamın vahşi batıya silahsız girdiğinde başına neler gelebileceğini
    ilk oyundan çok iyi biliyoruz. Ray'de bunu göz önüne alarak şerife
    meydan okuyor ve büyük düelllo başlıyor. Gerçekleşen düelllo sonucunda
    şerifi öldürüyoruz ve gerideyse sadece ordudan kaçıp, cinayetle aranan
    ikilimiz kalıyor...Tüm bunlar gerçekleşirken tıpkı küçüklüğümde olduğu
    gibi ağzım açık bakıyordum. Gerçekten de yine yapacağını yaptı Juarez.
    Derin bir senaryo bekliyordum ama bu kadarını da değildi. Oyunu
    oynuyorum ama nasıl, kafa başka yerde. Adeta beynimden vurulmuşa döndüm,
    şu anda benimle değil, ruhumla irtibat kuruyorsunuz. Şaka bir tarafa
    gerçektende çok güçlü temeller üzerine kurulu bir senaryoya sahip CoJ:
    BiB. İlerledikçe bunu daha iyi anlıyor ve resmen büyüleniyorsunuz. Keşke
    Techland diğer oyunların senaryosuna da el atsa diyerekten ilgili
    teknik detaylara geçiyorum.
    Buralarda silahını ne kadar hızlı kullanırsan o kadar çok
    yaşarsın.


    CoJ: BiB tıpkı ilk oyunda olduğu gibi iki ana
    karakterden meydana geliyor. Ray ve Thomos biladerleri kontrol ettiğimiz
    oyunda, sistem fazlasıyla basit; yeni bölüme başlamadan önce ikiliden
    birini seçmemiz isteniyor. Seçtiğimiz karakteri biz, diğer karakteriyse
    bilgisayar yani yapay zeka kontrol ediyor. Fakat burda dikkat edilmesi
    gereken bir husus var. Karakteler arası seçim yaparken bazı kriteleri
    göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Çünkü ikili arasında gerçekten kayda
    değer farklar var. Mesela Ray'den başlayalım. Ray, elinde taşıdığı iki
    silahla meşhur arkadaşımız. Yakın mesafede ve düellolarda usta oluşu bir
    kenara kalabalık gruplara karşı savaştığımızda fazlasıyla başarılı.
    Elinde iki silah taşıdığını söylemiştik. İşte bu silahların bir
    keramaeti varmış. Şöyle ki, birden fazla düşmanla karşılaştığımızda
    silahın ibresi ikiye ayrılıyor. Böylece iki silahı birbirinden bağımsız
    olarak kullanabiliyorsunuz. Yani aynı anda iki düşmana birden nişan
    almak mümkün oluyor. Başta bu kullanıma alışmak biraz zaman alıyor ama
    alıştığınızdaysa oyundan aldığınız keyif katlanarak artıyor. Ha ben
    elimde iki silah istemem diyorsanız birde dinamitimiz var. Ray'in bir
    dakika bile yanından ayırmadığı dinamiti diğer elinize alarak düşmanlara
    korku saçmakta sınırsız özgürlüğe sahipsiniz. Son olaraksa Ray'in
    bıçaklarının olduğu haberini verelim. Bu bıçaklar sayesinde kesme, biçme
    ve deşme (!) işlemlerini rahatlıkla halledebiliyorsunuz. Şimdi gelelim
    Thomos biladerimize. Thomas, Ray'in tam tersine uzak mesafede başarılı.
    Haliyle bu özelliğini göz önüne alırsak Thomos'ı uzaktan gelen, tepeden
    inen her türlü düşmana karşı kelle uçurma görevinde kullanabiliyoruz.
    Thomos'ın bunların dışında ekstra bir özelliği yok. Ha bir de unutmadan
    Ray'in bıçaklarından onda da mevcut. İstediği an bıçakları düşmana
    fırlatıp, koca bedeninin çuval gibi yere serilmesine sebebiyet
    verebiliyor. Tabi bunlar karakterlerin has özelliklerini oluşturuyor.
    Birde oyunun size verdiği ödül niteliğindeki özellikler var. Şöyle ki
    oyunda bir adet özel güç barı bulunuyor ve başarılarınıza göre doluyor.
    Kıvama geldiğindeyse oyun size ayrıcalık tanıyor. Mesela Ray'le 12
    farklı hedefe kurşun yağdırırken, Thomos'la ise ağır çekimde hareketsiz
    kalan 6 düşmanı tek hamlede yere indirebiliyorsunuz. Hoşunuza gitti
    değil mi?


