|| Kopuk GençLik || Zamane GençLerin SanaL Mekanı ||

OOOPS Bİ DAKKA KARDEŞ !


Şimdi Hacı Sen Bu Foruma Zati Üyeysen Sorun Yok,Giriş Yap.

Haa Yok Üye FeLan DeğiLim Üye oLupta Ne İşime Yarıyacak Diyorsan Oku;
Komedi,Arkadaşlık,İyi Vakit,Sanal Bi Aile Hatta Yetim ve Öksüz KardeşLerimize Sanal Ana ve Babada Oluruz Üye oL Yeter...


Join the forum, it's quick and easy

|| Kopuk GençLik || Zamane GençLerin SanaL Mekanı ||

OOOPS Bİ DAKKA KARDEŞ !


Şimdi Hacı Sen Bu Foruma Zati Üyeysen Sorun Yok,Giriş Yap.

Haa Yok Üye FeLan DeğiLim Üye oLupta Ne İşime Yarıyacak Diyorsan Oku;
Komedi,Arkadaşlık,İyi Vakit,Sanal Bi Aile Hatta Yetim ve Öksüz KardeşLerimize Sanal Ana ve Babada Oluruz Üye oL Yeter...

|| Kopuk GençLik || Zamane GençLerin SanaL Mekanı ||

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Sayfayı FaceBook'ta Paylaş
Design By Sahirâne Design ©️
Tıkla Beğen
Erzurum

    Hz. Nuh ( A.S )

    (fog)'(x)
    (fog)'(x)
    Hz. Nuh ( A.S ) CouronnePatRoN
    PatRoN


    Uyarı Seviyesi Uyarı Seviyesi : Uyarı Yok !
    Cinsiyetim Cinsiyetim : Erkek
    Kayıt Tarihim Kayıt Tarihim : 14/01/10
    Yaşım Yaşım : 34
    MemLeketim MemLeketim : Yarimin Yanı
    Mesaj Sayım Mesaj Sayım : 2732

    Hz. Nuh ( A.S ) Empty Hz. Nuh ( A.S )

    Mesaj tarafından (fog)'(x) Ptsi Şub. 01, 2010 2:45 pm


    Altı
    ulülazm peygamberden
    ikincisidir. Tûfan'ı ile meşhurdur.






    NUH
    ALEYHİSSELÂM









    İdris
    aleyhisselâmdan sonra gönderilen
    peygamberlerden. Allah korkusundan dâima ağladığı için adına,

    çok ağlayan, inleyen mânâsına gelen ''Nuh'' denilmiştir.İdris
    aleyhisselâm
    insanlara peygamber olarak gönderilip onlara doğruyu
    gösterdikten sonra
    diri olarak göke kaldırıldı. Onun göke kaldırılmasından sonra
    insanlar
    doğru yoldan ayrıldılar. Onu çok sevenler ayrılık acısına
    dayanamadılar.
    Resmini yapıp seyrettiler. Daha sonra gelenler, bu resimleri
    tanrı sandılar
    ve çeşitli heykeller yaputperestpıp, tapmaya başladılar.
    Böylece insanlar
    arasında lik meydana çıktı. İnsanlar putlara tapmaya
    başladıktan sonra,
    gün geçtikçe aralarında, zulüm, zorbalık, fitne, ahlâksızlık
    gibi kötülükler
    artıp yayıldı. Hazret-i Nuh, böyle bir cemiyet içinde
    çocukluğundan
    beri doğru yolda bulunan, Allahü teâlâya ibâdet eden sâlih bir
    kul idi.
    Sulama işleriyle, çiftçilikle, hayvan yetiştirmekle,
    marangozluk ve
    ev inşasında çalışıyordu. Doğru yoldan ayrılmış olan
    insanların kötülüklerinden
    de tamâmen uzak duruyordu. Elli yaşında iken, Allahü teâlâ,
    onu insanlara
    peygamber olarak gönderdi. Kendi zamânında yaşayan bütün
    insanlara peygamber
    olarak gönderilen Nuh aleyhisselâm,ömrünü sonuna kadar
    insanları Allahü
    teâlâya iman etmeye, o'nun emirlerine uymaya, dâvet edeceğine
    söz (misak)
    verdi. Ona yeni bir din ve kitap verilmeyip, kendinden önceki
    peygamberlerin
    dinlerindeki hükümleri dokuz yüz elli sene insanlara bildirdi,
    onları
    hidâyete çağırdı. Peygamber olarak gönderildiği insanlar
    Kur'ân-ı kerimde;
    puta tapan, günahkar, kötü ve kalpleri kararmış bir millet
    olarak vasfedilmektedir.
    Kur'ân-ı kerimde meâlen; ''Muhakkak ki biz, Nuh'u
    (aleyhisselâm) kavmine
    resûl olarak gönderdik'' (A'râf sûresi:59) buyrulmaktadır.


