|| Kopuk GençLik || Zamane GençLerin SanaL Mekanı ||

OOOPS Bİ DAKKA KARDEŞ !


Şimdi Hacı Sen Bu Foruma Zati Üyeysen Sorun Yok,Giriş Yap.

Haa Yok Üye FeLan DeğiLim Üye oLupta Ne İşime Yarıyacak Diyorsan Oku;
Komedi,Arkadaşlık,İyi Vakit,Sanal Bi Aile Hatta Yetim ve Öksüz KardeşLerimize Sanal Ana ve Babada Oluruz Üye oL Yeter...


Join the forum, it's quick and easy

|| Kopuk GençLik || Zamane GençLerin SanaL Mekanı ||

OOOPS Bİ DAKKA KARDEŞ !


Şimdi Hacı Sen Bu Foruma Zati Üyeysen Sorun Yok,Giriş Yap.

Haa Yok Üye FeLan DeğiLim Üye oLupta Ne İşime Yarıyacak Diyorsan Oku;
Komedi,Arkadaşlık,İyi Vakit,Sanal Bi Aile Hatta Yetim ve Öksüz KardeşLerimize Sanal Ana ve Babada Oluruz Üye oL Yeter...

|| Kopuk GençLik || Zamane GençLerin SanaL Mekanı ||

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Sayfayı FaceBook'ta Paylaş
Design By Sahirâne Design ©️
Tıkla Beğen
Erzurum

    Hz. Şuayb ( A.S )

    (fog)'(x)
    (fog)'(x)
    Hz. Şuayb ( A.S ) CouronnePatRoN
    PatRoN


    Uyarı Seviyesi Uyarı Seviyesi : Uyarı Yok !
    Cinsiyetim Cinsiyetim : Erkek
    Kayıt Tarihim Kayıt Tarihim : 14/01/10
    Yaşım Yaşım : 34
    MemLeketim MemLeketim : Yarimin Yanı
    Mesaj Sayım Mesaj Sayım : 2732

    Hz. Şuayb ( A.S ) Empty Hz. Şuayb ( A.S )

    Mesaj tarafından (fog)'(x) Ptsi Şub. 01, 2010 3:06 pm



    Mûsâ
    aleyhisselâmın kayınpederidir.






