|| Kopuk GençLik || Zamane GençLerin SanaL Mekanı ||

OOOPS Bİ DAKKA KARDEŞ !


Şimdi Hacı Sen Bu Foruma Zati Üyeysen Sorun Yok,Giriş Yap.

Haa Yok Üye FeLan DeğiLim Üye oLupta Ne İşime Yarıyacak Diyorsan Oku;
Komedi,Arkadaşlık,İyi Vakit,Sanal Bi Aile Hatta Yetim ve Öksüz KardeşLerimize Sanal Ana ve Babada Oluruz Üye oL Yeter...


Join the forum, it's quick and easy

|| Kopuk GençLik || Zamane GençLerin SanaL Mekanı ||

OOOPS Bİ DAKKA KARDEŞ !


Şimdi Hacı Sen Bu Foruma Zati Üyeysen Sorun Yok,Giriş Yap.

Haa Yok Üye FeLan DeğiLim Üye oLupta Ne İşime Yarıyacak Diyorsan Oku;
Komedi,Arkadaşlık,İyi Vakit,Sanal Bi Aile Hatta Yetim ve Öksüz KardeşLerimize Sanal Ana ve Babada Oluruz Üye oL Yeter...

|| Kopuk GençLik || Zamane GençLerin SanaL Mekanı ||

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Sayfayı FaceBook'ta Paylaş
Design By Sahirâne Design ©️
Tıkla Beğen
Erzurum

    Hz. Salih ( A.S )

    (fog)'(x)
    (fog)'(x)
    Hz. Salih ( A.S ) CouronnePatRoN
    PatRoN


    Uyarı Seviyesi Uyarı Seviyesi : Uyarı Yok !
    Cinsiyetim Cinsiyetim : Erkek
    Kayıt Tarihim Kayıt Tarihim : 14/01/10
    Yaşım Yaşım : 34
    MemLeketim MemLeketim : Yarimin Yanı
    Mesaj Sayım Mesaj Sayım : 2732

    Hz. Salih ( A.S ) Empty Hz. Salih ( A.S )

    Mesaj tarafından (fog)'(x) Ptsi Şub. 01, 2010 2:48 pm



    Semud kavmine
    gönderilmiştir.






    SÂLİH
    ALEYHİSSELÂM








    Semûd kavmine
    gönderilen peygamber. Hazret-i Âdem'in
    on dokuzuncu batından torunudur. Hûd aleyhisselâmın peygamber
    olarak
    gönderildiği Ad kavmi, isyânları sebebiyle büyük bir azaba
    düşüp, helâk
    olmuştu. İmân ettikleri için bu azabtan kurtulan insanlar ise
    kendilerine
    yeni yurtlar kurmak üzere çeşitli bölgelere dağıldılar. Bu
    dağılan insanlardan
    bir kısmı Semûd denilen kimsenin evlatlarıdır. Semûd kavmi,
    Şam ile
    Hicaz arasındaki Hicr denilen bölgede yerleşmişti. Bu sebeble
    ''Eshâb-ül-Hicr''
    de denilen bu kavim, gün geçtikçe çoğalıp büyüdü. Dokuz
    kabileden meydana
    geldi. Çok çalışıp, bağlar, bahçeler yetiştirdi. Çöllerin kuru
    sıcağından
    kurtulup, dağları oyarak tepelere saraylar, ovalara köşkler
    kurdular.
    Sanatta ve servette iyice ilerlediler. Ancak, zevk ve safâya
    düşüp daha
    önce kendilerine Hûd aleyhisselâm tarafından bildirilen, hak
    dinden
    yavaş yavaş uzaklaşmaya başladılar. Kabile reislerinin de
    zulme ve haksızlığa
    başlamaları üzerine, gittikçe çözülen, Semûd kavmi, nihâyet
    ağaçtan
    ve taştan putlar yapıp tapmaya başladılar. Saptıkları kötü
    yolda sürüklenerek,
    tevhid esâsından, Allahü teâlâya imân etmekten tamâmen
    uzaklaştılar.
    Câhil ve azgın bir kavim oldular. Sâlih aleyhisselâm, bu kavim
    arasında
    herkesle iyi geçinen, fakirlere yardım eden, zayıfları koruyan
    ve üstün
    ahlâkıyla sevilen bir zâttı. Kırk yaşlarına geldiği sırada,
    Allahü teâlâ
    onu Semûd kavmine, doğru yolu göstermek üzere peygamber olarak
    gönderdi.
    Sâlih aleyhisselâm kavmini imâna dâvet edip, putlara
    tapmaktan, zulümden
    ve diğer bütün kötülüklerden uzak durmalarını ısrarla söyledi.
    Kavmine;
    ''Gerçekten ben size gönderilen güvenilir bir peygamberim.
    Artık Allah'tan
    korkun, bana itâat edin.'' diyerek dâvetini açıkladı.Sâlih
    aleyhisselâmın
    bu dâveti karşısında pek az kimse imân etti. Kavmin çoğunluğu
    imân etmemekte
    direndi. Servetlerine güvenen, zevk ve safâ içinde kendinden
    geçip,
    zulme başvuran inkârcılar, Sâlih aleyhisselâma; ''Sen de bizim
    gibi
    bir insandan başka bir şey değilsin!'' diyorlar, onu,
    ''büyülenmiş,
    yalancı'' sayıyorlardı. Sâlih aleyhisselâm ise kavmini imâna
    davet etmeye
    devam ediyor ve şöyle diyordu:

