|| Kopuk GençLik || Zamane GençLerin SanaL Mekanı ||

OOOPS Bİ DAKKA KARDEŞ !


Şimdi Hacı Sen Bu Foruma Zati Üyeysen Sorun Yok,Giriş Yap.

Haa Yok Üye FeLan DeğiLim Üye oLupta Ne İşime Yarıyacak Diyorsan Oku;
Komedi,Arkadaşlık,İyi Vakit,Sanal Bi Aile Hatta Yetim ve Öksüz KardeşLerimize Sanal Ana ve Babada Oluruz Üye oL Yeter...


Join the forum, it's quick and easy

|| Kopuk GençLik || Zamane GençLerin SanaL Mekanı ||

OOOPS Bİ DAKKA KARDEŞ !


Şimdi Hacı Sen Bu Foruma Zati Üyeysen Sorun Yok,Giriş Yap.

Haa Yok Üye FeLan DeğiLim Üye oLupta Ne İşime Yarıyacak Diyorsan Oku;
Komedi,Arkadaşlık,İyi Vakit,Sanal Bi Aile Hatta Yetim ve Öksüz KardeşLerimize Sanal Ana ve Babada Oluruz Üye oL Yeter...

|| Kopuk GençLik || Zamane GençLerin SanaL Mekanı ||

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Sayfayı FaceBook'ta Paylaş
Design By Sahirâne Design ©️
Tıkla Beğen
Erzurum

    Hz. İbrahim ( A.S )

    (fog)'(x)
    (fog)'(x)
    Hz. İbrahim ( A.S ) CouronnePatRoN
    PatRoN


    Uyarı Seviyesi Uyarı Seviyesi : Uyarı Yok !
    Cinsiyetim Cinsiyetim : Erkek
    Kayıt Tarihim Kayıt Tarihim : 14/01/10
    Yaşım Yaşım : 34
    MemLeketim MemLeketim : Yarimin Yanı
    Mesaj Sayım Mesaj Sayım : 2732

    Hz. İbrahim ( A.S ) Empty Hz. İbrahim ( A.S )

    Mesaj tarafından (fog)'(x) Ptsi Şub. 01, 2010 2:50 pm


    Urfa'da
    Nemrut ateşe attırdı.
    Fakat yanmadı.






    İBRÂHİM
    ALEYHİSSELÂM





    Kur'ân-ı
    kerîm'de ismi bildirilen peygamberlerden,ülülazm
    adı verilen altı peygamberden biri olup,Keldânî kavmine
    gönderilmiştir.Peygambber
    efendimiz Muhammed aleyhisselâmdan sonra peygamberlerin ve
    insanların
    en üstünüdür.Allahü teâlâ ona Halîlim (dostum) buyurduğu için
    Halîlullah
    veya Halîlürrâhmân olarak bilinir.Babası mümin olan Târûh
    olup,annesi
    Emine'dir.İbrâhim aleyhisselâm,peygamber efendimizin
    dedelerindendir.Çünkü,ilk
    oğlu İsmâil aleyhisselâm Arapların,ikinci oğlu İshâk
    aleyhisselâm da
    İsrâiloğullarının ceddi yâni dedesidir.Keldâni memleketi olan
    Bâbil'in
    doğu tarafında ve Dicle ile Fırat nehirleri arasındaki bölgede
    doğdu.Yüz
    yetmiş beş yaşındayken Kudüs'te vefât etti.

    İbrâhim aleyhisselâma annesi Emîle veya Ûşâ hâmileyken,babası
    Târûh
    vefât etti.Annesi,amcası olan Âzer ile evlendi.

