Osmanlı İmparatorluğu'nda, ikinci Meşrutiyetin ilanından altı yıl sonra
Birinci Dünya Savaşı başladı. 1914'te başlayan Birinci Dünya Savaşı'na
dünyanın belli öbaşlı devletleri katıldı. Dört yıl süren savaş sonunda
bizimle birlikte olan devletler yenildi. Savaş kurallarına göre biz de
yenilmiş sayıldık. Ülkemiz İngilizler, Yunanlılar, Fransızlar,
İtalyanlar tarafından paylaşıldı.
Ulusuna inanan, güvenen Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a
geldi. Erzurum'da, Sıvas'ta kongreler düzenledi. Mustafa Kemal Paşa
"Tek bir egemenlik var, o da Milli egemenliktir. Ülkeyi yine ulusun
kendi gücü kurtaracaktır." diyordu. Yurdun dört bir tarafından gelen
ulus temsilcileri -milletvekilleri- 23 Nisan 1920 günü Ankara'da Büyük
Millet Meclisi'nde toplandı. Meclis, Mustafa Kemal Paşa'yı başkan
seçti. Mustafa Kemal Paşa'nın önderliğinde Büyük Millet Meclisi Ulusal
Kurtuluş Savaşı'nı başlattı. Bir yandan efeler, dadaşlar, seymenler
bulundukları yörede düşmana karşı koydular. Öte yandan düzenli ordular
İnönü'de, Sakarya'da, Dumlupınar'da savaştılar. Yurdumuz düşmanlardan
kurtarıldı.
Tahtını, rahatını düşünen padişah, yenilen düşmanla birlikte
yurdumuzdan kaçtı. İmzalanan Lozan Barış Antlaşması ile yeni bir devlet
doğdu. Bu doğan devletin yönetim biçimi henüz belirlenmemişti.
İkinci dönem Büyük Millet Meclisi 11 Ağustos 1923'te ilk toplantısını
yaptı. 13 Ekim 1923'te Ankara Başkent oldu. ****** ; düşmanın ülkeden
atılıp sınırlarımızın belirlenmesinden sonra, çoktan beri tasarladığı
cumhuriyetin ilanı üzerinde hazırlıklar yapmaya başladı. 28 Ekim 1923
akşamı yakın arkadaşlarını Çankaya'da yemeğe çağırdı. Onlara , "Yarın
Cumhuriyet'i ilan edeceğiz." Dedi.
29 Ekim 1923 günü ******, milletvekilleri ile görüştükten sonra
taslağı hazırlanan cumhuriyet önergesi Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne
verildi. Meclis önergeyi kabul etti.
Böylece ülkemizde cumhuriyet yönetimi kuruldu. ****** kurulan Türkiye
Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanı oldu. Cumhuriyet'in ilanı yurtta
sevinç ve coşku ile karşılandı.
Cumhuriyet ; yurttaşların seçme ve seçilme hakkının olduğu bir
yönetimdir. Ulus temsilcilerinin kabul ettiği yasalarla ülkenin
yönetilmesidir. Cumhuriyet yönetiminde söz ulusundur. Cumhuriyet'i
korumak, kollamak, yaşatmak her yurttaşın ödevidir.
Cumhuriyet böyle kuruldu
‘Hariciye Vekili İsmet Paşa, 9 Ekim 1923 tarihli bir maddelik kanun
tasarısını Meclis'e teklif etti. Altında daha 14 kadar kişinin imzası
olan bu kanun teklifi, 13 Ekim 1923 tarihinde uzun görüşmelerden sonra
çok büyük bir çoğunlukla kabul edildi. Kanun maddesi şudur: ‘‘Türkiye
Devleti'nin başkenti Ankara şehridir.’’
‘Bir yemek esnasında ‘Yarın cumhuriyet ilan edeceğiz’ dedim. Orada
bulunan arkadaşlar, derhal fikrime katıldılar. Yemeği bıraktık. O
dakikadan itibaren nasıl hareket edileceği hakkında kısa bir program
yaptım ve arkadaşları vazifelendirdim. Yaptığım programın ve verdiğim
talimatın uygulanışını göreceksiniz.’’
****** anlatıyor
Lozan Antlaşması'nın eklerinden olan, işgal altındaki topraklarımız
boşaltılması ile ilgili protokol uygulandıktan sonra, yabancı
işgalinden tamamen kurtulan Türkiye'nin fiili toprak bütünlüğü
sağlanmıştır.