    Nuh aleyhisselâm kavmine kendilerine
    peygamber olarak gönderildiğini, putlara tapmaktan,
    haksızlıktan ve
    zulümden vazgeçip, Allahü teâlâya iman edip, o'nun emirlerine
    uymalarını
    bildirdi. Fakat zulüm ve zorbalığa alışmış ve başkalarını
    tahakküm altına
    almak isteyen insanlar inanmadılar ve ona düşman oldular. Nuh
    aleyhisselâm
    onlara nasihat ederek: ''Ben size doğru yolu göstermek,zulmü
    kaldırıp,
    adâleti yaymak için Allah tarafından gönderildim. Herkesin
    putlara tapmaktan
    vazgeçip bir olan Allah'a ibâdet etmesini, kulluk yapmasını
    bildiriyordum''
    dedi.Kavmiyse bu davete inanmayarak emirlerine uymamakla ve
    sapıklıklarıda
    ısrar ediyordu. Çok az kimse imân etmişti. Fakat Nuh
    aleyhisselâm tebliğ
    vazifesini yapıp, kavmini yılmadan, yorulmadan devamlı sûrette
    Allah'a
    imân ve kulluk etmeye çağırıp, isyan ederlerse azâba
    yakalanacaklarını
    bildiriyordu. Kavmi ise bu dâvete uymadıkları gibi, Nuh
    aleyhisselâmı
    kendilerine doğruyu, hakkı anlatırken dinlememek için
    elbiseleriyle
    başlarını kapatıyorlardı. Bir tarafdan da ona inananlara zulüm
    ve işkence
    yapıyorlardı. Hazret-i Nuh'un dâveti, günden güne uzaktan
    yakından duyuluyor,
    her yerde ondan bahsediliyordu. O'na imân etmeyenlerse bundan
    endişe
    duyuyor ve düşmanlıklarını safha safha artırıyorlardı. Nuh
    aleyhisselâm
    gittikçe azan kavmine ''Ben size zor ve güç bir teklif
    yapmıyorum. Puta
    tapmaktan vazgeçip Allahü teâlâya ibâdet ediniz. Sizlerin
    herbir grubu
    başka bir gruptan korkuyor zulüm görüyorsunuz ve
    zulmediyorsunuz. Allah'tan
    korkunuz zulmedenlerden ve mazlumlardan olmayınız.'' diyordu.
    Yılar
    sürüp gidiyor, Nuh aleyhisselâm ise tebliğ vazifesini devamlı
    olarak
    yapıyordu. Çok az kimse imân etmişti. Diğer insanlarsa iş
    sâhibi zorbalar,
    kötü işlerle uğraşan kimseler veya düşkünlük içinde hayat
    süren zelil,
    esir ve muhtaç kimselerdi. Her geçen gün daha bedbahtlaşan bu
    insanlar,
    bir türlü fitne, fesat ve sapıklıktan el çekmiyorlardı. Nuh
    aleyhisselâm
    böylesine düşmüş olan insanlara acıyor, şefkat ve sabırla
    onları kurtarmaya
    çalışıyordu. Onlar ise bunu idrak edemeyip karşı çıkıyorlar,
    hazret-i
    Nuh'u taşa tutuyorlar, onu şehirden kovuyorlar, evini harap
    ediyorlar,
    sapıklıkla itham ediyorlardı. Bir türlü kötülüklerini anlayıp,
    azgınlıktan
    vazgeçmiyorlardı. İsyanları sebebiyle Allahü teâlâ onlara
    gadap etti.
    Senelerce yağmur yağdırmadı. Malları, hayvanları helak oldu.
    Bağları
    bahçeleri kuruyup, servetleri kayboldu, nesilleri kesildi. Son
    derece
    muhtaç ve fakir hâle düştüler. Onların bu hâli karşısında Nuh
    aleyhisselâm;
    ''Ey kavmim başınıza gelen bunca belâlar günahlarınız
    sebebiyledir.
    Putlara tapıp, Allah'a ibâdet etmekten kaçındığınız için
    Allahü teâlâ
    size gadap etti. Bu sebeple yağmurlar kesildi. Büyük
    sıkıntılara düştünüz.
    Ama Rabbinizden günahlarınızın bağışlanmasını isteyin, sizi
    affedip
    üzerinize rahmet yağmuru göndersin. Size mallar ve evlatlar
    ihsan ederek
    şmdat etsin. Nihâyet bir gün ölüp kabre gireceksiniz. Rabbiniz
    sizi
    bir müddet kabirde beklettikten sonra diriltecek ve
    amellerinizin cezâsını
    ve mükâfâtını verecek.'' diyerek daha birçok husûsu iyice
    anlatıp onlara
    ehemmiyetle nasihat etti. İsyandan vaz geçmezlerse daha ağır
    azaplara
    düşeceklerini bildirdi.


