Urfa'da Nemrut ateşe attırdı. Fakat yanmadı. |
İBRÂHİM ALEYHİSSELÂM |
Kur'ân-ı
kerîm'de ismi bildirilen peygamberlerden,ülülazm
adı verilen altı peygamberden biri olup,Keldânî kavmine
gönderilmiştir.Peygambber
efendimiz Muhammed aleyhisselâmdan sonra peygamberlerin ve
insanların
en üstünüdür.Allahü teâlâ ona Halîlim (dostum) buyurduğu için
Halîlullah
veya Halîlürrâhmân olarak bilinir.Babası mümin olan Târûh
olup,annesi
Emine'dir.İbrâhim aleyhisselâm,peygamber efendimizin
dedelerindendir.Çünkü,ilk
oğlu İsmâil aleyhisselâm Arapların,ikinci oğlu İshâk
aleyhisselâm da
İsrâiloğullarının ceddi yâni dedesidir.Keldâni memleketi olan
Bâbil'in
doğu tarafında ve Dicle ile Fırat nehirleri arasındaki bölgede
doğdu.Yüz
yetmiş beş yaşındayken Kudüs'te vefât etti.
İbrâhim aleyhisselâma annesi Emîle veya Ûşâ hâmileyken,babası
Târûh
vefât etti.Annesi,amcası olan Âzer ile evlendi.
Âzer üvey babası ve amcası olup putperestti.Geçimini put yapıp
satarak
temin ederdi
Tefsir âlimleri,En'âm sûresinin Âzer'in ismi geçen 14.âyetini
tefsir
ederken,Âzer'in hazret-i İbrâhim'in amcası ve üvey babası
olduğunu açıkça
belirtmişlerdir.Zîrâ,Peygamberimizin baba ve dedeleri Âdem
aleyhisselâmdan
beri hep mümindi.Kur'ân-ı kerîm'de meâlen;" Sen,yani senin
nûrun,hep
secde edenlerden dolaştırılıp,sana ulaşmıştır." (Şu'arâ
sûresi:219)
buyrulmaktadır.Ehl-i sünnet âlimleri bu âyet-i kerîmeyi tefsir
ederken,Peygamberimizin
bütün ana ve babalarının,mümin olduğunu anlamışlardır.Abdullah
ibni
Abbâs'ın bildirdiği hadîs-i şerîfte de: "Benim dedelerimin
hiçbiri zinâ
yapmadı.Allahü teâlâ,beni temiz babalardan,temiz analardan
getirdi.Dedelerimin
iki oğlu olsaydı,ben bunların en hayırlısında,en iyisinde
bulunurdum."buyuruldu.
Âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerden anlaşıldığı ve binlerce
İslâm kitâbında
yazıldığı üzere Peygamber efendimizin anaları ve babaları
arasında bulunmakla
şereflenen bahtiyarların hepsi,zamanlarının ve memleketlerinin
en asîl,en
şerefli,en güzel ve en temiz kimseleriydi.Hepsi de aziz ve
muhteremdiler.İbrâhim
aleyhisselâmın babası Târûh da böylece mümin,yani
inanmıştı.Kötü ahlâktan,âdî
ve çirkin sıfatlardan uzaktı.
Nûh aleyhisselâmdan çok sonra Bâbil'de hüküm süren,yıldızlara
ve putlara
tapan Keldâni kavminin o devirdeki kralı olan Nemrûd,insanları
kendine
ve putlara taptırıyordu.Bir gece gördüğü
rüyâyı,mineccimler;"Doğacak
bir erkek çocuğun yeni bir din getireceği ve onun saltanatını
yıkacağı."
şeklinde tâbir edince,Nemrûd yeni doğan erkek çocukların
öldürülmelerini
ve hâmile kadınların hapsedilmelerini emretti.O sırada
hazret-i İbrâhim'e
hâmile olan annesi,amcası Âzer'le evliydi.Görünüşte hâmileliği
belli
olmadığı için fark edemediler,kocasına da;"Çocuk doğunca oğlan
olursa,kendi
elinle Nemrûd'a teslim eder mükâfât alırsın"dedi.Annesi zamanı
gelince
de şehir dışında bir mağarada doğum yaptı ve Âzer'e çocuğun
doğup öldüğünü
söyledi.Oğlunu mağarada gizledi ve orada büyüttü.Yanına
gittiğinde onu
parmağını emerken bulur ve doymuş görürdü.Parmaklarından süt
ve bal
gelirdi.Allahü teâlâ Cebrâil aleyhisselâmı göndererek bu
gıdâları Cennet'ten
parmaklarına akıtırdı.