    ŞUAYB
    ALEYHİSSELÂM









    Medyen
    ve Eyke ahâlisine gönderilen
    peygamber. İbrâhim aleyhisselâm veya Sâlih aleyhisselâmın
    neslindedir.
    Soyu anne tarafından Lût aleyhisselâmın kızına ulaştığı ve
    Eyyûb aleyhisselâmla
    teyze oğulları oldukları rivâyet edilmiştir. Mûsâ
    aleyhisselâmın kayınpederidir.
    Kavmine güzel söz söylemesi, tatlı ve tesirli hitâb etmesi
    sebebiyle
    kendisine Hatib-ül-enbiyâ (peygamberlerin hatibi) denildi.
    İnsanlara
    İbrâhim aleyhisselâma bildirilen dinin emir ve yasaklarını
    tebliğ etti.Arabistan
    Yarımadasının kuzeybatısında Hicâz'la Filistin arasında
    Kızıldeniz sâhilinde
    yer alan Akabe körfezinden Humus Vâdisine kadar uzanan Medyen
    bölgesinde
    doğup büyüyen Şuayb aleyhisselâm, o kavmin asil bir âilesine
    mensuptu.
    Gençliği, dedelerinden Medyen adlı bir şahsın etrâfında
    toplandıkları
    için bu adla anılan Medyen halkı arasında geçen Şuayb
    aleyhisselâm,
    azgın ve sapık kavmin kötülüklerinden yzak yaşar, babasından
    kalan koyunlarıyla
    meşgul olur ve namaz kılardı. Medyenliler atalarının doğru
    yolunda ayrılmışlar
    ve kötü yollara sapmışlardı. Allahü teâlâya imân ve ibâdet
    etmeyi bırakmışlar,
    kendi elleriyle yaptıkları putlara ve heykellere tapıyorlardı.
    Medyen,
    ticâret kervanlarının gelip geçtiği yollar üzerinde olduğundan
    ticâretle
    uğraşıyorlardı. Yaptıkları alış-verişte muhakkak hile
    yapıyorlardı.
    Yiyecek maddelerini alıp, stok yapıyorlar, pahalanınca fâhiş
    fiyatla
    satıyorlardı. Ölçü ve tartı için iki değişik ölçek
    kullanıyorlar, alırken
    büyük ölçekle alıyorlar, satarken küçük ölçekle veriyorlardı.
    İnsanların
    yollarını kesiyorlar, onların mallarına zorla el koyuyorlardı.
    Yol üstünde
    durup, bilhassa yabancı ve gariblerin mallarını çeşitli
    hilelere başvurarak
    ellerinden alıyorlardı. Ayrıca sâhip oldukları pekçok nimetin
    şükrünü
    yapmayıp, nankörlük ediyorlardı. Allahü teâlâ onlara, doğru
    yola dâvet
    etmek için Şuayb aleyhisselâmı peygamber olarak gönderdi.
    Şeayb aleyhisselâm
    onlara nasihatlerde bulunup, Allahü teâlâya şirk koşmamalarını
    ve yanlızca
    o'na ibâdet etmelerini, alış-verişte, ölçü ve tartıda
    haksızlık ve hile
    yapmamalarını, yeryüzünde bozgunculuk yapmamalarını söyledi.
    Kötülüklere
    devâm ettikleri takdirde azâba uğrayacaklarını, vazgeçtikleri
    takdirde
    mükâfâta kavuşacaklarını söyledi. Fakat azgın Medyen kavmi,
    Şuayb aleyhisselâmın
    sözlerini dinlemeyip, ona karşı çıktılar. Ona inananları
    tehdit ettiler.
    Şuayb aleyhisselâm, bütün sıkıntı, eziyet ve horlamalara
    rağmen, Medyenlileri
    doğru yola dâvete devâm etti. İbret olarak isyânları sebebiyle
    helâk
    edilen Nûh aleyhisselâmın gönderildiği kavmin, Hûd kavminin,
    Lût kavminin
    başına gelen azapları ve helâk olmalarını anlattı. İnkârdan
    vazgeçip
    imân etmelerini, mağfiret dilemelerini, aksi hâlde
    kendilerinin de isyân
    edip, helâk olan kavimler gibi azâba düşeceklerini ve helâk
    olacaklarını aöık bir lisanla anlattı. Onun peygamberliği
    Şam'a kadar
    duyulmuştu. Pekçok kimse gelerek Şuayb aleyhisselâma imân
    etmekle şereflendiler.
    Fakat Medyenliler yolda durup, Şuayb aleyhisselâma gelenlere
    mâni olmaya
    çalıştılar. Şuayb aleyhisselâmı ve ona inananları kendi sapık
    dinlerine
    dönmedikleri takdirde yurtlarından çıkaracaklarını söyleyip,
    tehdit
    ettiler. Şuayb aleyhisselâm azgın Medyen halkının, bütün
    nasihatlerine
    rağmen imâna gelmelerinden ümit kesince, onları Allahü teâlâya
    havâle
    etti. Şuayb aleyhisselâm Allahü teâlâya; ''Yâ Rabbi! Bizimle
    kavmimiz
    arasında hak ile hüküm ver. Sen hükmedicilerin hayırlısısın.''
    diye
    duâ etti.