    [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

    İtiraf
    etmeliyim ki, Ray'le oynarken aldığım keyif en üst seviyeye çıktı.
    Bunun sebebiyse; Ray'e eklenen birtakım özelliklerin oyuncuya yeni
    tatlar tattırması. Zaten söz konusu özellikler sadece seride değil, FPS
    türünde de ilkleri oynuyor. Bu yüzden CoJ: BiB'i sıradan FPS'lerden
    ayırmakta zorluk çekmiyorsunuz.

    Bak dostum vahşi batının
    kendine has birtakım kuralları vardır. Ve sen bu kurallara çabucak
    alışsan iyi olur.


    CoJ: BiB'de Left 4 Dead benzeri bir
    bölüm sistemi mevcut. Temelde beş adet bölüm var ve bu bölümler kendi
    içinde üç kısıma ayrılıyor. Yani biraz matematiğin nimetlerinden
    faydalanırsak; 5*3 gibi basit bir işlemden sonra, oyunda 15 bölüm olduğu
    sonucuna varırız ki bu cevap bizi ÖSS'de milyonlarca insanın önüne alır
    (ama nedense evdeki hesap hiç bir zaman çarşıya uymaz). Tabii ki
    konumuz bu değil. CoJ: BiB bunca bölümünün yanı sıra 6 adet yan
    bölümüyle 8 ila 10 saat arası değişkenlik gösteren bir oynayış süresine
    sahip. Ekstra olarak her bölüm sonunda sizi bir düello bekliyor. Mantık
    aynı; tek yapmanız gereken çan sesini iyi takip edip, doğru zamanda
    tetiğe basıp, düşmanı delik deşik etmek. Sonrasında ufka selam verip,
    bir sonraki bölüm için biletinizi almak fazlasıyla yeterli. Aslında bu
    tür bilgilere fazla takılmayı sevmiyorum. Çünkü okuyucuyu salak yerine
    koymak gibi bir şey oluyor. Sonuçta bunların hepsini siz farkedebilecek
    ve uygulayabilecek kapasiteye sahipsiniz. O yüzden ben direk oyunu
    oynarken hoşuma giden şeylerden bahsetmek istiyorum. Zaten bir oyun
    editörünün görevi başka ne olabilir ki? En başta oyunun çizgisel bir
    yapısı olduğunu kabul etmek gerek. Oyun sizi nereye sürüklerse, o tarafa
    gitmek zorundasınız. Her ne kadar yan görevlerde serbestliği oldukça
    yüksek dozda hissetsek de, ana görevlerde durum genellikle böyle. Ama
    neyse ki, CoJ: BiB kendi keline bir nebze olsun çözüm bulmuş. Şöyle ki,
    çizgisel oynayış, tamamen oyuncunun zekasına ve hünerlerine bırakılan
    bir sistemle aşılmış. Mesela oyunda düşmanların nereden saldıracağını,
    nerelerden çıkabileceklerini tamamen zekanızla çözmeniz gerekiyor.
    Düşmanı gördüğünüzdeyse kontrol tamamen elinizde. İstediğiniz stratejiyi
    ortaya koyup, hünerlerini konuşturabiliyorsunuz. Bu sayede monotonluk
    "önüne geleni indir" izlenimi büyük ölçüde azalıyor. Monoton yapıya son
    darbeyiyse karşılacağınız sürprizler vuruyor. Bölümler genellikle baskın
    yapma ya da baskından kaçma gibi basit bir döngü içinde geçip dursa da,
    bazı bölümlerin zekice kurgulandığı ve sizi şaşırttığı bir gerçek. Bir
    bakmışsınız farkında olmadan, "Vay canına, helal olsun, yürü be koçum"
    gibi baba cümleler kurmaya başlamışsınız bile.
    CoJ: BiB'in en çok merak ettiğim yönlerinden biri yapay zekanın nasıl
    davranacağıydı. Oyunu oynamaya başlatıktan itibaren yapay zeka beni
    fazlasıyla tahmin etti. Düşmanların erken tepki vermeleri ve açıkgözlü
    davranmaları göz doldururken, apaçık bir vaziyette size saldırmayıp,
    etraftaki objeleri saklanma amaçlı kullanmaları göz yaşartıyor.
    Hareketliler, tek bir bölgede sabit kalıp, açık hedef olmuyorlar. Bu da
    sizin onları vurmanızı bir hayli zorlaştırıyor. Şimdi diyeceksiniz yeni
    nesile girdik, zombi gibi üzerimize fırlayan düşmanlar zaten geride
    kaldı. Evet doğru geride kaldı ama CoJ: BiB günümüz yapay zekasını güzel
    bir şekilde kullanıp, üstüne bir şeyler daha katarak daha ileriye
    taşımış. Hem de hala ağaç gibi bekleyen düşmanlarla dolu FPS'ler
    ortalıkta cirit atarken. Oyunun zaten iyi olacağını tahmin ediyordum ama
    yapay zekadaki kalite oyunun bir "vahşi batı klasiği" yapmaya yetmiş.
    Evet anahtar cümleler bunlar. Oyun süresi boyunca bunu düşündüm durdum;
    bu oyunu sadece vahşi batı atmosferini çok iyi yansıttığı için ya da
    kovboy mitolojisi başarıyla aktardığı için sevmemiştim. Teknik kısımda
    başarılı işler çıkarttığı ve yaratıcı fikirlerleriyle tüm bunları
    süslediği için "bayılmıştım".