İbrâhim aleyhisselâm büyüyüp,mağaradan
çıkınca,güneşe,aya,yıldızlara
ve kâinâta bakarak bunları yaratanın eşi ve benzeri olmayan
bir yaratıcının
olduğunu anladı.Keldâni kavmine gelerek,taptıkları putların ve
yıldızların
ilâh olmadığını,anlayabilecekleri açık delillerle
anlattı.Bâbil halkı
çocuk yaşta olan ve putlarına karşı çıkan hazret-i İbrâhim'i
üvey babası
Âzer'e şikâyet ettiler.Âzer,İbrâhim aleyhisselâmı azarlayarak
bu işten
vazgeçmesini istediyse de İbrâhim aleyhisselâm onun sözlerine
hiç aldırmayıp;"Benden
delil isteyin göstereyim.Bana hidâyet veren,doğru yolu
gösteren Allahü
teâlâ beni sizden ayırdı.Sizin içinde bulunduğunuz sapıklığa
düşürmedi.Sizi
ve putlarınızı sevmiyorum." dedi.Putlara tapmanın mânâsız
olduğunu Âzer'e
de söyledi.Âzer hiddetlenip İbrâhim aleyhisselâmın yanından
uzaklaşmasını
istedi.
Genç yaştayken Keldânî kavmine peygamber olarak gönderilen ve
kendisine
on sayfa (forma) kitap verilen İbrâhim aleyhisselâm,Allahü
teâlânın
emriyle büyük-küçük herkesi Allahü teâlâya îmân etmeye
çağırdı.İnsanlara
topluca ve açık bir tebliğde bulunmayı,putların mânâsız ve
âcizliğini,onlara
tapmanın sapıklık olduğunu gâyet açık bir şekilde göstermek
istedi.O
zaman Keldânî kavmi,bir gün bayram yapmak üzere bir yere
toplandı.Onlar
gittiği zaman İbrâhim aleyhisselâmın üvey babası ve puthânenin
bekçisi
olan Âzer onu da bayram yerine gitmeye zorladı.İbrâhim
aleyhisselâm
hasta olduğunu söyleyerek gitmedi.İnsanlar bayram yerinde
toplandıkları
zaman,yetmiş kadar putun bulunduğu puthâneye girdi.Getirdiği
bir balta
ile bütün putları kırıp.parça parça etti.Sadece en iri putu
kırmadı
ve baltayı bunun boynuna asarak,oradan uzaklaştı. Keldânî
kavmi bayramdan
dönünce,puthâneye girip,putların kırılıp parça parça
edildiğini görüp,şaşırdılar.Bunu
kim yaptı,diye bağırmaya başladılar.Bu işi,İbrâhim
yapmıştır,diyerek
onu yakalayıp halkın önünde sorguladılar." Ey İbrâhim!
Putlarımızı sen
mi kırdın?" deyince,İbrâhim aleyhisselâm,bu işi olsa olsa;"
Ben
varken bu küçük putlara niçin tapıyorlar!" diyen şu iri put
yapmıştır,demiştir.
"Siz ona sorunuz." deyince,putperestler;" Putlar konuşmaz
ki,sen bize
ona sor diyorsun!" dediler.Bunun üzerine İbrâhim
aleyhisselâm;"O hâlde
daha kendilerini kırılmaktan kurtaramayan,size hiçbir faydası
olmayan
bu putlara ilâh diyerek niçin tapıyorsunuz?Hâlâ akıllanmayacak
mısınız?Size
ve bu taptığınız putlara yazıklar olsun!" dedi.Putlarını
İbrâhim aleyhisselâmın
kırdığını anlayan Keldânî kavmi,onu hapsettiler.Durumu da
ılâhlık iddiâsında
bulunan kralları Nemrûd'a bildirdiler.
Nemrûd, İbrâhim aleyhisselâmı yanına getirmelerini emretti.