    Ey Semûd kavmi! Sizin içinde bulunduğunuz bu güzel
    bağ ve bahçelerde, bu yemyeşil ekinler, altın başaklarla,
    güzel hurmalarla
    ve çağlayan sularla berâber ebdi olarak burada kalacağınızı mı
    zannediyorsunuz?
    Bu evleri kim yaptı. Şimdi kim oturuyor, hiç düşünüyor
    musunuz? Bu bağların
    ve bahçelerin ilk sâhibleri kimlerdi, şimdi kim oturuyor?
    Belki onlar
    da sizin kendilerini burada ebedi kalacak zannediyorlardı.
    Fakat hepsi
    ölüp gittiler. Siz de gelip geçenler gibi öleceksiniz. Bunlar
    size kalmayacak.
    Âhirette, yaptıklarınızdan birer birer hesâba çekileceksiniz.
    Henüz
    fırsat eldeyken bana tâbi olun. Şunu iyi bilin ki, bugün sizi
    aldatıp,
    Allah'a isyân ettirenler, ilâhi azâbtan kendilerini de sizi
    de
    kurtaramayacaklardır. Çünkü onlar da sizin gibi âciz
    insanlardır.''
    Allahü teâlâ, Semûd kavmine isyân ve taşkınlıktan vaz
    geçmeleri
    için, kadınlarını kısır bıraktı. Ağaçlar kuruyup meyve
    vermedi. Semûdluların
    bir kuyu hâricindeki bütün suları kurudu. Sâlih aleyhisselâma

    kin ve öfkeyle gelen Semûdlular: ''Ey Sâlih! Aramıza fesâd
    karıştırdın.
    Mallarımıza, çoluk-çocuğumuza, bize zarar verdin. Buradan
    çekil git.
    Yoksa seni öldürürüz.'' dediler. Sâlih aleyhisselâm bir müddet
    onlardan
    ayrılıp tenhâ yerlere gitti. Bir müddet sonra tekrar dönüp
    Semûdluları
    imâna dâvet etti. Semûd kavmi, Sâlih aleyhisselâmdan mûcize
    göstermesini
    istedi. Ancak mûcizeleri gördükleri hâlde yine imân etmediler.
    Yine
    bir gün Sâlih aleyhisselâma gelip: ''Eğer doğru söylüyorsan,
    şu dağdaki
    sarp kayalardan kızıl tüylü ve doğurmak üzere olan bir dişi
    deve çıksın.
    O zaman sana imân ederiz.'' dediler. Bunu istemekten
    maksatları akıllara
    durgunluk verecek, insanları şaşırtacak bir iş isteyip,
    yapmamasını
    ve mahcup olmasını düşündüler. Sâlih aleyhisselâm; ''Allahü
    teâlâ her
    şeye kâdirdir, böyle bir mûcize görürseniz, dağdan akan pınar
    suyunun
    bir gün deveye, bir gün size âit olmasına râzı mısınız?''
    dedi. Semûd
    kavmi böyle bir şey olamayacağını düşünerek: ''Bu şartı da
    kabul ediyoruz.''
    dediler.