    Bize korkmayı
    öğretmediler, korkaklara acımayı da. Çünkü korkak insan, her yönden
    zayıftır. Ve vahşi batıda zayıflara asla yer yoktur.


    Az
    önce taktiksel zekanızın oyunda etkili olduğunu söylediğimde beni pek
    umursamıyordunuz. Şimdi tekrar söylüyorum, zira birkaç paragraf üstte
    söylediğim kadar havada kaldığını sakın düşünmeyin. Çünkü etkili yapay
    zeka nedeniyle her an atik ve dikkatli davranmanız gerekiyor. Bunun
    içinse tek yapacağınız oyundaki siper alma sistemini kullanmak. Çünkü
    siper almadan yapacağınız saldırılar genellikle hayatınıza maloluyor. He
    ne kadar sağlık barı Call of Duty'de olduğu gibi dinledikçe yenilenen
    bir sisteme sahip olsa da, bazen yere eğilip, dinlenmeye bile vaktiniz
    kalmıyor, çünkü birkaç mermiyle bile ölebiliyorsunuz. Bu yüzden oyunu
    koşarak geçme fantazinizi bir kenara bırakın. Zaten oyundaki
    çatışmaların tümü siper almaya yönelik. Bu sistemde çevredeki her türlü
    objeyi, Gears of War'de olduğu gibi sadece kafanızı göstererek ateş
    etmede kullanabiliyorsunuz. Duvarlar, kutular, yapılar ve daha bir sürü
    çevre öğesini kirli işleriniz için çekinmeden kullanın. Kullanın ki,
    bölümleri 20-25 dakikada geçtiğinizde koltuklarınız biraz kabarsın.


    [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

    Ubisoft
    ve Techland "sıradan FPS" olgusunu unutturmak için gerçekten ter
    dökmüşler. Tamam ofis ortamlarına girip buna gözlerimle şahit olmadım
    ama Konsantre Mod'unu gördükten sonra kafamda böyle bir fikir oluştu.
    Peki nedir diyeceksiniz bu Konsantre Mod'u. Oyunda bir bar var, hemen
    sağ tarafta. İşte bu bar (bizim barımızdır!) altı kademeden oluşuyor.
    Konsantre Mod'uysa altı ölü adamdan. Şöyle ki, oyunda altı adam
    öldürdüğünüzde ekrandaki bu bar tamamen doluyor ve 60 saniye içinde
    kullanmanız gereken bir özellik kazanıyorsunuz. Özelliği aktif
    ettiğinizde karşınızdaki düşmanları hızlı bir şekilde hedef alıp, ateş
    etmeniz gerekiyor. Bu modun asıl amacı; "ne kadar koparırsam kardır"
    mantığıyla tamamen örtüştüğünden yukarıdaki bar azalana dek
    seçebildiğiniz kadar düşman seçin. Süre bittiğindeyse seçtiğiniz tüm
    düşmanlara sağnak sağnak mermi yağdırabiliyorsunuz. Ha olurda özelliği
    60 saniye içinde aktif etmezseniz, az önce bahsettiğim bar (bizim olan)
    üçüncü kademeye düşüyor. Haliyle üç ölü adama daha ihtiyaç duyuyoruz.
    Ama ben size güveniyorum siz böyle bir hataya düşmezsiniz. Hızlı adam
    öldürmek için muhteşem bir fırsat olan bu özellik bazen otomatik olarak
    devreye giriyor. Mesela bir kapı ardında Ray biladerle bekliyorsunuz.
    Tam bu sırada Thomos kapıyı kırıyor ve dışarı çıkmak isterken bir
    bakmışsınız Konsantre Mod'una girmişsiniz. Böyle durumlarda
    heyecanlanmadan düşmanları seçin. Sonrasınydasa ölümlerini zevkle
    izleyin (duyan da beni psikopat zannedecek). Bir FPS için göz ardı
    edilemeyecek bu özellik oyunu hem hızlı ilerlememizde hem de
    yeteneklerimizi konuşturmamızda adeta biçilmiş kaftan. Aynı zamanda
    oyuna ayrı bir tat katıyor ki, az önce bahsettiğim "sıradan FPS"
    kavramına yenilikler dahil ediyor.
    Vahşi batıda en tehlikeli saatler hava karardığında başlar.