Artık yeni Türkiye Devleti'nin başkentini kanunla kurmak icap ediyordu.
Bütün düşünceler yeni Türkiye'nin başkentinin Anadolu'da veya Ankara
şehri olarak seçilmesi gerektiği merkezindeydi.
Bu noktada, coğrafi durum ve askeri strateji kesin önem taşıyordu.
Devletin başkentini bir an önce tesbit ederek memleklet içinde ve
dışındaki tereddütlere son vermek zarureti vardı. Gerçekten, bilindiği
gibi başkentin İstanbul olarak kalacağı veya Ankara olacağı meselesi
üzerinde öteden beri basında demeçlere ve münakaşalara raslanıyordu.
ÖNCE BAŞKENT SEÇİLDİ: ANKARA
Bu arada İstanbul'un yeni mebuslarından bazıları, Refet Paşa başta
olmak üzere İstanbul'un başkent kalması lüzumunu bazı misallere
dayanarak ispat etmeye çalışıyorlardı.
Ankara'nın gerek iklim, ulaştırma araçları ve gelişme kaabiliyet ve
istidatı ve gerekse mevcut tesisler ve kuruluşlar bakımından hiç de
uygun elverişli olmadığını söylüyorlar ve ‘‘İstanbul'un başkent
(Payitaht) olması lazımdır ve mutlaka olacaktır’’ diyorlardı.
Bu ifadeye dikkat olunursa, bizim ‘‘Başkent’’ tabirinden kastettiğimiz
mana ile bu ifadelerde ‘‘Payitaht’’ tabirini kullananların görüşleri
arasında bir fark görmemek mümkün değildir. Bundan dolayı, bu hususta
zaten kesinleşmiş olan görüşümüzü resmi ve kanuni yoldan kabul ve ilan
ettirerek (Payitaht) tâbirinin de yeni Türkiye Devleti'nde
kullanılmasının manası ve yeri kalmadığını göstermek lazım geldi.
Hariciye Vekili İsmet Paşa, 9 Ekim 1923 tarihli bir maddelik bir kanun
tasarısını Melis'e teklif etti. Altında daha 14 kadar kişinin imzası
olan bu kanun teklifi, 13 Ekim 1923 tarihinde uzun görüşmeler ve
münakaşalardan sonra çok büyük bir çoğunlukla kabul edildi. Kanun
maddesi şudur: ‘‘Türkiye Devleti'nin başkenti Ankara şehridir.’’
YARIN CUMHURİYET İLAN EDECEĞİZ
Bir yemek esnasında ‘‘Yarın cumhuriyet ilan edeceğiz’’ dedim. Orada
bulunan arkadaşlar, derhal fikrime katıldılar. Yemeği bıraktık. O
dakikadan itibaren nasıl hareket edileceği hakkında kısa bir program
yaptım ve arkadaşları vazifelendirdim. Yaptığım programın ve verdiğim
talimlatın uygulanışını göreceksiniz.!
Cumhuriyet ilanına karar vermek için, Ankara'da bulunan bütün
arkadaşlarımı çağırmaya ve onlarla görüşmeye ve münakaşaya asla lüzum
ve ihtiyaç görmedim. Çünkü onların aslında ve tabii olarak benimle bu
hususta aynı düşüncede olduklarından şüphe etmiyordum. Halbuki o sırada
Ankara'da bulunmayan bazı kimseler yetkileri olmadığı halde,
kendilerine haber verilmeden, fikir ve rızaları alınmadan Cumhuriyetin
ilan edilmiş olmasını bize gücenme ve bizden ayrılma vesilesi saydılar.
O gece birlikte bulunduğumuz arkadaşlar erkenden benden ayrıldılar.
Yalnız İsmet Paşa Çankaya'da misafirdi. Onunla yalnız kaldıktan sonra
bir kanun tasarısı hazırladık. Bu tasarıda 20 Ocak 1921 tarihli
Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nun devlet şeklini tesbit eden maddelerini şu
şekilde değiştirmiştim: Birinci maddenin sonuna ‘‘Türkiye Devleti,
Büyük millit Meclisi tarafından idare olunur. Meclis, Hürümetin
ayrıldığı idare kollarını icra vekilleri(bakanlar) vasıtasıyla yönetir.
