|| Kopuk GençLik || Zamane GençLerin SanaL Mekanı ||

OOOPS Bİ DAKKA KARDEŞ !


Şimdi Hacı Sen Bu Foruma Zati Üyeysen Sorun Yok,Giriş Yap.

Haa Yok Üye FeLan DeğiLim Üye oLupta Ne İşime Yarıyacak Diyorsan Oku;
Komedi,Arkadaşlık,İyi Vakit,Sanal Bi Aile Hatta Yetim ve Öksüz KardeşLerimize Sanal Ana ve Babada Oluruz Üye oL Yeter...


Join the forum, it's quick and easy

|| Kopuk GençLik || Zamane GençLerin SanaL Mekanı ||

OOOPS Bİ DAKKA KARDEŞ !


Şimdi Hacı Sen Bu Foruma Zati Üyeysen Sorun Yok,Giriş Yap.

Haa Yok Üye FeLan DeğiLim Üye oLupta Ne İşime Yarıyacak Diyorsan Oku;
Komedi,Arkadaşlık,İyi Vakit,Sanal Bi Aile Hatta Yetim ve Öksüz KardeşLerimize Sanal Ana ve Babada Oluruz Üye oL Yeter...

|| Kopuk GençLik || Zamane GençLerin SanaL Mekanı ||

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Sayfayı FaceBook'ta Paylaş
Design By Sahirâne Design ©️
Tıkla Beğen
Erzurum

    Seyfi Baba

    (fog)'(x)
    (fog)'(x)
    Seyfi Baba CouronnePatRoN
    PatRoN


    Uyarı Seviyesi Uyarı Seviyesi : Uyarı Yok !
    Cinsiyetim Cinsiyetim : Erkek
    Kayıt Tarihim Kayıt Tarihim : 14/01/10
    Yaşım Yaşım : 34
    MemLeketim MemLeketim : Yarimin Yanı
    Mesaj Sayım Mesaj Sayım : 2732

    Seyfi Baba Empty Seyfi Baba

    Mesaj tarafından (fog)'(x) Çarş. Şub. 03, 2010 11:59 am

    Seyfi Baba

    Geçen akşam eve geldim.
    Dediler:
    -Seyfi Baba
    Hastalanmış, yatıyormuş.

    -Nesi varmış acaba?
    -Bilmeyiz, oğlu haber verdi geçerken bu sabah.
    -Keşki
    ben evde olaydım... Esef ettim, vah vah!
    Bir fener yok mu, verin...
    Nerde sopam? Kız çabuk ol...
    Gecikirsem kalırım beklemeyin... Zîrâ
    yol
    Hem uzun, hem de bataktır...
    -Daha
    a'lâ, kalınız:
    Teyzeniz geldi, bu akşam, değiliz biz yalınız.

    Sopa
    sağ elde, kırık camlı fener sol elde;
    Boşanan yağmur iliklerde,
    çamur ta belde.
    Hani, çoktan gömülen kaldırımın, hortlayarak,
    "Gel!"
    diyen taşları kurtarmasa, insan batacak.
    Saksağanlar gibi sektikçe
    birinden birine,
    Boğuyordum müteveffâyı bütün âferine.
    Sormayın
    derdimi, bitmez mi o taşlar, giderek,
    Düştü artık bize göllerde
    pekâlâ yüzmek!
    Yakamozlar saçarak her tarafından fenerim,
    Çifte
    sandal, yüzüyorduk, o yüzer, ben yüzerim!
    Çok mu yüzdük bilemem,
    toprağı bulduk neyse;
    Fenerim başladı etrâfını tektük hisse.
    Vâkıâ
    ben de yoruldum, o fakat pek yorgun...
    Bakıyordum daha mahmurluğu
    üstünde onun:
    Kâh olur, kör gibi Çarpar sıvasız bir duvara;
    Kâh
    olur, mürde şuâ'âtı düşer bir mezara;
    Kâh bir sakfı çökük hânenin
    altında koşar;
    Kâh bir ma'bed-i fersûdenin üstünden aşar;

    Vakt
    olur pek sapa yerlerde, bakarsın, dolaşır;
    Sonra en korkulu eşhâsa
    çekinmez, sataşır;
    Gecenin sütre-i yeldâsını çekmiş, üryan,
    Sokulup
    bir saçağın altına gûyâ uyuyan
    Hânüman yoksulu binlerce sefilân-ı
    beşer;
    Sesi dinmiş yuvalar, hâke serilmiş evler;
    Kocasından
    boşanan bir sürü bîçâre karı;
    O kopan râbıtanın, darmadağın
    yavruları;
    Zulmetin, yer yer, içinden kabaran mezbeleler:
    Evi
    sırtında, sokaklarda gezen âileler!
    Gece rehzen, sabah olmaz mı
    bakarsın, sâil!
    Serserî, derbeder, âvâre, harâmî, kâtil...
    Böyle
    kaç manzara gördüyse bizim kör kandil
    Bana göstermeli bir kerre...
    Niçin? Belli değil!
    Ya o bîçâre de râhmet suyu nûş eyliyerek,
    Hatm-i
    enfâs edivermez mi hemen "cız!" diyerek?
    O zaman sâmi'anın,
    lâmisenin sevkıyle
    Yürüyen körlere döndüm, o ne dehşetti hele!
    Sopam
    artık bana hem göz, hem ayak, hem eldi...
    Ne yalan söyliyeyim
    kalbime haşyet geldi.