    Azgınlıklarına ve inananlara karşı
    düşmanlıklarına devâm eden Medyen halkı üzerine, Allahü teâlâ
    azâp gönderdi.
    Cebrâil aleyhisselâmın bir sayhası ve bir zelzeleyle onların
    hepsini
    helâk etti. Hepsi yok oldular. Sanki onlar o beldede
    yaşamaışlardı.
    Şuayb aleyhisselâm ve ona inananlar kurtulup Medyen'e yakın
    bir yerde,
    yeşillik, ağaçlık ve bolluk içinde bir şehir olan Eyke'ye
    giderek, oradaki
    insanlara doğru yolu göstermekle vazifelendirildi. Medyen
    halkının bütün
    husûsiyetlerini taşıyan Eyke halkı, parayı tartı ile alırlar,
    kenarlarından
    kırptıktan sonra, tâne ile verirlerdi. Alış-verişlerinde karşı
    tarafdakine
    muhakkak zarar verirler ve onu aldatırlardı. alırken ucuz ve
    fazla fazla
    alırlar, satarken pahalı ve eksik verirlerdi. Yolcuları
    soyarlar, putlara
    taparlardı. Şuayb aleyhisselâma inanmak için gelenleri vaz
    geçirmek
    için çalışırlar, Şuayb aleyhisselâma yalancı derlerdi.
    İstekleri olmazsa,
    tehditte bulunup, eziyet ederlerdi. Şuayb aleyhisselâm Eyke
    halkını
    Allahü teâlâya imân ve ibâdet etmeye dâvet etti. Eyke halkı
    Şuayb aleyhisselâmdan
    mûcize istediler. Şuayb aleyhisselâm çevredeki putlara hitâp
    edip; ''Rabbiniz
    kimdir? Ben kimim? Söyleyin!'' dedi. Taş ve ağaçtan yapılmış
    cansız
    birer varlık olan putlar dile gelip; ''Rabbimiz ve yaratıcımız
    Allahü
    teâlÂdır. Yâ Şuayb! sen ise Allahü teâlânın peygamberisin!''
    dediler
    ve kâidelerinden yere düşüp paramparça oldular. Bir mûcize
    karşısında
    bâzı kimseler imâna geldi. İnanmayanlar da azgınlıklarını daha
    da arttırdılar.
    Şuayb aleyhisselâm son defâ ikâz edip, puta tapmaktan vaz
    geçmelerini,
    Allah'a imân etmelerini ölçü ve tartıda adâletli olmalarını ve
    her türlü
    zulümden vazgeçip, kurtulmalarını söylediyse de inkâr edip
    inanmadılar.
    Alay ettiler, yalancısın, sihirbazsın, büyülenmişsin dediler.
    İmân etmeyeceklerini
    açıkca söyleyip; ''Eğer sen doğru sözlüysen, bize gökten azap
    indir.''
    dediler. Şuayb aleyhisselâm bu azgın kavmi Allahü teâlâya
    havâle etti.
    Allahü teâla onlara isyanları sebebiyle şiddetli bir azap
    göndererek
    hepsini helâk ettiler. Önce ortalığı kasıp kavuran şiddetli
    bir sıcaklığa
    tutuldular. sular fokur fokur kaynadı. Susuzluktan
    kıvranıyorlar sıcak
    suları içtikçe içleri yanıyordu. Çâresizlikten gölge ve içecek
    su arıyorlar,
    bir tarafdan bir tarafa koşuyorlardı. Bu hâl yedi gün devâm
    etti. Sekizinci
    gün ufukta koyu gölgeli siyah bir bulut çıkıp yükseldi. Bunu
    gören Eykeliler
    serinlemek için koşup hepsi bulutun altında toplandılar. Onlar
    bulutun
    altına toplanır toplanmaz buluttan üzerlerine şiddetli bir
    ateş yağmaya
    başladı ve hepsi ateş altında helâk olup, gittiler.
    Eykelilerin helâl
    edildiği bugün, Kur'ân-ı kerimde (gölge günü) olarak
    bildirilmekte ve
    meâlen şöyle buyurulmaktadır: ''O gölge (zılle) gününün azâbı
    onları
    yakalıyıverdi. Gerçekten o azap büyük bir günah azâbı idi.''
    (Şuarâ
    sûresi:189) Şuayb aleyhisselâm, Eyke ahâlisinin helâk
    olmasından sonra,
    inananlarla birlikte Medyen'e gidip yerleşti. İnananlardan
    birinin kızıyla
    evlendi. İki kızı oldu. Kızlar büyüdü. Kendisi iyice yaşlandı.
    Allah
    korkusundan çok göz yaşı döktü. Gözleri zayıfladı, vücudu
    kuvvetten
    düştü. bu sırada Mısır'dan çıkıp Medyen'e gelen Mûsâ
    aleyhisselâm, kuyu
    başında koyunlarını sulamak için bekleyen Şuayb aleyhisselâmın
    kızlarına
    yardım ederek, koyunlarını suladı. Şuayb aleyhisselâm ücret
    vermek için
    onu evine dâvet etti. Onu emin güvenilir bir kimse olarak
    görüp, koyunlarına
    çoban tuttu. Sekiz sene koyunlarını gütmesi şartıyla
    kızlarından birini
    ona nikâhladı. Mûsâ aleyhisselâm orada on sene kaldı.
    Çocukları oldu.
    Daha sonra Mısır'a göç etti. Sıhhati düzelip gözleri açılan
    Şuayb aleyhisselâm,
    her sene Medyen'den Mısır'a giderek kızı va damâdını ziyâret
    etti. Bir
    müddet sonra da orada vefât etti. Vefâtından 300 yaşında
    olduğu rivâyet
    edilmiştir.