İbrâhim
aleyhisselâm Nemrûd'u Allahü teâlâya îmân etmeye dâvet
etti.Nemrûd,bunu
reddettiği gibi, İbrâhim aleyhisselâmın kendisine secde
etmesini istedi.Secde
etmeyince,hapsettirdi ve ateşte yakılmasını emretti.Günlerce
yığılan
odunlar ateşlendi.Şiddetinden yanına yaklaşamadıkları ateşe
hazret-i
İbrâhim'i mancınıkla attılar.Ateşe atılırken;"Hasbiyallah ve
ni-mel
vekil",yani "Bana Allah'ım yetişir.O ne iyi
vekildir,yardımcıdır." dedi.ateşe
düşerken Cebrâil aleyhisselâm gelip;"Bir dileğin var mı?diye
sorunca;"Var,fakat
sana değil,Rabbim beni görüyor,biliyor." dedi.Onun bu hâli
Kur'ân-ı
kerîm'de övülüyor ve;"Sözünün eri olan İbrâhim."
buyruluyor.Allahü teâlâ,Kur'ân-ı
kerîm'de meâlen ateşe; "Ey ateş! İbrâhim'e karşı serin ve
selâmette
ol!" (Enbiyâ sûresi:69) diye emretti.Ateşin içi yemyeşil bir
bahçe
kesildi. Cebrâil aleyhisselâm da kendisine arkadaş
oldu.Cennet'ten
gömlek ve yaygı getirdi ve onu Cennet nîmetleri ile
doyurdu.Ateşte yedi
gün kaldığı rivâyet edilir.Ateş sönünce mûcizeyi gözleriyle
görenlerden
kardeşi Haran,amcasının kızı ve sonra hanımı olan hazret-i
Sâre ve bâzı
kimseler îmân ettiler. İbrâhim aleyhisselâm ateşten
kurtulduktan sonra
Keldâni kavmini bir müddet daha îmâna dâvet etti.Fakat zâlim
Nemrûd
ve putperest ahâli küfürlerinden vazgeçmediler.Allahü
teâlâ,Nemrûd ve
kavmine sivrisinekleri musallat etti.Sinekler onların
kanlarını emdiler
ve kuru kemik hâline getirdiler.Sineklerden birisi de
Nemrûd'un burnundan
girip beynine yerleşti.Uzun zaman azap ve ıztırap verdi.Hattâ
başını
tokmakla döğdüre döğdüre öldü. Allahü teâlâ,
tanrılık iddiâ eden Nemrûd'u en âciz mahlûklarından birisi
olan sivrisinekle
cezalandırdı.
İbrâhim aleyhisselâm Allahü teâlânın emriyle Bâbil'den
Harrân'a (Urfa'nın
güneyinde bir yer) hicret etti.Bu yolculukta kardeşinin oğlu
Lût aleyhisselâm,hanımı
Sâre Hâtun ve diğer inananlar da bulundular.Harrân'da bir
müddet kaldıktan
sonra,Şam'a,oradan da Mısır'a gitmek üzere yola çıktı.Bu
yolculuk esnâsında
kardeşinin oğlu Lût aleyhisselâmın Sedûm bölgesi ahâlisinde
peygamber
olarak vazîfelendirildiği bildirildi.Lût aleyhisselâmın
Sedûm'a hareketinden
sonra,Mısır'a giden İbrâhim aleyhisselâm rivâyete göre bu
sırada otuzsekiz
yaşındaydı.
Mısır'a gittiği sırada Sinan bin Ulvan adlı zâlim bir Firavun
vardı.İbrâhim
aleyhisselâm ve hanımı hazret-i Sâre'nin Mısır'a geldiğini
haber alan
Firavun,zorbalık yaparak Sâre'yi almak istedi.Bu zâlim
hükümdâr hazret-i
Sâre'yi sarayına çağırttı.Ona musallat olmak isteyince nefesi
kesilip
elleri ve ayakları tutmaz hâle geldi.Bu hâline pişman
olup,musallat
olmaktan vaz geçti.Hazret-i Sâre'den,onun düştüğü fecî hâlden
kurtulması
için duâ etmesini istedi.Hazret-i Sâre,hükümdârı bu kadın
öldürdü,diye
suçlanmasından korktuğu için,duâ etti.Tekrar eski hâline dönen
Firavun,Hacer
adında bir câriyeyi hazret-i Sâre'ye hediye etti.Bu hâdiseden
sonra
İbrâhim aleyhisselâm hanımı Sâre ve hediye edilen Hacer
Hâtunla birlikte
Mısır'dan ayrılıp,Filistin'e gitti.Filistin topraklarında
ıssız ve kupkuru
bir yer olan Sebû'ya yerleşti.Bir müddet burada kaldı.Zamanla
çok mala
kavuştu.Yarım milyonu sığır olmak üzere,davarları vâdileri ve
ovaları
doldurdu.Çok zengin oldu.Sebû denilen yere sonradan gelip
yerleşen insanların
İbrâhim aleyhisselâmı incitmeleri üzerine oradan ayrılıp,Şam
tarafında
Kıst adlı yere göçtü.Çok cömert olan İbrâhim aleyhisselâm
insanlara
çok ikrâmlarda bulunurdu.