    Sâlih aleyhisselâmın bu şarttan maksâdı; dağdan
    gelen pınar suyunun az olması ve zagın insanların sâhiplenmesi
    sebebiyle
    zor durumda kalan kimselere yardımcı olup, devenin hissesi
    olan suyu
    fakir ve zayıflara vermekti. Sâlih aleyhisselâm onlara;
    ''Benimle sözleştiğinizi
    unutmayın, şâyet deve çıkınca ona bir zarar verirseniz ve
    verdiğiniz
    sözlerde durmazsanız acı bir azâba uğrarsınız.'' dedi. Semûd
    kavmi;
    ''Sen deveyi çıkar, her istediğini kabul edeceğiz. Aksine bir
    iş yaparsak
    azâbı da kabul ediyoruz.'' dediler. Nihâyet devenin çıkmasını
    istedikleri
    dağın kayalıkları önünde toplanıp, beklemeye başladılar. Sâlih
    aleyhisselâm
    böyle bir mûcize vermesi için Allahü teâlâya duâ etti ve duâsı
    kabul
    oldu. Kaya yarılıp, arasından istedikleri gibi bir deve çıktı.
    Deve,
    iki yana dizilip hayret ve şaşkınlıktan donakalan Semûd kavmi
    arasından
    salına salına yürümeye başladı. Sonra da bir yavru doğurdu. Bu
    mûcizeyi
    görenlerden bir kısmı imân etti. Diğer bir kısmı ise
    menfaatlerinin
    ve zulümlerinin ortadan kalkacağını görerek bir türlü imân
    etmediler.
    Sâlih aleyhisselâm onlara sözlerinde durmalarını, aksi
    takdirde ağır
    bir azâba düşeceklerini söyledi. Fakat inad ve inkârdan
    vazgeçmediler.
    Suyun taksimi işi de kendilerine ağır gelip kendilerine göre
    çâreler
    aramaya başladılar. Mûcize olarak kayadan çıkan deve,
    yavrusuyla birlikte
    her tarafı dolaşıyor, su içme nöbeti olduğu gün de suyun
    başına gelip
    suyu tamâmen içiyordu. Su içmesi de ayrı bir mûcize olup
    tonlarca su
    içiyor, su vücûdunda kayboluyordu. Suyu içip bitirince, su
    çıkan yerde
    oturuyordu. İmân edenler, ondan bir kabiliye yetecek kadar bol
    süt sağıyorlar,
    sütten içeyor ve yiyecekler yapıyorlardı. Böylece inananların
    imânı
    kuvvetlenir, inkârcıların kinleri artardı. Bu mûcize
    karşısında âciz
    kalan Semûd kavmi deveyi öldürmeyi plânlıyordu. Nitekim,
    Sâlih
    aleyhisselâmın nasihat edip, imân etmeye çağırdığı bir sırada,
    onlar,
    su içmekte olan deveyi göstererek; ''Güyâ şu deveyi öldürsek
    biz helâk
    olacakmışız! Onu öldürelim de gör!'' dediler. Nihâyet çeşitli
    plânlar
    kurarak deveyi öldürdüler. Sonra da Sâlih aleyhisselâma;
    ''İşte deveyi
    öldürdük. Eğer sözledişin gibi bir peygambersen sözlediğin
    azâbı getir.''
    dediler. Sâlih aleyhisselâm bu azgın kavme şefkat ve
    merhâmetle nasihat
    edip; ''Ey kavmim! Nedir bu yaptığınız? Sizin için bir imtihan
    vesilesi
    olan deveyi de öldürdünüz. İnkârda ve günâhkarlıkta ısrar
    ettiniz. Buna
    rağmen tövbe kapısı açıktır. Neden azâbın gelmesini
    istiyorsunuz, tövbe
    ediniz!'' dedi. Bu son dâvete de sert cevaplar veren Semûd
    kavmi, Sâlih
    aleyhisselâmı, âilesini ve imân edenleride öldürmeyi
    plânlamaya başladılar.