    Hele yâ Rabbi şükür, karşıdan üç tâne fener
    Geçiyor...
    Sapmıyarak doğru yürürlerse eğer,
    Giderim arkalarından... Yolu
    buldum zâten.
    Yolu buldum, diyorum, gelmiş iken hâlâ ben!
    İşte
    karşımda bizim yâr-ı kadîmin yurdu.
    Bakalım var mı ışık? Yoksa
    muhakkak uyudu.
    Kapının orta yerinden ucu değnekli bir ip
    Sarkıtılmış
    olacak, bir onu bulsam da çekip
    Açıversem... İyi amma kapı zâten
    aralık...
    Gâlibâ bir çıkan olmuş... Neme lâzım, artık
    Girerim ben
    diyerek kendimi attım içeri,
    Ayağımdan çıkarıp lâstiği geçtim ileri.
    Sağa
    döndüm, azıcık gitmeden üç beş basamak
    Merdiven geldi ki zorcaydı
    biraz tırmanmak!
    Sola döndüm, odanın eski şayak perdesini,
    Aralarken
    kulağım duydu fakîrin sesini:

    - Nerde kaldın? Beni hiç
    yoklamadın evlâdım!
    Haklısın, bende kabâhat ki haber yollamadım.
    Bilirim
    çoktur işin, sonra bizim yol pek uzun...
    Hele dinlen azıcık
    anlaşılan yorgunsun.
    Bereket versin ateş koydu demin komşu kadın...
    Üşüyorsan
    eşiver mangalı, eş eş de ısın.

    Odanın loşluğu kasvet veriyor
    pek, baktım
    Şu fener yansa, deyip bir kutu kibrit çaktım.
    Hele son
    kibriti tuttum da yakından yüzüne,
    Sürme çekmiş gibi nûr indi mumun
    körgözüne!
    O zaman nîm açılıp perde-i zulmet, nâgâh,
    Gördü bir
    sahne-i üryân-ı sefâlet ki nigâh,
    Şâir olsam yine tasvîri otur bence
    muhâl:
    O perîşanlığı derpîş edemez çünkü hayâl!

    Çekerek
    dizlerinin üstüne bir eski aba,
    Sürünüp mangala yaklaştı bizim Seyfı
    Baba.
    -Ihlamur verdi demin komşu... Bulaydık, şunu, bir...
    -Sen
    otur, ben ararım...
    -Olsa içerdik,
    iyidir...
    Aha buldum, aramak istemez oğlum, gitme...
    Ben de bir
    karnı geniş cezve geçirdim elime,
    Başladım kaynatarak vemeye fincan
    fincan,
    Azıcık geldi bizim ihtiyarın benzine kan.

    -Şimdi anlat
    bakalım, neydi senin hastalığın?
    Nezle oldun sanırım, çünkü bu kış
    pek salgın.
    -Mehmed Ağa'nın evi akmış. Onu aktarmak için
    Dama
    çıktım, soğuk aldım, oluyor on beş gün.
    Ne işin var kiremitlerde a
    sersem desene!
    İhtiyarlık mı nedir, şaşkınım oğlum bu sene.
    Hadi
    aktamıyayım... Kim getirir ekmeğimi?
    Oturup kör gibi, nâmerde el
    açmak iyi mi?
    Kim kazanmazsa bu dünyâda bir ekmek parası:
    Dostunun
    yüz karası; düşmanının maskarası!
    Yoksa yetmiş beşi geçmiş bir adam
    iç yapamaz;
    Ona ancak yapacak: Beş vakit abdestle namaz.
    Hastalandım,
    bakacak kimseciğim yok; Osman
    Gece gündüz koşuyor iş diye, bilmem ne
    zaman
    Eli ekmek tutacak? İşte saat belki de üç
    Görüyorsun daha
    gelmez... Yalınızlık pek güç.
    Ba'zı bir hafta geçer, uğrayan olmaz
    yanıma;
    Kimsesizlik bu sefer tak dedi artık canıma!
    -Seni bir
    terleteyim sımsıkı örtüp bu gece!
    Açılırsın, sanırım, terlemiş olsan
    iyice.

    İhtiyar terliyedursun gömülüp yorganına...
    Atarak ben
    de geniş bir kebe mangal yanına,
    Başladım uyku teharrîsine, lâkin ne
    gezer!
    Sızmışım bir aralık neyse yorulmuş da meğer.
    Ortalık açmış,
    uyandım. Dedim, artık gideyim,
    Önce amma şu fakîr âdemi memnûn
    edeyim.
    Bir de baktım ki: Tek onluk bile yokmuş kesede;
    Mühürüm
    boynunu bükmüş duruyormuş sâde!
    O zaman koptu içimden şu tehassür
    ebedî:
    Ya hamiyyetsiz olaydım, ya param olsa idi!



    Mehmet
    Akif Ersoy

      Forum Saati Paz Mayıs 19, 2024 8:53 pm