    Vahşi
    batı temalı bir oyunundan ne beklersiniz diye sormaya kalksam eminim
    hepiniz; "geçtiği dönemin atmosferini, mimarisini ve toplumsal
    özelliklerini iyi yansıtmalı" derdiniz. İşte CoJ: BiB bu isteklerinizi
    bir bakıma yerine getirmiş. Öncelikle oyunun ilk oyuna göre kat ve kat
    daha büyük bir haritası var ve birçok yapı ve nesneyle doldurulduğundan
    şehir ortamını büyük ölçüde yansıtıyor. Çevredeki evler, variller,
    kutular ve daha bir sürü obje çevreye fazlasıyla uyum sağlıyor ve
    gerçekten de tam olması gerektiği gibi. Tek sıkıntı nesnelerde ve
    bölümlerde kullanılan renklerden kaynaklanıyor. Zira oyun genellikle
    açık tonda, sarı ve kahverengi renklerden meydana geliyor. Bu yüzden
    sürekli aynı renkler tekrar tekrar kullanılmış ve bu da zamanla canınızı
    sıkabiliyor. Fakat Far Cry 2'de olduğu gibi göze battığını söyleyemem,
    zira çevrede çok fazla nesne yer aldığından çeşitllik hissi bunu
    unutturuyor. Zaten bu problemi aştığınız an oyunun grafikleri sizi
    fazlasıyla tatmin edecektir. Benim asıl beklediğim şey, oyunda daha
    fazla insan görmekti. İnsaların bir şeylerle uğraştığını görüp,
    toplumsal yapının da oyunu aktarıldığına dair birkaç kelam etmek
    isterdim size buracıkta. Ama böyle bir şey yapmaya kalkarsam -çok
    sevdiğim- bu oyuna torpil geçmiş olurum. Neyse ki ben namuslu bir editör
    olarak kalmayı tercih ediyorum. Her neyse, evet sırada ikinci plandaki
    karakter modellemeri var. Şimdi bu konuya nasıl başlayacağımı
    bilemiyorum. Zira nerden tutsam elimde kalıyor, büyük bir çelişki içinde
    buluyorum kendimi. Şöyle ki, oyundaki karakter ve düşman tasarımları
    fazlasıyla başarılı. Gerek tipler gerekse kılık kıyafet olarak tatmin
    ediciler ve vahşi batı insanı anımsatıyorlar. Fakat öyle bir şey var ki,
    tüm büyüyü bozuyor; maalesef karakterlerin ve bilhassa düşmanların yüz
    ifadeleri sıradan ve kendini çok tekrar ediyor. Hemen hemen çevredeki
    hiçbir olaya tepki vermiyorlar ve siz gelene dek ruh gibi yaşamaya devam
    ediyorlar. Oyun boyunca Techland'ın belirlediği noktalar haricinde
    hemen hemen hiçbir olaya tepki vermiyorlar. Bu durum da ister istemez
    canınızı sıkıyor. Ama kuş tüyü kadar hafif bu hatalar yüzünden güzelim
    CoJ: BiB'i üzmek de olmaz. Son olarak çevreyle etkileşimin de olduğunu
    belirtelim. Ama bunun kutu itmek ve varil devirmekten ileri gitmediğini
    de ekleyelim ve sizi birazcık hüzne boğalım. Evet beyler, bayanlar ve
    romalılar! Kapanış konuşmasını yaparken son noktayı koyacak olursak;
    CoJ: BiB'in vahşi batıyı başarıyla yansıttığını ve birçok yapıyla
    çeşitlendirerek, hoş bir ortam yarattığını söyleyelim. Ah birde
    bahsettiğim hatalar olmasaymış, yere göğe sığmazmış. Ama bu haliyle bile
    ortalamanın çok üstünde.