    Âzer üvey babası ve amcası olup putperestti.Geçimini put yapıp
    satarak
    temin ederdi
    Tefsir âlimleri,En'âm sûresinin Âzer'in ismi geçen 14.âyetini
    tefsir
    ederken,Âzer'in hazret-i İbrâhim'in amcası ve üvey babası
    olduğunu açıkça
    belirtmişlerdir.Zîrâ,Peygamberimizin baba ve dedeleri Âdem
    aleyhisselâmdan
    beri hep mümindi.Kur'ân-ı kerîm'de meâlen;" Sen,yani senin
    nûrun,hep
    secde edenlerden dolaştırılıp,sana ulaşmıştır." (Şu'arâ
    sûresi:219)
    buyrulmaktadır.Ehl-i sünnet âlimleri bu âyet-i kerîmeyi tefsir
    ederken,Peygamberimizin
    bütün ana ve babalarının,mümin olduğunu anlamışlardır.Abdullah
    ibni
    Abbâs'ın bildirdiği hadîs-i şerîfte de: "Benim dedelerimin
    hiçbiri zinâ
    yapmadı.Allahü teâlâ,beni temiz babalardan,temiz analardan
    getirdi.Dedelerimin
    iki oğlu olsaydı,ben bunların en hayırlısında,en iyisinde
    bulunurdum."buyuruldu.

    Âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerden anlaşıldığı ve binlerce
    İslâm kitâbında
    yazıldığı üzere Peygamber efendimizin anaları ve babaları
    arasında bulunmakla
    şereflenen bahtiyarların hepsi,zamanlarının ve memleketlerinin
    en asîl,en
    şerefli,en güzel ve en temiz kimseleriydi.Hepsi de aziz ve
    muhteremdiler.İbrâhim
    aleyhisselâmın babası Târûh da böylece mümin,yani
    inanmıştı.Kötü ahlâktan,âdî
    ve çirkin sıfatlardan uzaktı.

    Nûh aleyhisselâmdan çok sonra Bâbil'de hüküm süren,yıldızlara
    ve putlara
    tapan Keldâni kavminin o devirdeki kralı olan Nemrûd,insanları
    kendine
    ve putlara taptırıyordu.Bir gece gördüğü
    rüyâyı,mineccimler;"Doğacak
    bir erkek çocuğun yeni bir din getireceği ve onun saltanatını
    yıkacağı."
    şeklinde tâbir edince,Nemrûd yeni doğan erkek çocukların
    öldürülmelerini
    ve hâmile kadınların hapsedilmelerini emretti.O sırada
    hazret-i İbrâhim'e
    hâmile olan annesi,amcası Âzer'le evliydi.Görünüşte hâmileliği
    belli
    olmadığı için fark edemediler,kocasına da;"Çocuk doğunca oğlan
    olursa,kendi
    elinle Nemrûd'a teslim eder mükâfât alırsın"dedi.Annesi zamanı
    gelince
    de şehir dışında bir mağarada doğum yaptı ve Âzer'e çocuğun
    doğup öldüğünü
    söyledi.Oğlunu mağarada gizledi ve orada büyüttü.Yanına
    gittiğinde onu
    parmağını emerken bulur ve doymuş görürdü.Parmaklarından süt
    ve bal
    gelirdi.Allahü teâlâ Cebrâil aleyhisselâmı göndererek bu
    gıdâları Cennet'ten
    parmaklarına akıtırdı.

    İbrâhim aleyhisselâm büyüyüp,mağaradan
    çıkınca,güneşe,aya,yıldızlara
    ve kâinâta bakarak bunları yaratanın eşi ve benzeri olmayan
    bir yaratıcının
    olduğunu anladı.Keldâni kavmine gelerek,taptıkları putların ve
    yıldızların
    ilâh olmadığını,anlayabilecekleri açık delillerle
    anlattı.Bâbil halkı
    çocuk yaşta olan ve putlarına karşı çıkan hazret-i İbrâhim'i
    üvey babası
    Âzer'e şikâyet ettiler.Âzer,İbrâhim aleyhisselâmı azarlayarak
    bu işten
    vazgeçmesini istediyse de İbrâhim aleyhisselâm onun sözlerine
    hiç aldırmayıp;"Benden
    delil isteyin göstereyim.Bana hidâyet veren,doğru yolu
    gösteren Allahü
    teâlâ beni sizden ayırdı.Sizin içinde bulunduğunuz sapıklığa
    düşürmedi.Sizi
    ve putlarınızı sevmiyorum." dedi.Putlara tapmanın mânâsız
    olduğunu Âzer'e
    de söyledi.Âzer hiddetlenip İbrâhim aleyhisselâmın yanından
    uzaklaşmasını
    istedi.