GÜÇLÜĞÜN GİDERİLME ZAMANI GELMİŞTİR
Öğleden sonra saat birbuçukta Parti Genel Kurulu yeniden Fethi Bey'in
başkanlığında toplandı. İlk söz bendeydi. Kürsuye çıktım ve şu
konuşmayı yaptım:
‘‘Muhterem arkadaşlar, uğraştığımız meselenin çözümünde karşılaşılan
güçlüğün sebebi bütün arkadaşlarca anlaşılmıştır kanaatindeyim.
Eksiklik yanlışlık, takip etmekte olduğumuz usul ve şekildedir. Gerçeği
şu ki, yürürlükteki Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'muza göre bir hükümet
kurmaya teşebbüs ettiğimiz zaman bütün arkadaşların her biri tek tek
vekilleri ve Vekiller Heyeti'ni seçmek zorunda kalıyor. Hepimizin
birden Vekiller Heyeti'ni seçmek zorunda kalmamızda görülen güçlüğün
giderilmesi zamanı gelmiştir. Geçen dönemde de aynı şekilde güçlükle
karşılaşılıyordu.
Görülüyor ki bu usul bazan birçok karışılıklara sebep oluyor. Yüksek
heyetiniz bu güçlüğün giderilmesiyle beni görevlendirdiniz. Ben de bu
arz ettiğim görüşten hareket ederek düşündüğüm şekili tesbit ettim. Onu
teklif edeceğim. Teklifim kabul edilirse kuvvetli ve kendi içinde
anlaşmış bir hükümet kurmak mümlkün olacaktır. Devletimizin şeklini ve
mahiyeti tesbit eden ve hepimiz için gaye olan Teşkilat-ı Esasiye
Kanunu'muzun bazı noktalarını açıklığa kavuşturmak lazımdır. Teklif
şudur dedikten sonra bilinen tasarıyı okutmak üzere katip beylerden
birine uzatarak kürsüden ayrıldıldım.
Abdullah Azmi Efendi'nin ‘‘Meselenin önemi meydandadır. Görüşme devam
etsin’’ diye yükselen itirazına rağmen görüşmenin yeterliği kabul
olundu. Ondan sonra taklifin bütünü ve arkasından maddeleri birer birer
okunarak görüşüldü ve kabul edildi.
Parti grubu toplantısına son verildi ve hemen Meclis toplantısı açıldı.
Saat öğleden sonra altı idi. Kanun teklifi Kanun-i Esasi Encümeni
(Anayasa Komisyonu) tarafından usulüne göre incelenerek tutanağı
hazırlanırken, Meclis diğer bazı meselelerle meşgul oldu. Nihayet
Başkanlık kürsüsünde bulunan Başkan Vekili İsmet Bey Meclis'e şu
bilgiyi verdi:
YAŞASIN CUMHURİYET SESLERİYLE
‘‘Kanun-i Esasi Encümeni, Teşkil-ı Esasiye Kanunu'nda değişiklikler
yapılması hakkındaki tasarının öncelikle ve derhal görüşülmesini teklif
ediyor. ‘‘Kabul!’’ sesleri üzerine tutanak okundu. Teklif olunduğu
üzere görüşüldü. Nihayet kanun birçok konuşmacıların ‘‘Yaşasın
Cumhuriyet!’’ sesleriyle alkışlanan konuşmalarıyla kabul edildi.
Ondan sonra, cumhurbaşkanı seçimi için mecliste oylamaya geçildi.
Toplanan oyların neticesini başkanlık kürsüsünda bulunan İsmet Bey
Genel Kurul’a şu şekilde bildirdi:
‘Türkiye cumhurbaşkanlığı için yapılan oylamaya, yüzellisekiz kişi
katılmış ve yüzellisekiz üye oy birliğiyle Ankara mebusu Mustafa Kemal
Paşa hazretlerini cumhurbaşkanı seçmişlerdir.’’
Birinci Dünya Savaşı başladı. 1914'te başlayan Birinci Dünya Savaşı'na
dünyanın belli öbaşlı devletleri katıldı. Dört yıl süren savaş sonunda
bizimle birlikte olan devletler yenildi. Savaş kurallarına göre biz de
yenilmiş sayıldık. Ülkemiz İngilizler, Yunanlılar, Fransızlar,
İtalyanlar tarafından paylaşıldı.