    Gün batımına yarım saaat kala
    iki adam çarpışır ve sadece çok isteyen hayatta kalır.


    Gerçekten
    uzun bir yazı oldu bu. Yazdık, çizdik ve tarttık en sonunda oyunun
    single tarafını tüketmeyi başardık sayın TrGamer okurları. Şimdi geldik
    çok hassas bir noktaya, oyunun multi tarafına. Her şeyden önce şunu
    belirtmekte fayda var; CoJ: BiB multi olarak diğer FPS'lere ekstra bir
    özellik katmıyor ama eğlenceli ve uzun süreli bir oynayış sunuyor. Bunun
    sebebiyse büyük ölçüde bölümlerin etkisi ve vahşi batıya uygun
    tasarlanan oyun modları. 10 değişik haritada, Hunter, Wanted, Manhunt,
    Posse ve Will West Legend olmak üzere beş değişik oyun modundan birini
    seçerek oyunu oynayabiliyorsunuz. Oyun modlarını tek tek anlatmaya gerek
    duymuyorum zira diğer FPS'ler de olduğu gibi belli bir bölgeyi koruma
    veya dinamit patlatma gibi bilindik görevlerden meydana geliyor. Maç
    aratma kısmından arama yaptığınızda seçtiğiniz maça, birkaç saniye
    bekledikten sonra giriyorsunuz. 12 kişiye kadar destek veren oyunu LAN
    üzerinden arkadaşlarınızla da oynayabiliyorsunuz. Gerek ağ üzerinde
    gerekse online arena da gayet kullanışlı ve rahat bir sisteme sahip olan
    CoJ: BiB, arkadaşlarınızla oynabileceğiniz yegane oyunlardan bir
    tanesi. Oyun bombardımanı öncesinde multi tarafına mutlaka el
    atmalısınız.


    [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

    Onurunla
    yaşamadın, en azından şerefinle öl.


    Evet geldik günün
    anlam ve önemini belirten sözcüklere. Müziksel anlamda da göz dolduran
    CoJ: BiB, bir aksiyon oyunundan beklenen her şeyi sonuna dek veriyor.
    Hız kesmeyen aksiyon sahneleri, heyecanlı kovalamacalar, başarılı yapay
    zeka ve sorunsuz oynanabilirlik. Bunların hepsi CoJ: BiB için geçerli.
    Öte yandan grafiksel anlamda da vahşi batı ortamını fazlasıyla
    yansıtıyor. Tabii ki, her oyunda olduğu gibi CoJ: BiB'in de birtakım
    eksik yönleri var. Yüz ifadelerindeki yetersizlik ve zaman zaman
    karşımıza çıkan bug'lar oyunun başlıca hataları. Ama bunlar bir kenara
    CoJ: BiB kesinlikle vahşi batı oyunları arasında en iyisi. Üstelik
    sıradanlaşmaya yüz tutan FPS'lere yaratıcı fikirlerle yaklaşıp,
    eğlenceli bir oynayış sunuyor. Ama ne var ki, ilk oyuna yapılan
    haksızlık maalesef CoJ: BiB'e de yapılıyor ve hak ettiğinin çok altında
    puanlar alıyor. Bunu gerçekten anlayamamış olsa da, aldırış etmeden
    oyunu oynamanızı tavsiye ediyorum. Zira oyun yönünden kıtlığın yaşandığı
    şu dönemde CoJ: BiB oynayabileceğiniz en iyi aksiyon oyunlarından bir
    tanesi.

    Platform:
    PC
    Tür:
    Action
    Multiplayer:
    Var
    Yayıncı:
    Ubisoft
    Yapımcı:
    Techland
    Çıkış Tarihi:
    30/06/2009

    Min. Sistem:
    Windows XP / Vista, Pentium 4 3.2 Ghz ve
    eşdeğeri, 1 GB RAM, ATI X1650, Nvidia 6800 ve üzeri, 4 GB HDD alanı

      Forum Saati Çarş. Mayıs 08, 2024 11:15 pm