    Genç yaştayken Keldânî kavmine peygamber olarak gönderilen ve
    kendisine
    on sayfa (forma) kitap verilen İbrâhim aleyhisselâm,Allahü
    teâlânın
    emriyle büyük-küçük herkesi Allahü teâlâya îmân etmeye
    çağırdı.İnsanlara
    topluca ve açık bir tebliğde bulunmayı,putların mânâsız ve
    âcizliğini,onlara
    tapmanın sapıklık olduğunu gâyet açık bir şekilde göstermek
    istedi.O
    zaman Keldânî kavmi,bir gün bayram yapmak üzere bir yere
    toplandı.Onlar
    gittiği zaman İbrâhim aleyhisselâmın üvey babası ve puthânenin
    bekçisi
    olan Âzer onu da bayram yerine gitmeye zorladı.İbrâhim
    aleyhisselâm
    hasta olduğunu söyleyerek gitmedi.İnsanlar bayram yerinde
    toplandıkları
    zaman,yetmiş kadar putun bulunduğu puthâneye girdi.Getirdiği
    bir balta
    ile bütün putları kırıp.parça parça etti.Sadece en iri putu
    kırmadı
    ve baltayı bunun boynuna asarak,oradan uzaklaştı. Keldânî
    kavmi bayramdan
    dönünce,puthâneye girip,putların kırılıp parça parça
    edildiğini görüp,şaşırdılar.Bunu
    kim yaptı,diye bağırmaya başladılar.Bu işi,İbrâhim
    yapmıştır,diyerek
    onu yakalayıp halkın önünde sorguladılar." Ey İbrâhim!
    Putlarımızı sen
    mi kırdın?" deyince,İbrâhim aleyhisselâm,bu işi olsa olsa;"
    Ben
    varken bu küçük putlara niçin tapıyorlar!" diyen şu iri put
    yapmıştır,demiştir.
    "Siz ona sorunuz." deyince,putperestler;" Putlar konuşmaz
    ki,sen bize
    ona sor diyorsun!" dediler.Bunun üzerine İbrâhim
    aleyhisselâm;"O hâlde
    daha kendilerini kırılmaktan kurtaramayan,size hiçbir faydası
    olmayan
    bu putlara ilâh diyerek niçin tapıyorsunuz?Hâlâ akıllanmayacak
    mısınız?Size
    ve bu taptığınız putlara yazıklar olsun!" dedi.Putlarını
    İbrâhim aleyhisselâmın
    kırdığını anlayan Keldânî kavmi,onu hapsettiler.Durumu da
    ılâhlık iddiâsında
    bulunan kralları Nemrûd'a bildirdiler.

    Nemrûd, İbrâhim aleyhisselâmı yanına getirmelerini emretti.
    İbrâhim
    aleyhisselâm Nemrûd'u Allahü teâlâya îmân etmeye dâvet
    etti.Nemrûd,bunu
    reddettiği gibi, İbrâhim aleyhisselâmın kendisine secde
    etmesini istedi.Secde
    etmeyince,hapsettirdi ve ateşte yakılmasını emretti.Günlerce
    yığılan
    odunlar ateşlendi.Şiddetinden yanına yaklaşamadıkları ateşe
    hazret-i
    İbrâhim'i mancınıkla attılar.Ateşe atılırken;"Hasbiyallah ve
    ni-mel
    vekil",yani "Bana Allah'ım yetişir.O ne iyi
    vekildir,yardımcıdır." dedi.ateşe
    düşerken Cebrâil aleyhisselâm gelip;"Bir dileğin var mı?diye
    sorunca;"Var,fakat
    sana değil,Rabbim beni görüyor,biliyor." dedi.Onun bu hâli
    Kur'ân-ı
    kerîm'de övülüyor ve;"Sözünün eri olan İbrâhim."
    buyruluyor.Allahü teâlâ,Kur'ân-ı
    kerîm'de meâlen ateşe; "Ey ateş! İbrâhim'e karşı serin ve
    selâmette
    ol!" (Enbiyâ sûresi:69) diye emretti.Ateşin içi yemyeşil bir
    bahçe
    kesildi. Cebrâil aleyhisselâm da kendisine arkadaş
    oldu.Cennet'ten
    gömlek ve yaygı getirdi ve onu Cennet nîmetleri ile
    doyurdu.Ateşte yedi
    gün kaldığı rivâyet edilir.Ateş sönünce mûcizeyi gözleriyle
    görenlerden
    kardeşi Haran,amcasının kızı ve sonra hanımı olan hazret-i
    Sâre ve bâzı
    kimseler îmân ettiler. İbrâhim aleyhisselâm ateşten
    kurtulduktan sonra
    Keldâni kavmini bir müddet daha îmâna dâvet etti.Fakat zâlim
    Nemrûd
    ve putperest ahâli küfürlerinden vazgeçmediler.Allahü
    teâlâ,Nemrûd ve
    kavmine sivrisinekleri musallat etti.Sinekler onların
    kanlarını emdiler
    ve kuru kemik hâline getirdiler.Sineklerden birisi de
    Nemrûd'un burnundan
    girip beynine yerleşti.Uzun zaman azap ve ıztırap verdi.Hattâ
    başını
    tokmakla döğdüre döğdüre öldü. Allahü teâlâ,
    tanrılık iddiâ eden Nemrûd'u en âciz mahlûklarından birisi
    olan sivrisinekle
    cezalandırdı.