Ulusuna inanan, güvenen Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a
geldi. Erzurum'da, Sıvas'ta kongreler düzenledi. Mustafa Kemal Paşa
"Tek bir egemenlik var, o da Milli egemenliktir. Ülkeyi yine ulusun
kendi gücü kurtaracaktır." diyordu. Yurdun dört bir tarafından gelen
ulus temsilcileri -milletvekilleri- 23 Nisan 1920 günü Ankara'da Büyük
Millet Meclisi'nde toplandı. Meclis, Mustafa Kemal Paşa'yı başkan
seçti. Mustafa Kemal Paşa'nın önderliğinde Büyük Millet Meclisi Ulusal
Kurtuluş Savaşı'nı başlattı. Bir yandan efeler, dadaşlar, seymenler
bulundukları yörede düşmana karşı koydular. Öte yandan düzenli ordular
İnönü'de, Sakarya'da, Dumlupınar'da savaştılar. Yurdumuz düşmanlardan
kurtarıldı.
Tahtını, rahatını düşünen padişah, yenilen düşmanla birlikte
yurdumuzdan kaçtı. İmzalanan Lozan Barış Antlaşması ile yeni bir devlet
doğdu. Bu doğan devletin yönetim biçimi henüz belirlenmemişti.
İkinci dönem Büyük Millet Meclisi 11 Ağustos 1923'te ilk toplantısını
yaptı. 13 Ekim 1923'te Ankara Başkent oldu. ****** ; düşmanın ülkeden
atılıp sınırlarımızın belirlenmesinden sonra, çoktan beri tasarladığı
cumhuriyetin ilanı üzerinde hazırlıklar yapmaya başladı. 28 Ekim 1923
akşamı yakın arkadaşlarını Çankaya'da yemeğe çağırdı. Onlara , "Yarın
Cumhuriyet'i ilan edeceğiz." Dedi.
29 Ekim 1923 günü ******, milletvekilleri ile görüştükten sonra
taslağı hazırlanan cumhuriyet önergesi Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne
verildi. Meclis önergeyi kabul etti.
Böylece ülkemizde cumhuriyet yönetimi kuruldu. ****** kurulan Türkiye
Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanı oldu. Cumhuriyet'in ilanı yurtta
sevinç ve coşku ile karşılandı.
Cumhuriyet ; yurttaşların seçme ve seçilme hakkının olduğu bir
yönetimdir. Ulus temsilcilerinin kabul ettiği yasalarla ülkenin
yönetilmesidir. Cumhuriyet yönetiminde söz ulusundur. Cumhuriyet'i
korumak, kollamak, yaşatmak her yurttaşın ödevidir.
Cumhuriyet böyle kuruldu
‘Hariciye Vekili İsmet Paşa, 9 Ekim 1923 tarihli bir maddelik kanun
tasarısını Meclis'e teklif etti. Altında daha 14 kadar kişinin imzası
olan bu kanun teklifi, 13 Ekim 1923 tarihinde uzun görüşmelerden sonra
çok büyük bir çoğunlukla kabul edildi. Kanun maddesi şudur: ‘‘Türkiye
Devleti'nin başkenti Ankara şehridir.’’
‘Bir yemek esnasında ‘Yarın cumhuriyet ilan edeceğiz’ dedim. Orada
bulunan arkadaşlar, derhal fikrime katıldılar. Yemeği bıraktık. O
dakikadan itibaren nasıl hareket edileceği hakkında kısa bir program
yaptım ve arkadaşları vazifelendirdim. Yaptığım programın ve verdiğim
talimatın uygulanışını göreceksiniz.’’
****** anlatıyor
Lozan Antlaşması'nın eklerinden olan, işgal altındaki topraklarımız
boşaltılması ile ilgili protokol uygulandıktan sonra, yabancı
işgalinden tamamen kurtulan Türkiye'nin fiili toprak bütünlüğü
sağlanmıştır.
Artık yeni Türkiye Devleti'nin başkentini kanunla kurmak icap ediyordu.
Bütün düşünceler yeni Türkiye'nin başkentinin Anadolu'da veya Ankara
şehri olarak seçilmesi gerektiği merkezindeydi.
Bu noktada, coğrafi durum ve askeri strateji kesin önem taşıyordu.
Devletin başkentini bir an önce tesbit ederek memleklet içinde ve
dışındaki tereddütlere son vermek zarureti vardı. Gerçekten, bilindiği
gibi başkentin İstanbul olarak kalacağı veya Ankara olacağı meselesi
üzerinde öteden beri basında demeçlere ve münakaşalara raslanıyordu.