İbrâhim aleyhisselâm,çocuğu olmadığı için hanımı hazret-i
Sâre'nin isteği
ve izniyle hazret-i Hacer'le evlendi.Bu evlilikten İsmâil
aleyhisselâm
doğdu.Muhammed aleyhisselâmın nûru hazret-i Hacer vâsıtasıyle
İsmâil
aleyhisselâma intikâl ettiği için,hazret-i Sâre'nin kalbinde
hazret-i
Hacer'e karşı gayret hâsıl oldu. İbrâhim aleyhisselâm,hazret-i
Sâre'yi
üzmemek için Allahü teâlânın emriyle hazret-i Hacer ve oğlu
İsmâil'i
(aleyhisselâm) yanına alarak,o zamanlar ıssız ve susuz bir yer
olan
Mekke'ye götürdü.Onları oraya bırakıp,Şam diyârına geri
döndü.Hacer
annemiz ve oğlu İsmâil aleyhisselâm oradayken,mübârek Zemzem
suyu yerden
fışkırarak çıktı.
İbrâhim aleyhisselâm,daha önce bir oğlum olursa,Allah yoluna
kurban
edeceğim,diye adakta bulunmuştu.İbrâhim aleyhisselâm,hazret-i
Hacer
ve oğlu İsmâil aleyhisselâmı ziyâret için Mekke'ye geldiği
sırada,üç
gün üst üste gördüğü bir rüyâ üzerine İsmâil aleyhisselâmı
kurban etmek
istedi.Tam kurban etmek üzereyken,Allahü teâlâ İbrâhim
aleyhisselâma
rüyâsında sadâkat (bağlılık) gösterdiğini bildirerek kurbanlık
bir koç
ihsân etti.Böylece İsmâil aleyhisselâm,kurban edilmekten
kurtuldu.Allahü
teâlâ, İbrâhim aleyhisselâma ihtiyar yaşında hazret-i Sâre'den
İshâk
isimli oğlunu ihsân etti. İbrâhim aleyhisselâm bir kaç defa
hazret-i
Hacer'i ve oğlu İsmâil aleyhisselâmı ziyâret etti.Bir
defâsında oğlu
İsmâil ile birlikte Beytullah'ı (Kâbe-i muazzamayı) inşâ
etti.Cennet
yâkutlarından Hacer-ül-Esved adlı siyah taşı Cebrâil
aleyhisselâmın
bildirmesiyle alarak,Kâbe-i muazzamanın duvarına
yerleştirdi.Kâbe duvarını
örerken,şimdi Makâm-ı İbrâhim denilen taşın üzerine
bastı.Kâbe'yi yapıp
bitirince,Allahü teâlânın Cebrâil aleyhisselâm aracılığıyla
bildirdiği
gibi, İsmâil aleyhisselâm ve Mekke'de yerleşmiş olan
Cürhümlülerle birlikte
hac ibâdetini yaptı.
İsmâil aleyhisselâmla haccın rükünlerini yerine getirdikten
sonra,oğluna
Kâbe'ye bakmasına ve onu koruması için tenbihte bulundu.Şam'a
gitmek
istedi.Gitmeden önce Arafat'a çıkıp,İsmâil aleyhisselâmın
evlâdına duâ
etti ve Şam'a döndü.Ertesi sene hac mevsiminde hanımı hazret-i
Sâre
ve oğlu İshâk aleyhisselâmı da alarak Mekke'ye geldi.Hac
ibâdetini yaptıktan
sonra,birlikte Şam'a döndüler.