    İbrâhim aleyhisselâm Allahü teâlânın emriyle Bâbil'den
    Harrân'a (Urfa'nın
    güneyinde bir yer) hicret etti.Bu yolculukta kardeşinin oğlu
    Lût aleyhisselâm,hanımı
    Sâre Hâtun ve diğer inananlar da bulundular.Harrân'da bir
    müddet kaldıktan
    sonra,Şam'a,oradan da Mısır'a gitmek üzere yola çıktı.Bu
    yolculuk esnâsında
    kardeşinin oğlu Lût aleyhisselâmın Sedûm bölgesi ahâlisinde
    peygamber
    olarak vazîfelendirildiği bildirildi.Lût aleyhisselâmın
    Sedûm'a hareketinden
    sonra,Mısır'a giden İbrâhim aleyhisselâm rivâyete göre bu
    sırada otuzsekiz
    yaşındaydı.

    Mısır'a gittiği sırada Sinan bin Ulvan adlı zâlim bir Firavun
    vardı.İbrâhim
    aleyhisselâm ve hanımı hazret-i Sâre'nin Mısır'a geldiğini
    haber alan
    Firavun,zorbalık yaparak Sâre'yi almak istedi.Bu zâlim
    hükümdâr hazret-i
    Sâre'yi sarayına çağırttı.Ona musallat olmak isteyince nefesi
    kesilip
    elleri ve ayakları tutmaz hâle geldi.Bu hâline pişman
    olup,musallat
    olmaktan vaz geçti.Hazret-i Sâre'den,onun düştüğü fecî hâlden
    kurtulması
    için duâ etmesini istedi.Hazret-i Sâre,hükümdârı bu kadın
    öldürdü,diye
    suçlanmasından korktuğu için,duâ etti.Tekrar eski hâline dönen
    Firavun,Hacer
    adında bir câriyeyi hazret-i Sâre'ye hediye etti.Bu hâdiseden
    sonra
    İbrâhim aleyhisselâm hanımı Sâre ve hediye edilen Hacer
    Hâtunla birlikte
    Mısır'dan ayrılıp,Filistin'e gitti.Filistin topraklarında
    ıssız ve kupkuru
    bir yer olan Sebû'ya yerleşti.Bir müddet burada kaldı.Zamanla
    çok mala
    kavuştu.Yarım milyonu sığır olmak üzere,davarları vâdileri ve
    ovaları
    doldurdu.Çok zengin oldu.Sebû denilen yere sonradan gelip
    yerleşen insanların
    İbrâhim aleyhisselâmı incitmeleri üzerine oradan ayrılıp,Şam
    tarafında
    Kıst adlı yere göçtü.Çok cömert olan İbrâhim aleyhisselâm
    insanlara
    çok ikrâmlarda bulunurdu.