ÖNCE BAŞKENT SEÇİLDİ: ANKARA
Bu arada İstanbul'un yeni mebuslarından bazıları, Refet Paşa başta
olmak üzere İstanbul'un başkent kalması lüzumunu bazı misallere
dayanarak ispat etmeye çalışıyorlardı.
Ankara'nın gerek iklim, ulaştırma araçları ve gelişme kaabiliyet ve
istidatı ve gerekse mevcut tesisler ve kuruluşlar bakımından hiç de
uygun elverişli olmadığını söylüyorlar ve ‘‘İstanbul'un başkent
(Payitaht) olması lazımdır ve mutlaka olacaktır’’ diyorlardı.
Bu ifadeye dikkat olunursa, bizim ‘‘Başkent’’ tabirinden kastettiğimiz
mana ile bu ifadelerde ‘‘Payitaht’’ tabirini kullananların görüşleri
arasında bir fark görmemek mümkün değildir. Bundan dolayı, bu hususta
zaten kesinleşmiş olan görüşümüzü resmi ve kanuni yoldan kabul ve ilan
ettirerek (Payitaht) tâbirinin de yeni Türkiye Devleti'nde
kullanılmasının manası ve yeri kalmadığını göstermek lazım geldi.
Hariciye Vekili İsmet Paşa, 9 Ekim 1923 tarihli bir maddelik bir kanun
tasarısını Melis'e teklif etti. Altında daha 14 kadar kişinin imzası
olan bu kanun teklifi, 13 Ekim 1923 tarihinde uzun görüşmeler ve
münakaşalardan sonra çok büyük bir çoğunlukla kabul edildi. Kanun
maddesi şudur: ‘‘Türkiye Devleti'nin başkenti Ankara şehridir.’’
YARIN CUMHURİYET İLAN EDECEĞİZ
Bir yemek esnasında ‘‘Yarın cumhuriyet ilan edeceğiz’’ dedim. Orada
bulunan arkadaşlar, derhal fikrime katıldılar. Yemeği bıraktık. O
dakikadan itibaren nasıl hareket edileceği hakkında kısa bir program
yaptım ve arkadaşları vazifelendirdim. Yaptığım programın ve verdiğim
talimlatın uygulanışını göreceksiniz.!
Cumhuriyet ilanına karar vermek için, Ankara'da bulunan bütün
arkadaşlarımı çağırmaya ve onlarla görüşmeye ve münakaşaya asla lüzum
ve ihtiyaç görmedim. Çünkü onların aslında ve tabii olarak benimle bu
hususta aynı düşüncede olduklarından şüphe etmiyordum. Halbuki o sırada
Ankara'da bulunmayan bazı kimseler yetkileri olmadığı halde,
kendilerine haber verilmeden, fikir ve rızaları alınmadan Cumhuriyetin
ilan edilmiş olmasını bize gücenme ve bizden ayrılma vesilesi saydılar.
O gece birlikte bulunduğumuz arkadaşlar erkenden benden ayrıldılar.
Yalnız İsmet Paşa Çankaya'da misafirdi. Onunla yalnız kaldıktan sonra
bir kanun tasarısı hazırladık. Bu tasarıda 20 Ocak 1921 tarihli
Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nun devlet şeklini tesbit eden maddelerini şu
şekilde değiştirmiştim: Birinci maddenin sonuna ‘‘Türkiye Devleti,
Büyük millit Meclisi tarafından idare olunur. Meclis, Hürümetin
ayrıldığı idare kollarını icra vekilleri(bakanlar) vasıtasıyla yönetir.
GÜÇLÜĞÜN GİDERİLME ZAMANI GELMİŞTİR
Öğleden sonra saat birbuçukta Parti Genel Kurulu yeniden Fethi Bey'in
başkanlığında toplandı. İlk söz bendeydi. Kürsuye çıktım ve şu
konuşmayı yaptım:
‘‘Muhterem arkadaşlar, uğraştığımız meselenin çözümünde karşılaşılan
güçlüğün sebebi bütün arkadaşlarca anlaşılmıştır kanaatindeyim.
Eksiklik yanlışlık, takip etmekte olduğumuz usul ve şekildedir. Gerçeği
şu ki, yürürlükteki Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'muza göre bir hükümet
kurmaya teşebbüs ettiğimiz zaman bütün arkadaşların her biri tek tek
vekilleri ve Vekiller Heyeti'ni seçmek zorunda kalıyor. Hepimizin
birden Vekiller Heyeti'ni seçmek zorunda kalmamızda görülen güçlüğün
giderilmesi zamanı gelmiştir. Geçen dönemde de aynı şekilde güçlükle
karşılaşılıyordu.