    Şuayb aleyhisselâm çok namaz kılardı.
    Tevrât'ta ismi Mikâil olarak bildirilmiştir. Kur'ân-ı kerimde
    A'râf,
    Şuarâ, Hûd ve Ankebût sûrelerinde Şuayb aleyhisselâm, Medyen
    ve Eyke
    kavimleri hakkında âyet-i kerimeler mevcuttur. Şuayb
    aleyhisselâmın
    altı çeşit mûcizesi vardır.


    Mûcizeleri:
    1-Hazret-i Şuayb'ın duâsı bereketiyle,
    koyunlardan doğmuş siyah kuzuların hepsi beyaz olmuştur. 2-
    Hazret-i
    Şuayb'ın duâsı bereketiyle taşlar toprak olmuştu. Şöyle ki:
    Medyen kasabası
    dağlık, taşlık bir yer olduğundan: ''Hak peygamber iseniz, duâ
    ediniz,
    şu daplar kalkıp, yerimiz geniş olsun.'' diye teklif
    etmişlerdi. Şuayb
    aleyhisselâm duâ edince, cenâb-ı hak duâsını kabul edip, elini
    o dağ
    ve taşlar üzerine koy, diye emreyledi. Elini koyunca hepsi
    toprak oluverdi.
    3-Şuayb aleyhisselâmın duâsı bereketiyle Medyen'de bâzı taşlar
    koyun
    olmuştur. Şöyle ki, kendilerinin hiç koyunu olmadığı için
    kavmi, bizim
    koyunlarımızı elimizden almak için Şuayb buraya gelmiştir diye
    söz etmişlerdi.
    Hazret-i Şuayb bunu işitince, çok üzülüp, kendinin de koyunu
    olması
    için cenâb-ı hakka duâ eyledi. Cenâb-ı Hak duâsını kabul edip,
    orada
    bulunan taşlara eliyle işâret etmesini emreyledi. Hazret-i
    Şuayb işâret
    ettiği anda o taşlar koyun oluverdi. Bu sûretle koyunları
    kavminin koyunundan
    birkaç misli fazla oldu. O koyunları sekiz, yâhut on sene
    hazret-i Mûsâ'ya
    güttürüp, kızını da ona verdiği meşhurdur. 4-Hazret-i Şuayb,
    bir yerin
    taşları etrâfında dönünce, o taşlar hemen bakır olup, ahâli
    bununla
    pek zengin olmuştur. 5- Hazret-i Şuayb'ın duâsı bereketiyle
    kum tepeleri
    yerinden kalkmıştır. 6-Hazret-i Şuayb, bir dağa çıkmak
    istediği zaman,
    dağ âdeta devenin oturup kalktığı gibi, Şuayb aleyhisselâm
    çıkıncaya
    kadar küçülür, çıktıktan sonra evvelki hâli gibi büyük bir dağ
    olurdu.

      Forum Saati Cuma Mayıs 17, 2024 5:09 am