    İbrâhim aleyhisselâm,çocuğu olmadığı için hanımı hazret-i
    Sâre'nin isteği
    ve izniyle hazret-i Hacer'le evlendi.Bu evlilikten İsmâil
    aleyhisselâm
    doğdu.Muhammed aleyhisselâmın nûru hazret-i Hacer vâsıtasıyle
    İsmâil
    aleyhisselâma intikâl ettiği için,hazret-i Sâre'nin kalbinde
    hazret-i
    Hacer'e karşı gayret hâsıl oldu. İbrâhim aleyhisselâm,hazret-i
    Sâre'yi
    üzmemek için Allahü teâlânın emriyle hazret-i Hacer ve oğlu
    İsmâil'i
    (aleyhisselâm) yanına alarak,o zamanlar ıssız ve susuz bir yer
    olan
    Mekke'ye götürdü.Onları oraya bırakıp,Şam diyârına geri
    döndü.Hacer
    annemiz ve oğlu İsmâil aleyhisselâm oradayken,mübârek Zemzem
    suyu yerden
    fışkırarak çıktı.

    İbrâhim aleyhisselâm,daha önce bir oğlum olursa,Allah yoluna
    kurban
    edeceğim,diye adakta bulunmuştu.İbrâhim aleyhisselâm,hazret-i
    Hacer
    ve oğlu İsmâil aleyhisselâmı ziyâret için Mekke'ye geldiği
    sırada,üç
    gün üst üste gördüğü bir rüyâ üzerine İsmâil aleyhisselâmı
    kurban etmek
    istedi.Tam kurban etmek üzereyken,Allahü teâlâ İbrâhim
    aleyhisselâma
    rüyâsında sadâkat (bağlılık) gösterdiğini bildirerek kurbanlık
    bir koç
    ihsân etti.Böylece İsmâil aleyhisselâm,kurban edilmekten
    kurtuldu.Allahü
    teâlâ, İbrâhim aleyhisselâma ihtiyar yaşında hazret-i Sâre'den
    İshâk
    isimli oğlunu ihsân etti. İbrâhim aleyhisselâm bir kaç defa
    hazret-i
    Hacer'i ve oğlu İsmâil aleyhisselâmı ziyâret etti.Bir
    defâsında oğlu
    İsmâil ile birlikte Beytullah'ı (Kâbe-i muazzamayı) inşâ
    etti.Cennet
    yâkutlarından Hacer-ül-Esved adlı siyah taşı Cebrâil
    aleyhisselâmın
    bildirmesiyle alarak,Kâbe-i muazzamanın duvarına
    yerleştirdi.Kâbe duvarını
    örerken,şimdi Makâm-ı İbrâhim denilen taşın üzerine
    bastı.Kâbe'yi yapıp
    bitirince,Allahü teâlânın Cebrâil aleyhisselâm aracılığıyla
    bildirdiği
    gibi, İsmâil aleyhisselâm ve Mekke'de yerleşmiş olan
    Cürhümlülerle birlikte
    hac ibâdetini yaptı.

    İsmâil aleyhisselâmla haccın rükünlerini yerine getirdikten
    sonra,oğluna
    Kâbe'ye bakmasına ve onu koruması için tenbihte bulundu.Şam'a
    gitmek
    istedi.Gitmeden önce Arafat'a çıkıp,İsmâil aleyhisselâmın
    evlâdına duâ
    etti ve Şam'a döndü.Ertesi sene hac mevsiminde hanımı hazret-i
    Sâre
    ve oğlu İshâk aleyhisselâmı da alarak Mekke'ye geldi.Hac
    ibâdetini yaptıktan
    sonra,birlikte Şam'a döndüler.