    Nuh aleyhisselâm ve bildirdiklerine
    inanmayıp putlara tapmakla israr eden azgın millet; ''Ey Nuh
    gerçekten
    bizimle çok mücâdele ettin, bunda da çok ısrarla davrandın. Bu
    işe başladığın
    gündenberi bizi devamlı olarak azapla korkutup durdun. Artık
    sözünde
    doğru isen şu azâbı getir de görelim. Artık ne olacaksa
    olsun.'' diyerek
    onun nasihatlarını ve dâvetlerini hiç kabul etmedikleri,
    Kur'ân-ı kerim'de
    Hûd sûresinde (ayet 32) bildirilmektedir. Nûh aleyhisselâm
    kavminin
    bu tutumu karşısında aslâ yılmadan, tebliğ vazifesini devâm
    ettiği hâlde,
    onların bir türlü imâna gelmeyeceklerini iyice anladı. Bunun
    üzerine
    meâlen şöyle duâ ettiği Kur'ân-ı kerim'de bildirilmektedir:
    ''Nuh (aleyhisselâm)
    dedi ki: ''Ey Rabbim! yeryüzünde, hareket eden hiçbir kâfir
    bırakma!
    Eğer sen onları bırakırsan, kullarını dalâlete, sapıklığa
    sürüklerler.
    Hem bundan sonra onların çoluk çocuğu olmaz. Olsa bile
    çocukları fâcir
    ve küfürde pek ileri kimseler olurlar. Ey Rabbim! beni, anamı,
    babamı,
    mümin olarak evime girenleri, erkek, kadın bütün müminleri
    mağfiret
    eyle, bağışla, zâlimlerin (kâfirlerin) ise ancak helâk ve
    hüsrânlarını
    arttır.'' (Nuh sûresi:26-28) ve ''(Nuh aleyhisselâm duâ edip)
    dedi ki:
    Yâ Rabbi! Gerçekten kavmim beni tekzip etti. Beni yalanladı.
    Artık benimle
    onların arasındaki hükmü sen ver. Beni ve berâberimdeki
    müminleri kurtar.''
    (Şuarâ sûresi:117-118) Nuh aleyhisselâmın bu duâsı üzerine,
    Kur'ân-ı
    kerimde Allahü teâlânın ona meâlen şöyle vahy ettiği
    bildirilmektedir:
    ''Nuh'a vahy olundu ki; kavminden daha önce imân etmiş
    olanların dışında
    hiç kimse imân etmeyecek. O hâlde sen, kavmin seni
    yalanladıkları için
    ve sana ezâ verdikleri için mahzûn olma, kederlenme ki;
    onlardan intikam
    alma vakti gelmiştir. Nezâretimiz altında ve vahy ettiğimiz,
    bildirdiğimiz
    şekilde bir gemi yap! Zâlimler (kâfirler) hakkında bana duâ
    etme. Zirâ
    onlar (suda) boğulacaklardır.'' (Hûd sûresi:36-37) Nuh
    aleyhisselâm
    kendisine gönderilen vahiy üzer,ne hemen bir gemi yapmaya
    başladı. Geminin
    yapılmasında Cebrâil aleyhisselâm, Allahü teâlânın emri
    üzerine yardımcı
    oluyor ve nasıl yapılacağını târif ediyordu. Nuh aleyhisselâm
    ve imân
    eden müminler de geminin yapılmasında çalıştılar. Geminin
    inşâsını gören
    putperestler; ''Şimdi de marangozluğa mı başladın?'' diyerek
    alay ediyorlardı.
    Hazret-i Nuh ise; ''Benimle alay ediyorsunuz ama, rezil edici
    azâbın
    kime geleceğini ve kime sürekli azâbın ineceğini
    göreceksiniz.'' diyordu.
    Nuh aleyhisselâm, yüzyılar boyu insanları Allahü teâlâya imân
    etmeye
    çağırdığı hâlde insanların imân etmemeleri sebebiyle helâk
    olmalarının
    yaklaştığı sırada son olarak şöyle dedi. ''Ey insanlar! Ben
    size doğru
    yolu göstermek için Allah tarafından görevlendirildim. Bir
    ömür boyu
    size nasihat ettim. Dinlemediniz, benimle alay ettiniz, sabır
    ve tahammül
    gösterdim. Bana, inananlara eziyet edip, incittiniz Allahü
    teâlâ yer
    yüzünü zulüm ve küfürden temizleyecek. Geliniz, dâvetimi kabul
    ediniz.
    Câhillik etmeyiniz Allahü teâlâya itâat ediniz. Ben sizin
    hayır ve iyiliğinizi
    istiyorum. Siz bilmiyorsunuz ama, Allah'ın azâbı en kısa
    zamanda büyük
    bir tufan şeklinde gelecek. Bildirdiklerime inanmayan herkes
    helâk olacaktır.
    Şu yaptığım gemi, imân edenlerin binip kurtuluşa ereceği
    gemidir. Allah'a
    imân etmeyen âsiler suda boğulacaktır. Kurtulmayı isteyen imân
    etsin
    ve benimle yolcu olsun. Bu benim, herkesin duyması gereken son
    sözümdür.''