İbrâhim aleyhisselâm,vefât etmeden önce oğlu hazret-i İsmâil'e
şu vasiyette
bulundu:"Ey oğlum!Alnında parlayan bu nûr,son peygamber
Muhammed aleyhisselâmın
nûrudur.Bütün baba ve dedelerimizin vasiyeti,bu nûru iyi
muhâfaza edip,ehline
teslim etmektir.Bu mübârek nûru iyi muhâfaza et.Nikâhlı,afîf
ve temiz
kadınlara teslim eyle.Evlâdına da böyle vasiyette
bulun."dedi.Yüz yetmiş
beş yaşında hazret-i Hacer ve hazret-i Sâre'den sonra Kudüs'te
vefât
etti.Kudüs civârında Habrun kasabasında bir mağaraya
defnedildi.Bu kasaba,İbrâhim
aleyhisselâmın Halîl (Allahü teâlânın dostu) ismine izâfeten
Halîlurrahmân
ismiyle meşhurdur.Hazret-i Lût,hazret-i İshâk ve hazret-i
Yâkûb ile
pekçok peygamberin bu beldede bulunduğu rivâyet
edilir.Müslüman hükümdârlar
oradaki mescitleri ve türbeleri kendi devirlerinde tâmir
ettirmişlerdir.Halîlurrahmân'daki
mescit ve türbeleri ise son olarak Osmanlı Sultânı İkinci
Abdülhâmid
Han tâmir ettirmiştir.
İbrâhim aleyhisselâm ülülazm peygamberlerin ikincisi
olup,Peygamber
efendimiz Muhammed aleyhisselâmdan sonra bütün peygamberlerden
ve resûllerden
üstündür. İbrâhim aleyhisselâmdan sonra gelen bütün
peygamberler onun
neslindendir.
Allahü teâlâ hazret-i İbrâhim'i ilâhî sırlara vâkıf kıldı ve
onu,ateşe
atıldığında nefsiyle,oğlu hazret-i İsmâil'i Allah için kurban
etmesini
bildirip evlâdı ile malı ile imtihân etti.Malı ile imtihân
edilmesi
şöyle olmuştur:O kadar zengindi ki,sadece sığırları yarım
milyon olup,davarları,ovaları
ve vâdileri dolduruyordu.Cebrâil aleyhisselâm insan sûretinde
gelip;"Ya
İbrâhim,bu sürüler kimindir?" deyince;"Allah'ındır fakat benim
elimde
emânettir.Allahü teâlâyı tesbih et,ismini an,onu zikret,bu
sürülerin
hepsi senin olsun." diyerek bütün malını bağışladı.Cebrâil
aleyhisselâm
kendini tanıtınca,hazret-i İbrâhim;"Ben Allah için
bağışladığımı geri
alamam." diyerek bütün malını satıp,Allah yolunda sarf etti.
Hazret-i İbrâhim kendisine nâzil olan (indirilen) emir ve
yasakları
tamâmen halka bildirdi.Allah'tan başka şeylere tapmanın bâtıl
(geçersiz)
olduğunu çok açık bir şekilde anlattı.Şirke (Allah'a ortak
koşma) yol
açacak kapıların hepsini kapattı.
Çocukluğundan ölümüne kadar hak din üzere olduğundan ve
insanlara dîni
bildirdiğinden dolayı,onun milletine işâret için Kur'ân-ı
kerîmde "Hanîfen"
(hak din üzere bulunanlar) diye zikredilmiştir.Hazret-i
İbrâhim'in husûsiyetleri
Kur'ân-ı kerîmde Nahl sûresi 120,121,122. âyetlerde
bildirilmektedir.Misâfirperverliği
ve cömertliği dillerde dolaşırdı.Misâfir olmayınca yemek
yemez,bir misâfir
bulmak için uzaklara giderdi.Bu vasfından dolayı ona
Ebû'd-Düyûf (misâfirler
babası) adı verilmişti.Kıblesi Kâbe idi.Namaza durduğu zaman
kalbinin
coşması,hışırtısı çok uzaklardan duyulurdu.
İbrâhim Aleyhisselâmın Mûcizeleri
1. İbrâhim aleyhisselâmın mübârek vücûduna ateş tesir
etmedi.Nemrûd
onu ateşe attığında Allahü teâlâ;"Ey ateş! İbrâhim üzerine
serin ve
selâmet ol!" buyurunca ateş onu yakmadı.
2.Cansız olan,parça parça edilmiş ve parçaları ayrı ayrı
yerlere konmuş
olan kuşlar (dört kuş), İbrâhim aleyhisselâmın çağırması üzere
yeniden
dirilmişlerdir.
3. İbrâhim aleyhisselâmın mûcizesi ile taşlar kömür gibi
yanmıştır.Rivâyete
göre İbrâhim aleyhisselâm Şam tarafına hicret ettiğinde
çayırlık,çimenlik
bir yerde konaklamıştı.Orada yakacak hiçbir şey
bulamayan,buldukları
az bir şeyle ihtiyaçlarını karşılayamayan ahâli,durumlarını
İbrâhim
aleyhisselâma anlattı. İbrâhim aleyhisselâm taşları toplattı
ve kömür
gibi yaktı.Bu mûcizeyi gören pekçok kimse îmân etti.