    İbrâhim aleyhisselâm,vefât etmeden önce oğlu hazret-i İsmâil'e
    şu vasiyette
    bulundu:"Ey oğlum!Alnında parlayan bu nûr,son peygamber
    Muhammed aleyhisselâmın
    nûrudur.Bütün baba ve dedelerimizin vasiyeti,bu nûru iyi
    muhâfaza edip,ehline
    teslim etmektir.Bu mübârek nûru iyi muhâfaza et.Nikâhlı,afîf
    ve temiz
    kadınlara teslim eyle.Evlâdına da böyle vasiyette
    bulun."dedi.Yüz yetmiş
    beş yaşında hazret-i Hacer ve hazret-i Sâre'den sonra Kudüs'te
    vefât
    etti.Kudüs civârında Habrun kasabasında bir mağaraya
    defnedildi.Bu kasaba,İbrâhim
    aleyhisselâmın Halîl (Allahü teâlânın dostu) ismine izâfeten
    Halîlurrahmân
    ismiyle meşhurdur.Hazret-i Lût,hazret-i İshâk ve hazret-i
    Yâkûb ile
    pekçok peygamberin bu beldede bulunduğu rivâyet
    edilir.Müslüman hükümdârlar
    oradaki mescitleri ve türbeleri kendi devirlerinde tâmir
    ettirmişlerdir.Halîlurrahmân'daki
    mescit ve türbeleri ise son olarak Osmanlı Sultânı İkinci
    Abdülhâmid
    Han tâmir ettirmiştir.

    İbrâhim aleyhisselâm ülülazm peygamberlerin ikincisi
    olup,Peygamber
    efendimiz Muhammed aleyhisselâmdan sonra bütün peygamberlerden
    ve resûllerden
    üstündür. İbrâhim aleyhisselâmdan sonra gelen bütün
    peygamberler onun
    neslindendir.

    Allahü teâlâ hazret-i İbrâhim'i ilâhî sırlara vâkıf kıldı ve
    onu,ateşe
    atıldığında nefsiyle,oğlu hazret-i İsmâil'i Allah için kurban
    etmesini
    bildirip evlâdı ile malı ile imtihân etti.Malı ile imtihân
    edilmesi
    şöyle olmuştur:O kadar zengindi ki,sadece sığırları yarım
    milyon olup,davarları,ovaları
    ve vâdileri dolduruyordu.Cebrâil aleyhisselâm insan sûretinde
    gelip;"Ya
    İbrâhim,bu sürüler kimindir?" deyince;"Allah'ındır fakat benim
    elimde
    emânettir.Allahü teâlâyı tesbih et,ismini an,onu zikret,bu
    sürülerin
    hepsi senin olsun." diyerek bütün malını bağışladı.Cebrâil
    aleyhisselâm
    kendini tanıtınca,hazret-i İbrâhim;"Ben Allah için
    bağışladığımı geri
    alamam." diyerek bütün malını satıp,Allah yolunda sarf etti.

    Hazret-i İbrâhim kendisine nâzil olan (indirilen) emir ve
    yasakları
    tamâmen halka bildirdi.Allah'tan başka şeylere tapmanın bâtıl
    (geçersiz)
    olduğunu çok açık bir şekilde anlattı.Şirke (Allah'a ortak
    koşma) yol
    açacak kapıların hepsini kapattı.
    Çocukluğundan ölümüne kadar hak din üzere olduğundan ve
    insanlara dîni
    bildirdiğinden dolayı,onun milletine işâret için Kur'ân-ı
    kerîmde "Hanîfen"
    (hak din üzere bulunanlar) diye zikredilmiştir.Hazret-i
    İbrâhim'in husûsiyetleri
    Kur'ân-ı kerîmde Nahl sûresi 120,121,122. âyetlerde
    bildirilmektedir.Misâfirperverliği
    ve cömertliği dillerde dolaşırdı.Misâfir olmayınca yemek
    yemez,bir misâfir
    bulmak için uzaklara giderdi.Bu vasfından dolayı ona
    Ebû'd-Düyûf (misâfirler
    babası) adı verilmişti.Kıblesi Kâbe idi.Namaza durduğu zaman
    kalbinin
    coşması,hışırtısı çok uzaklardan duyulurdu.