    Nuh aleyhisselâmın son olarak söylediği
    bu sözlerine de uymayan insanlar; ''Ey Nuh, uzun yıllardan
    beri bu sözleri
    söylüyorsun. Şimdi de kuru bir çöl ortasında büyük bir gemi
    yaptın.
    bizi tufanla korkutuyorsun biz sana da söylediklerine de
    inanmıyoruz.''
    dediler. Nihâyet bir müddet sonra geminin yapımı tamamlandı.
    Hazret-i
    Nuh'un yaptığı ve üç katlı olduğı rivâyet edilen bu geminin
    ateş yanarak
    kazanı kaynayıp hareket ettiği (Buharlı bir gemi olduğu)
    Kur'ân-ı kerim'de
    açıkça bildirilmektedir. Hûd sûresi, 40 âyet-i kerimesinde
    meâlen buyruldu
    ki: ''Nihâyet helak etme emrimizin azâbımızın vakti geldiği,
    tennûrun
    (fırının) taşıp fışkırdığı (yâhut gemi kazanının kaynadığı)
    zaman biz
    Nuh'a şöyle emreyledik ki, kendisinden faydanılan hayvanların

    her cinsinden erkek ve dişi birer çift hayvanı gemiye koy.
    Üzerlerine
    boğulma emri takdir edilenler hâriç âile halkında bir de imân
    edenleri
    gemiye yükle. zâten Nuh'a imân edenler pek az idi.'' Gemiye
    binecekler
    hazır olunca hazret-i Nuh onlara, Allahü teâlânın ismiyle
    gemiye binmelerini
    söyledi. Bütün müminler, o azgın kâfirlerin gözleri önünde
    Hazret-i
    Nûh ile gemiye bindiler. Nitekim Kur'ân-ı kerim'de meâlen
    buyruldu ki:
    ''Nuh (aleyhisselâm) gemiye bineceklere; ''Allahü teâlânın
    ismiyle girin
    ki, geminin yürümesi ve durması Allahü teâlânın irâdesiyledir.
    Benim
    Rabbim, müminleri mâğfiret edici ve merhametiyle tufân
    belâsından kurtaracıdır.''
    dedi.'' (Hûd sûresi:41) Yine Kur'ân-ı kerim'de meâlen buyruldu
    ki: ''Ey
    Nuh sen ve berâberindekiler gemiye yerleşince; ''Bizi zâlim
    (kâfir)
    milletten kurtaran Allah'a hamd olsun. Rabbim, beni hareketli
    bir yere
    indir sen, indirenlerin en hayırlısısın.'' de.'' (Mü'minin
    sûresi28-29)
    Nuh aleyhisselâm her hayvandan birer çift alıp, imân edenlerle
    birlikte
    gemiye yerleştikten sonra, gökten çok şiddetli bir yağmur
    yağmaya ve
    yerden de sular fışkırmaya başladı ve her şey suya gark oldu.
    Sular
    dağları aştı. Gemi, dağlar gibi dalgalar arasında kaldı. Nuh
    aleyhisselâm
    inanmayan putperest kavim boğularak helak olup gitti. Bu tûfan
    hâdisesi
    Kur'ân-ı kerim'de kamer sûresi 11 ve 12. âyette
    bildirilmektedir. Tûfan
    başladığı sırada Nuh aleyhisselâm imân etmeyen oğlu Yâm'a
    (Kenan), imân
    edip gemiye binmesini söyledi ise de oğlu; ''Dağa çıkar sudan
    kurtulurum.''
    deyip binmedi. Bir dalga gelip onu da boğdu. Boğulanlar
    arasında
    hazret-i Nuhûn hanımı da vardı. O da imân etmemişti. Tûfan
    altı
    ay devam etti. Altı ay sonra Allahü teâlânın meâlen; Ey arz!
    Suyunu
    yut ve ey gök suyunu tut.'' (Hûd sûresi 44) emriyle yağmur