4.Bâzan yırtıcı ve yabânî hayvanlar İbrâhim aleyhisselâmla
beraber
giderler ve dile gelerek gâyet açık bir şekilde onunla
konuşurlardı.Bir
defâsında,hanımı hazret-i Hacer ve oğlu İsmâil'le görüşmek ve
onları
ziyâret etmek için Mekke'ye gitmişti.Şam'a geri dönüşünde
birçok yabânî
hayvan, İbrâhim aleyhisselâm ile berâber yürüyüp,onunla açıkça
konuştular.
5. İbrâhim aleyhisselâm duvarların ve dağların arkasını da
görürdü.
Bu mûcizesi Mısır'a gittiğinde zevcesi hazret-i Sâre'ye
musallat olmak
isteyen zamânın kralı Firavun,hazret-i Sâre'yi sarayına
alınca, İbrâhim
aleyhisselâm dışardan içeriyi seyretmiştir.Sarayın duvarları
ona cam
gibi olmuş ve gözünden perde kaldırılmıştır.Böylece hazret-i
Sâre'ye
el uzatmaya kalkışan Firavun'un ellerinin kuruyup,ayaklarının
tutmayarak
yere yıkıldığına şait olmuştur.
6. İbrâhim aleyhisselâmın bastığı taşın üzerinden ağaç bitip
yeşermiştir.Bu
istek dîne dâvet ettiği bir beldenin ahâlisinden gelmiş,duâsı
üzerine
mûcizeyi göstermiştir.
7. İbrâhim aleyhisselâmın oturduğu yerden güzel kokular
yayılırdı. Ayrılsa
bile,senelerce güzel kokusu oradan çıkmazdı.Hazret-i İsmâil de
babasının
evine gelip gittiğini,onun kokusundan anlamıştı.
İbrâhim aleyhisselâmın dîni: İbrâhim aleyhisselâmın dîni,Hanîf
dînidir.Yanlış
ve sapık olan şeye hiç dalmadan doğruya yönelen mânâsınadır.
İbrâhim
aleyhisselâm,Kaldânî kavminin taptığı putlara aslâ
tapmayıp,onları aşağılayıp,Allahü
teâlâya ibâdet ettiği için,Hanîf denilmiştir.Ayrıca,kendiside
eğrilik
bulunmayan dosdoğru olan din mânâsında da Hanîf dîni
denilmiştir.Peygamber
efendimize peygamberlik bildirilmeden önceki Arablardan birçok
kimse
Hanîf dînine mensuptu.
İbrâhim aleyhisselâma bildirilen Hanîf dîninin esaslarından
bâzıları
şunlardır:Kimse kimsenin günâhını yüklenmez.Kimse başkasının
günâhından
sorumlu olmaz.İnsanlar âhirette ancak ihlâsla işlediği sâlih
amellerinin
ve niyetlerinin faydasını görürler.Her insanın hayır ve
şerden
ibâret olan ameli kıyâmet gününde mizânında
görülecektir.İnsana çalışmasının
karşılığı tam olarak verilecektir.
Salı Tem. 19, 2011 2:24 pm tarafından glewci
» Xara3d5 3 boyutlu yazi yazma programi (dj isimleri yazmak icin şahane)
C.tesi Nis. 16, 2011 10:24 am tarafından erhan2188
» Hareketli Avatar Yapımı
C.tesi Mart 12, 2011 9:47 pm tarafından (fog)'(x)
» Sjsro 11d'li Media.pk2...!!
C.tesi Mart 12, 2011 1:26 pm tarafından womekan
» Pet (Horse, Wolf, Kervan vs.) Auto Pot.
Salı Şub. 15, 2011 5:11 pm tarafından wiar01
» Silkroad'ı 3D Oynayın! Bir İlk :)
Perş. Şub. 03, 2011 4:38 pm tarafından Fleyd
» Kangurularla Apaçi
Perş. Şub. 03, 2011 3:35 pm tarafından (fog)'(x)
» EiffeL Kulesi Önünde Apaçi :)
Perş. Şub. 03, 2011 3:33 pm tarafından (fog)'(x)
» Apaçi Marşı- Bağlama&Gitar
Perş. Şub. 03, 2011 3:27 pm tarafından (fog)'(x)
» Apaçi Müziği - Gitar Versiyon
Perş. Şub. 03, 2011 3:21 pm tarafından (fog)'(x)