    İbrâhim Aleyhisselâmın Mûcizeleri

    1. İbrâhim aleyhisselâmın mübârek vücûduna ateş tesir
    etmedi.Nemrûd
    onu ateşe attığında Allahü teâlâ;"Ey ateş! İbrâhim üzerine
    serin ve
    selâmet ol!" buyurunca ateş onu yakmadı.
    2.Cansız olan,parça parça edilmiş ve parçaları ayrı ayrı
    yerlere konmuş
    olan kuşlar (dört kuş), İbrâhim aleyhisselâmın çağırması üzere
    yeniden
    dirilmişlerdir.
    3. İbrâhim aleyhisselâmın mûcizesi ile taşlar kömür gibi
    yanmıştır.Rivâyete
    göre İbrâhim aleyhisselâm Şam tarafına hicret ettiğinde
    çayırlık,çimenlik
    bir yerde konaklamıştı.Orada yakacak hiçbir şey
    bulamayan,buldukları
    az bir şeyle ihtiyaçlarını karşılayamayan ahâli,durumlarını
    İbrâhim
    aleyhisselâma anlattı. İbrâhim aleyhisselâm taşları toplattı
    ve kömür
    gibi yaktı.Bu mûcizeyi gören pekçok kimse îmân etti.
    4.Bâzan yırtıcı ve yabânî hayvanlar İbrâhim aleyhisselâmla
    beraber
    giderler ve dile gelerek gâyet açık bir şekilde onunla
    konuşurlardı.Bir
    defâsında,hanımı hazret-i Hacer ve oğlu İsmâil'le görüşmek ve
    onları
    ziyâret etmek için Mekke'ye gitmişti.Şam'a geri dönüşünde
    birçok yabânî
    hayvan, İbrâhim aleyhisselâm ile berâber yürüyüp,onunla açıkça
    konuştular.
    5. İbrâhim aleyhisselâm duvarların ve dağların arkasını da
    görürdü.
    Bu mûcizesi Mısır'a gittiğinde zevcesi hazret-i Sâre'ye
    musallat olmak
    isteyen zamânın kralı Firavun,hazret-i Sâre'yi sarayına
    alınca, İbrâhim
    aleyhisselâm dışardan içeriyi seyretmiştir.Sarayın duvarları
    ona cam
    gibi olmuş ve gözünden perde kaldırılmıştır.Böylece hazret-i
    Sâre'ye
    el uzatmaya kalkışan Firavun'un ellerinin kuruyup,ayaklarının
    tutmayarak
    yere yıkıldığına şait olmuştur.
    6. İbrâhim aleyhisselâmın bastığı taşın üzerinden ağaç bitip
    yeşermiştir.Bu
    istek dîne dâvet ettiği bir beldenin ahâlisinden gelmiş,duâsı
    üzerine
    mûcizeyi göstermiştir.
    7. İbrâhim aleyhisselâmın oturduğu yerden güzel kokular
    yayılırdı. Ayrılsa
    bile,senelerce güzel kokusu oradan çıkmazdı.Hazret-i İsmâil de
    babasının
    evine gelip gittiğini,onun kokusundan anlamıştı.

    İbrâhim aleyhisselâmın dîni: İbrâhim aleyhisselâmın dîni,Hanîf
    dînidir.Yanlış
    ve sapık olan şeye hiç dalmadan doğruya yönelen mânâsınadır.
    İbrâhim
    aleyhisselâm,Kaldânî kavminin taptığı putlara aslâ
    tapmayıp,onları aşağılayıp,Allahü
    teâlâya ibâdet ettiği için,Hanîf denilmiştir.Ayrıca,kendiside
    eğrilik
    bulunmayan dosdoğru olan din mânâsında da Hanîf dîni
    denilmiştir.Peygamber
    efendimize peygamberlik bildirilmeden önceki Arablardan birçok
    kimse
    Hanîf dînine mensuptu.

    İbrâhim aleyhisselâma bildirilen Hanîf dîninin esaslarından
    bâzıları
    şunlardır:Kimse kimsenin günâhını yüklenmez.Kimse başkasının
    günâhından
    sorumlu olmaz.İnsanlar âhirette ancak ihlâsla işlediği sâlih
    amellerinin
    ve niyetlerinin faydasını görürler.Her insanın hayır ve
    şerden
    ibâret olan ameli kıyâmet gününde mizânında
    görülecektir.İnsana çalışmasının
    karşılığı tam olarak verilecektir.

      Similar topics

      -

      Forum Saati Salı Mayıs 14, 2024 11:43 pm