    kesilip sular
    çekildi. Nuh aleyhisselâmın gemisi Muharrem ayının onunda
    aşure günü
    Irak'ta Cûdi Dağı üzerine oturdu. Bundan sonra insanlar Nuh
    aleyhisselâmın
    üç oğlundan türedi. Bu bakımdan Nuh aleyhisselâma ikinci Âdem
    denildi.
    Nuh aleyhisselâm bin yaşında vefât etti. Nuh aleyhisselâmın
    Sâm adlı
    oğlundan Arap, Fars ve Rum kavmi, Hâm adlı oğlundan ise
    Hindistan, Habeş
    ve Afrika halkı, diğer oğlu Yâfes'ten de Asyalılar ve Türkler
    meydana
    geldi. Nihâyet insanlar zamanla çoğalıp, Asya'ya, Avrupa'ya,
    Okyanusya'ya
    ve Berring (Behreng) Boğazından Amerika'ya geçerek bütün
    yeryüzüne yayıldılar.
    Nuh aleyhisselâm Kur'ân-ı kerim'de şekür (çok şükreden kul)
    sıfatıyla
    anılmış olup, birçok âyet-i kerimede ondan bahsedilmektedir.
    Ayrıca
    Kur'ân-ı kerim'deki sûrelerden biri de Nuh sûresi olup, bu
    sûrede Nuh
    aleyhisselâmdan bahsedilmektedir. Ülü'lazm peygamberler
    arasında Neciyullah
    (Allahü teâlâya karşı devamlı olarak teveccühte ve münâcaatta
    bulunup,
    ilâhi feyzleri alan) denilen Nuh aleyhisselâm hakkında
    Peygamber efendimiz
    hadis-i şeriflerde buyurdu ki: ''Melek-ül mevt (Azrail
    aleyhisselâm)
    Nuh'a (aleyhisselâm) geldiğinde dedi ki: ''Ey Nuh ey
    peygamberlerin
    en büyüğü (en yaşlısı), ey uzun ömürlü ve ey duâsı kabul
    olunan! Dünyâyı
    nasıl gördün?'' Nuh (aleyhisselâm) dedi ki: ''Şüyle bir kimse
    gibi ki,
    kendisine iki kapısı olan bir ev yapılmış da birinden girmiş
    diğerinden
    çıkmıştır.''


    Mûcizeleri:
    1-Nuh aleyhisselâmın kavminden bir
    fırka gelip, oturdukları beldedeki büyük taşları toprak
    yapmasını istemişlerdi.
    Allahü teâlâ Cebrâil aleyhisselâmı gönderip, ''Resûlüme söyle,
    o taşlara
    eliyle işâret etsin.'' buyurdu. Nuh aleyhisselâm da buyrulduğu
    gibi
    yapıp eliyle işâret edince, o beldede bulunan bütün taşlar
    birden toprak
    oldular. Bunun üzerine on iki kişi imân etti. 2-Uzakta bulunan
    ve gözle
    görülemeyecek şeyleri görüp haber verirdi. 3-Susuz yerlerden
    su çıkarırdı.
    4- İşâretiyle ağaçlar kökünden sökülüp başka tere geçerdi. 5-
    Duâsıyla
    kuru ağaçlar hemen meyve verirdi. 6- Duâsıyla bulutsuz olarak
    yağmur
    yağardı. 7- Kum, toprak, kil gibi şeyler, onun duâsıyla
    yiyecek maddeleri
    hâline gelirdi. Gemisi Cûdi Dağının üzerine oturunca, insanlar
    açlıktan
    kurtulmak için yiyecek isteklerinde duâ edince bir miktar
    toprak ve
    kum yitecek hâline geldi ve bunu yediler. 8-İmân ederek
    gemisine girip
    tufandan kurtulan insanlar çok az olmasına rağmen, onun
    duâsıyla çok
    kısa zamanda çoğalarak arttılar. 9-Eliyle yere diktiği bir
    ağaç fidanı
    o anda çeşitli renklerde meyve verdi

      Forum Saati Cuma Kas. 22, 2024 3:20 pm