    Sâlih aleyhisselâm bu azgın kavme şöyle dedi:
    ''Yurdunuzda üç gün daha kalın, birinci gün yüzünüz sararacak,
    ikici
    gün kızaracak, üçüncü gün siyahlaşacak, dördüncü gün ise
    üzerinize azâb
    gelerek sizi helâk edecektir!'' Sâlih aleyhisselâmın
    söylediği
    bu günler gelip çattı. Bu sırada Semûd kavmi Sâlih
    aleyhisselâmı ve
    inananları öldürme teşebbüsüne giriştiler. Onlar harekete
    geçmeden,
    Cebrâil aleyhisselâm gelip, durumu Sâlih aleyhisselâma
    bildirdi. Sâlih
    aleyhisselâm da imân edenlerle birlikte oradan uzaklaşıp
    gitti. Birinci
    günde bâzı hâller zuhûr etti. Devenin bastığı yerlerde
    kanfışkırdığı,
    ağaçların yapraklarının kızardığı, kuyu suyunun kan renginde
    ve insanların
    yüzlerinin sapsarı olduğu görüldü.İkinci gün de Semûdluların
    yüzleri
    kana boyanmış gibi kıpkırmızı oldu. Bu belirtileri gören
    Semûdlular
    azâbın geleceğini kanâat getirip feryât ettiler. Yüzlerinin
    siyahlaştığı
    üçüncü gün, evini sarıp hücum ettikleri Sâlih aleyhisselâmın,
    şehirden
    çıkıp gittiğini anladılar. O gün, gece yarısından sonra,
    sabaha karşı
    şiddetli bir sarsıntı ve dağlardan fışkıran ateş ile Semûd
    kavminin
    yurdu altüst oldu. Sayhanın (sarsıntının) şiddetinden hepsinin
    ödleri
    patladı. Hepsi helâk olup gittiler. Bundan sonra da yurtları
    hiç mâmur
    edilmedi. Sanki hiç insan yaşamamış bir yer hâlini aldı. Semûd
    kavmi
    helâk edildikten sonra Sâlih aleyhisselâm, imân edenlerle
    birlikte gelip,
    yerle bir edilen şehre ibretle bakarak; ''Ey kavmim! Sizden
    hiçbir ücret
    istemeden, sizi sâdece Allahü teâlâ imân etmeye dâvet ettim ve
    bunu
    size nice nasihatlar yaptım. Fakat siz dinlemediniz. Sonra bu

    azâba uğradınız!'' dedi.Sâlih aleyhisselâm, kavminin
    helâkinden sonra
    kendisine imân edenlerle birlikte Mekke'ye veya Şam
    taraflarına gitti.
    Remle kasabasına yerleşti. Hadramût tarafına gittiğine dâir
    rivâyetler
    de vardır. Kur'ân-ı kerimin değişik âyet-i kerimelerinde Sâlih
    aleyhisselâmdan
    ve kavminden bahsedilmekte olup, Semûd kavminin helâk edilişi
    meâlen
    şöyle bildirilmektedir. Semûd kavmine gelince: Biz onlara
    doğru yolu
    gösterdik de onlar, körlüğü (câhillik ve sapıklığı) hidâyete
    tercih
    ettiler. Bunun üzerine onları, kazandıkları (işledikleri)
    günâh yüzünden
    şiddetli azap yıldırımı yakalayıverdi. İmân edip de
    azâbımızdan korkanları
    ise kurtardık. (Fussilet sûresi: 17- 18)

    MÛCİZELERİ:
    1- Kayadan deve çıkartması. 2- Sâlih aleyhisselâmın
    kavminin bulundukları yerde hamt denilen meyvesiz ağaçlardan
    başka ağaç
    yoktu. ''Hak peygambersen, bu ağaçlar meyve versin!'' diye
    kendisine
    mûcize teklifinde bulundular. Sâlih aleyhisselâm duâ edince,
    bu ağaçların
    hepsi çeşit çeşit meyveler verdi. 3- Sâlih aleyhisselâmın
    duâsı bereketiyle
    büyük taştan su çıkmıştır. 4- Sâlih aleyhisselâmın çadırına
    ateş tesir
    etmemiştir. Şöyle ki, kavmi koyuncu idi. Senenin bâzı aylarını
    sahralarda,
    yaylalarda çadır kurarak geçirirlerdi. İmân etmeyenlerden
    biri, gizlice
    Sâlih aleyhisselâmın çadırını ateşe verince, çadır yanmağa
    başladı.
    Bunun üzerine kavminden kâfir olanlar; ''Hak peygamber isen,
    çadırındaki
    yangını söndür!'' diye alay etmeye, eğlenmeye başladılar.
    Hazret-i Sâlih,
    yangının sönmesi için duâ edince, kendi çadırı kurtulup, ateş
    kâfirlerin
    çadırlarına geçti ve hiçbir çadır kalmayıp, içindeki eşyâlarla
    berâber,
    yanıp kül oldu

      Forum Saati Cuma Mayıs 17, 2024 6:11 am