Görülüyor ki bu usul bazan birçok karışılıklara sebep oluyor. Yüksek
heyetiniz bu güçlüğün giderilmesiyle beni görevlendirdiniz. Ben de bu
arz ettiğim görüşten hareket ederek düşündüğüm şekili tesbit ettim. Onu
teklif edeceğim. Teklifim kabul edilirse kuvvetli ve kendi içinde
anlaşmış bir hükümet kurmak mümlkün olacaktır. Devletimizin şeklini ve
mahiyeti tesbit eden ve hepimiz için gaye olan Teşkilat-ı Esasiye
Kanunu'muzun bazı noktalarını açıklığa kavuşturmak lazımdır. Teklif
şudur dedikten sonra bilinen tasarıyı okutmak üzere katip beylerden
birine uzatarak kürsüden ayrıldıldım.
Abdullah Azmi Efendi'nin ‘‘Meselenin önemi meydandadır. Görüşme devam
etsin’’ diye yükselen itirazına rağmen görüşmenin yeterliği kabul
olundu. Ondan sonra taklifin bütünü ve arkasından maddeleri birer birer
okunarak görüşüldü ve kabul edildi.
Parti grubu toplantısına son verildi ve hemen Meclis toplantısı açıldı.
Saat öğleden sonra altı idi. Kanun teklifi Kanun-i Esasi Encümeni
(Anayasa Komisyonu) tarafından usulüne göre incelenerek tutanağı
hazırlanırken, Meclis diğer bazı meselelerle meşgul oldu. Nihayet
Başkanlık kürsüsünde bulunan Başkan Vekili İsmet Bey Meclis'e şu
bilgiyi verdi:
YAŞASIN CUMHURİYET SESLERİYLE
‘‘Kanun-i Esasi Encümeni, Teşkil-ı Esasiye Kanunu'nda değişiklikler
yapılması hakkındaki tasarının öncelikle ve derhal görüşülmesini teklif
ediyor. ‘‘Kabul!’’ sesleri üzerine tutanak okundu. Teklif olunduğu
üzere görüşüldü. Nihayet kanun birçok konuşmacıların ‘‘Yaşasın
Cumhuriyet!’’ sesleriyle alkışlanan konuşmalarıyla kabul edildi.
Ondan sonra, cumhurbaşkanı seçimi için mecliste oylamaya geçildi.
Toplanan oyların neticesini başkanlık kürsüsünda bulunan İsmet Bey
Genel Kurul’a şu şekilde bildirdi:
‘Türkiye cumhurbaşkanlığı için yapılan oylamaya, yüzellisekiz kişi
katılmış ve yüzellisekiz üye oy birliğiyle Ankara mebusu Mustafa Kemal
Paşa hazretlerini cumhurbaşkanı seçmişlerdir.’’
Salı Tem. 19, 2011 2:24 pm tarafından glewci
» Xara3d5 3 boyutlu yazi yazma programi (dj isimleri yazmak icin şahane)
C.tesi Nis. 16, 2011 10:24 am tarafından erhan2188
» Hareketli Avatar Yapımı
C.tesi Mart 12, 2011 9:47 pm tarafından (fog)'(x)
» Sjsro 11d'li Media.pk2...!!
C.tesi Mart 12, 2011 1:26 pm tarafından womekan
» Pet (Horse, Wolf, Kervan vs.) Auto Pot.
Salı Şub. 15, 2011 5:11 pm tarafından wiar01
» Silkroad'ı 3D Oynayın! Bir İlk :)
Perş. Şub. 03, 2011 4:38 pm tarafından Fleyd
» Kangurularla Apaçi
Perş. Şub. 03, 2011 3:35 pm tarafından (fog)'(x)
» EiffeL Kulesi Önünde Apaçi :)
Perş. Şub. 03, 2011 3:33 pm tarafından (fog)'(x)
» Apaçi Marşı- Bağlama&Gitar
Perş. Şub. 03, 2011 3:27 pm tarafından (fog)'(x)
» Apaçi Müziği - Gitar Versiyon
Perş. Şub. 03, 2011 3:21 pm tarafından (fog)'(x)